Paylaş
İZMİRLİ Mimar Cenk Dereli, İstanbul ve yurtdışında çeşitli projelerde çalıştıktan sonra kentiyle bağlarını tekrar kurmuş bir sanatçı. Öyle ki bu kez ‘İzmir’in Tasarım ve İnovasyon Kenti Olma Hedefi’ üzerine doktora yapmaya bile başlamış. Önümüzdeki hafta 7’ncisini düzenleyeceği PechaKucha Night ve sanatçıların buluşma ortamı 37 Video Art Gallery ile şehrin yaratıcılık sürecine önemli katkılarda bulunuyor. ‘Bu şehirde yapacak birşey yok diyeceğinize siz birşeyler yapın’ diyen Cenk Dereli ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
YARATICI İNSANLARIN BULUŞMA MEKANI BARI İŞLETTİM
- Eğitiminizi İzmir de mi tamamladınız?
- Bornova Anadolu Lisesi’nden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdim. Yüksek lisanstan sonra aynı bölümde İzmir’in tasarım ve inovasyon kenti olma hedefini UNESCO’nun yaratıcı kentler ağı tasarım kentleri kriterleri üzerinden değerlendiren doktora çalışmamı yapıyorum. Ayrıca İzmir ve İstanbul’da farklı üniversitelerde hocalık yapıyorum.
- Daha sonra neler yaptınız, nerelerde çalıştınız?
- Mezuniyetten sonra İstanbul’daki bazı mimarlık ofislerinde ve şantiyelerde kısa süreli çalıştım. Yüksek lisans başlayınca İstanbul Teknik Üniversitesi’nde araştırma görevlisi oldum ve bir yandan da tasarım çalışmalarına devam ettim. Maçka’da bir mimarlık ofisi kurduğumuz dönemde, Beyoğlu’nda yaratıcı insanlar için bir buluşma mekanı haline getirdiğimiz bir bar işlettim. Burada tasarım odaklı buluşmalar, atölye çalışmaları ve partiler düzenledim. 2011’de Paris Parsons Creative Residency Programı’na kabul edildim. İstanbul’a döndüğümde, İstanbul Açık Radyo’da program hazırlayıp sundum.
NE YAPMAK İSTİYORUM DERKEN DOĞDU
- Nobon nasıl bir proje? Nobon adı ne anlama geliyor?
- Nobon, mimarlık lisans eğitimimin son yıllarında, ‘Ben ne yapmak istiyorum, ne yaratmak istiyorum, hangi soruları sorarak kim için cevaplar üretmek istiyorum’ gibi soruların sonunda kendime bulduğum kişisel bir yol. 2007’de, tasarım dünyasının farklı alanlarındaki meraklarımı ve projelerimi paylaştığım, yazılar yazdığım bir blog projesi olarak başladı. Yıllar içinde tescilli bir marka ve yaratıcı ajans kimliğine büründü. Kelimenin kendi başına bir anlamı olmaması, herhangi bir şeyi çağrıştırmaması, gerçekleştirdiğim üretimin kendisinin ada anlam katması özellikle istediğim bir şeydi.
- Nobon olarak neler tasarladınız?
- Nobon’un üretim alanı, benim kişisel meraklarım ile belirlenen esnek sınırlara sahip. Yapı, iç mekan, peyzaj, mobilya projelerinden, endüstri ürünleri tasarımı yarışmalarına üretilmiş ürünlere, tasarım araştırması odaklı çalışmalardan tasarım odaklı sosyal girişimciliğe kadar yayılıyor. Çok farklı konularda, proje bazlı ortalıklarla farklı ekiplerle bir çok şey üretiyor olmak, bunda deneyim kazanmak benim açımdan önemli. Projeleri ve kapsamları www.nobon.net adresinde detaylı yeralıyor
- İzmir’le bağınızı tekrar kurmanız nasıl oldu?
- Paris deneyiminden sonra üniversiteden ayrılıp, İzmir projeleri için İzmir’de bağlantılar kurmaya başladım. Kente dair farklı projelerin ekipleri içinde yer aldım. İzmir Kıyı Projesi ve Kemeraltı Üst Örtüsü Tasarımı projeleri bunlardan ikisi. Ekim 2013’te İzmir’de tanıştığım tasarımcı arkadaşlarım ile Alsancak’ta bir ortak atölye kurduk, tasarım ve sanat alanlarında buluşmalar, söyleşiler gibi farklı nitelikte etkinlikler düzenliyoruz. İzmir Akdeniz Akademisi’nin Kültür Sanat ve Tasarım danışma kurullarının üyesiyim. İstanbul merkezli Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin projelerini yürütüyorum.
- Bir arkeoloji projesi dikkatimi çekti. Bu nasıl bir çalışma?
- Foça Buruncuk köyündeki Larisa antik kentinin sorumlusu, hocam Prof. Dr. Turgut Saner, bir tasarım atölyesi kurgulamamızı istedi. Proje bu antik alanın ziyaret tasarımını kapsıyor. Tabelalar, ziyaretçi evi, ziyaret alanında görülmesi gereken önemli kalıntılara bakma noktaları, yürüyüş rotası ve bunun gibi öğelerin tasarımı... Tasarım sürecine İzmir’deki farklı üniversitelerden mimarlık öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşen bir atölye çalışması. Arkeoloji ekibi değerlendirmesini tamamladıktan sonra projeyi gerekli mercilere iletecek.
ŞİKAYET EDECEĞİNİZE BİRŞEYLER YARATIN
- Düşündüğünüz PechaKucha Night adlı etkinlik nasıl bir etkinlik?
- PechaKucha, Türkçe çene çalmak demek. 10 yıl önce mimar bir çiftin Tokyo’da başlattığı bu etkinlik, yoğun iş temposu içinde birbirlerinin yaratıcı alanlardaki üretimlerine uzak kalan insanların bir araya gelerek yaptıklarını birbirlerine anlatma bahanesi olarak başlamış. Etkinlikte her sunucu kendi hikayesini 20 saniyede otomatik olarak değişen 20 resimde anlatmak zorunde. Altı dakika kırk saniye süren dinamik ve eğlenceli bu sunum ortamı o kadar sevilmiş ki, dünyada farklı şehirlere de yayılmış ve artık dünya üzerinde 720’den fazla kentte düzenleniyor. Etkinliğin web sitesindeki dünya haritasında, her kenti görmek mümkün. PechaKucha Night İzmir’i 6 yıl önce düzenlemeye başlamamla beraber İzmir de bu kentlerden biri olarak kendi yaratıcı karakterleri ile bu haritanın içinde yer almaya başladı. Bu ay 7. gerçekleştireceğiz.
- İzmir’in kendi yaratıcı karakterleri derken neleri kastediyorsunuz?
- Pek çok İzmirli dahil, insanların aklında şöyle bir kent algısı var. “İzmir’de yapacak hiç bir şey yok, şehirde enteresan hiç bir şey olmaz, insanı rahattır kimse ilginç bir şey yaratmaz!” Şehre eleştirel gözle baktığınızda bu sözün belli oranda gerçek olduğunu görüyorsunuz. İzmir’deki imkansızlıkları hiçbir şey yapmamaya sebep olarak görmek ve sürekli şikayet etmek kente sinmiş bir karakter özelliği. Burada kent dediğimiz tabi ki insanlar yani her birimiziz. Bir şey yapmaktansa kendi dışımızdaki sebepler ile bir şey yapmamayı makullaştırmak neredeyse hepimizin alışkanlığı. Oysa 3.5 milyondan fazla insanın yaşadığı bu kentte yaratıcı sektörlerde ulusal ve uluslar arası alanda dikkat çeken işler yapan insanlar var. Bu insanlar İzmir’deki geniş bir kesimin aksine, şehirden şikayet edip, imkansızlıkları dillendirmek yerine, tüm o imkansızlıklara rağmen kendi yaratıcı uğraşlarına odaklanıp o konunun imkansızlıklarını aşmaya çalışıyor. Onlarla konuşurken şikayetten öte “daha da iyisini nasıl yaparım?” sorusuna dair üretilmiş fikirleri dinliyor ve kendi yapmak istediğiniz şeylere dair heyecanlanıp motive oluyorsunuz.
GLOBAL SANAT AJANDASINA ALDIRIYORUZ
- Bu yıl neler yapacaksınız kimler katılacak?
- İzmir’de şimdiye kadar düzenlediğimiz 6 etkinlikte ulusal ve uluslararası ölçekte başarılı toplam 48 yaratıcı karakter sunum yaptı. Her etkinlik ortalama 300 kişilik izleyici kitlesi ile yoğun ilgi yarattı. Bu yılki etkinlik, 17 Ekim Cuma günü İzmir Mimarlık Merkezi’nde saat 20.00’de. Bu etkinlikte Sanat Platformu - Residency, Critical Mass Hareketi, Mimarlık, Teknoloji Girişimciliği, Tasarım Platformu, Festival Yönetimi, Fanzin Dergi, Buluş & İnovasyon üzerine sunumlar olacak…Detaylı program www.pechakuchaizmir.com da yayınlanacak.
- 37 Video Art Gallery ile neler yapıyorsunuz? Kimler bu çalışmada bulunabiliyor?
- ‘İzmir’de olmayan şeyi ben yapayım’ motivasyonumla yarattığım bir proje. Türkiye’de de 90’lı yılların ortası çok kanallı televizyon yayınlarına geçildiği ve gazetelerin kuponla 37 ekran televizyon dağıttığı döneme denk geliyor. Medya ve popüler kültüre dair bu bağlantıları da ortaya koyarak, video sanatı işleri için İzmir’de bir platform yaratmak istedim. 37 ekran bir televizyonda, bu boyuttaki bir televizyon için özel üretilmiş ya da uyarlanmış ulusal ve uluslararası video sanatçılarının işlerini 2 hafta gösteriyoruz. Bizzat ya da internet üzerinden katılım ile sanatçı konuşmaları düzenleyip yurt içi ve yurt dışındaki farklı şehirlerde yaşayan sanatçıları İzmir’de konuk etmiş oluyoruz. 37 Video Art Gallery, benim yönetimimde ve Ekin İdiman’ın küratörlüğünde devam ediyor. İdiman’ın kendi video işiyle galeriyi açtık, Zeynep Beler ve Abdülaziz gibi sanatçılarla devam ettik. Aboozar Amini, Vera Korman, Julian Jung , Kıvılcım Güngörün de 37 Video Art Gallery’de olacak. İzmir, İstanbul, Tahran ve Rotterdam gibi şehirlerden katılan sanatçılarla yaptığımı bu küçük girişim, İzmir’in global ölçekteki sanat ajandasının bir parçası olmasını sağlıyor.
SERMAYE SAHİPLERİ TASARIMA ÖNEM VERMELİ
- İzmir’in tasarım geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Tarihi, mutfağı, doğası, insanların yaşama bakışı, eğitim seviyesi, sanayisi, tekno kentleri, üniversiteleri, gelenekleri ile İzmir, yaratıcı işlerle uğraşan insanların tercih etmek isteyeceği koşullara sahip. Bir kez İzmir’in yaşantısına dahil olmuş olanlar kültür hayatına dair kısıtlı imkanlara rağmen eğer şehirde yaratıcı üretimlerini devam ettirebilecek koşulları bulabilirlerse şehirde kalmayı tercih edeceklerini söylüyorlar ama o koşulları bulamıyorlar. Çünkü yaratıcı alanlara dair bir hizmet talebi kentin içinden gelmiyor.
- Neden?
- Kentteki sermaye sahiplerinin marka yaratma, markalaşmaya dair hizmet talepleri çok dar. Bu konuda bir hizmet alımı yapılacağı zaman da çoğunlukla şehir dışındaki firmalara yöneliniyor. İzmir’de keyifle yaşayarak tasarım hizmeti vermeyi sürdüren çoğu kişi ya da kurumun müşterileri bu şehirden değil. Yaratıcı insanlar ancak bu kentte kendilerine bir gelecek görürlerse burada kalmayı tercih eder. Onların şehirdeki varlığı da her alanda ticaret hizmetinin niteliğine ve görünürlüğüne ve gündelik hayatın niteliğine olumlu yönde yansıyacaktır. Bir diğer unsur da her birimizin şehirden bir şeyler isteyen konumundan, ona bir şeyler katan konuma geçmemiz gerektiği. Yaşadığımız kentler, ancak bizim hayallerimiz ve o hayalleri o kentte yaşama becerimiz kadar zengindir. Şehri keşfetmek, hep ‘yeni’yi bulmak ve bunu paylaşarak yaymak, yaşadığımız yerden heyecan duymak her birimizin yapması gereken tek şey.
Paylaş