Paylaş
Dr. Serra Menekay tıp doktoru ve klinik biyokimya uzmanı olarak yetişmesine rağmen hayatının her aşamasında sanatla, edebiyatla ilgilenmiş. Çeşitli dergilerin yayın yönetmenliğiyle editörlüğünü de yapan Dr. Serra Menekay, hep hayalini kurduğu, dedesinin hikayesini anlatan ilk romanını yazmak için eşinin desteğini alarak mesleğine ara verip Kırım’a gitmiş. Ve ilk romanı ‘Aluşta’dan Esen Yeller, Bir Kırım Türküsü’nü yazmış. Ailesinin ve Kırım Türklerinin inanılmaz mücadelesini anlatan Menekay, yazmaya devam edeceğini anlatıyor.
SANATTAN UZAK YAŞAMADIM
- Çocukluk yıllarınızda bu derece sanata meyilliyken neden tıp fakültesi gibi son derece zor bir bölümü tercih ettiniz?
- Çocukken sanata, edebiyata, kitaplara çok meraklıydım, çok da başarılı bir öğrenciydim. Bizim zamanımızda başarılı öğrenciler doktor olurdu, ben de bu genel kurala uydum. Hekim olduktan sonra klinik biyokimya uzmanlığımı aldım, onun da üzerine yurt içinde ve dışında kalite ve akreditasyon alanında çalışmalar yaptım. Ama tüm bu zamanlar boyunca ruhumu okşayan kelimeyle ilgili sanatlardan da hiç uzak kalmadım. Bana göre çok da uzak değil hekimlik ve sanat birbirinden.
FATMA HALAMLA TAMAMLADIM
- Kitabınızın Kırım’la ilgili olmasının nedeni nedir?
- Bu bizim aile hikâyemiz aslında. Babam Kırım doğumludur. Dedem Bilal Menekay İkinci Dünya Savaşı’nda Alman işgalindeyken Kırım’ın bağımsızlığı için siyasi mücadele vermiş. 1943’de savaş Sovyetler’in lehine dönünce babaannem, babam ve halamla Kırım’dan ayrılmak zorunda kalmış. Bütün Kırımlılar Kırım’dan aynı gün vagonlara bindirilip Asya’nın içlerine sürülüyor. Yanlarına bir torba yiyecek ve su alabiliyorlar ancak. Ailelerin birbirlerini bulup birlikte sürgün edilme şansları bile olmuyor. Fatma halam 21 gün trenlerle aç susuz yol gittiklerini, yolda ölenleri gömmelerine bile izin verilmediğini her seferinde gözyaşlarına boğularak anlatır. Ailemiz 50 yıl birbirinden ayrı yaşamış. Biz yıllar sonra bulduk birbirimizi. Bu hasret dolu yılları ve sürgünü, dedemin en küçük kardeşi Fatma’nın dilinden anlattım romanda.
- Bu kitabı yazma fikri nasıl çıktı ortaya ve nasıl bir hazırlık süreci yaşadınız?
- Bu kitabı yazma fikri uzun zamandır aklımdaydı ve çok arzu ediyordum. Hani herkesin “Vakit bulsam kitap yazacağım” klişesi vardır ya, biraz öyle gibi. Aslında bu hikâyenin yazılması gerek diyerek Türkiye’deki Kırımlılardan ilk ses kayıtlarını 1997’de almışım. 2011’deki Kırım seyahatinde birçok video kaydettim ve dönüşte üzerinde çalışmaya başladım. Bu dönemde “Kırım Sürgünü” hakkında çok şey okuyup biriktirdim. 2013’te bir yıllık yoğun süreçte elimdeki tüm verileri birleştirip romanı kelimelere döktüm. En sonunda geçen yıl yeniden Kırım’a gittim, Fatma Halamla yaşadım ve kitabı beraber tamamladık.
‘BASILMA İHTİMALİ BİNDE BİR’
- Kitabınızın basım süreci nasıl gerçekleşti?
- Rusya’nın işgalinden iki hafta kadar önce romanın omurgasını tamamlayıp Türkiye’ye dönmüştüm. Son düzeltmelerini yapıp Doğan Kitap’a götürdüm. Beni çok kibar karşıladılar ve ağırladılar ama tanınmamış bir yazar olarak ilk romanın Doğan Kitap’tan basılma ihtimalinin binde bir bile olmadığını söylediler. Nedense hiç bozulmadım buna, basılacağını yüreğimin derinliklerinde biliyordum. İki ay kadar sonraydı “Kimseye söz vermediyseniz biz basmak istiyoruz” diye aradılar. Çok sevindim tabii ki.
- Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- Çok olumlu tepkiler alıyorum. Üstelik Kırımlılar dünyanın dört bir yanına dağılmış olduğundan aldığım olumlu tepkiler Türkiye’le sınırlı değil, dünyanın dört bir yanından, hatta Brezilya ve Japonya’dan bile e-postalar aldım. Okuyanlar kitabın hikâyesinin çok dokunaklı, dilinin de çok akıcı olduğunu ifade ediyor. Sosyal medya üzerinden aldığım okur mektuplardan pek çok kişinin yüreğine ve aklına dokunmuş olduğumu anlıyorum. Özellikle Nehar’ın hikâyesinin içindeki kültürel öğeler, Fatma’nın hikâyesinin içine yedirilmiş olan Kırım Tatarlarının Mustafa Kırımoğlu liderliğindeki demokratik mücadelesi ve yarım asır demir perde arkasında saklı kalmış Sovyetler Birliği gerçeği okurları etkiliyor.
İKİNCİ KİTAP DA BİTTİ
- Şu anda başka bir kitap üzerinde çalışıyor musunuz?
- “Aluşta’dan Esen Yeller” baskı aşamasındayken ikinci romanımı da tamamladım aslında. O da Doğan Kitap’ta. Bu kez 12 Eylül döneminin karışıklığıYLA yoğrulmuş bir kadın öyküsünde buluşacağız okurlarla. Baskı takvimi henüz netleşmedi ama adını koydum, İğne Oyası. Üçüncü roman için de çalışmaya başladım ama o sürpriz olsun.
Paylaş