Yeni yıl manifestom

Haberin Devamı

HER yeni yıl hayatımıza yepyeni tatlar, heyecanlar katarken biraz da bizden birşeyler alıyor mu acaba?
Olgunluğa, yetişkinliğe, büyük olmaya doğru ilerlerken aslında o naif, istekli belki biraz da kırılgan yanımızdan hızla uzaklaşıyor muyuz? Rekabetin, hırsın, var olmak için yok etmenin hüküm sürdüğü dış dünyada mücadele ederken iç sesimizin sesi çıkabiliyor mu?
Sanırım yeni yılda hatırlamamız gerekenler var, hatta aslında hemen her gün, her sabah kendimize hatırlatmamız gerekenler...
Ben, kendi adıma, çoğu şeyin yapay, yalan ve anlamsız göründüğü bu dünyada, kendime hatırlatmak istediklerimi bir mektupta kaleme aldım....
Herşeye rağmen hayat manifestom bu olsun, dengem hep sabit kalabilsin diye...
Hatalarıma, zayıflıklarıma rağmen kendime sahip çıkabileyim diye...
‘Gerçek Ben’ olarak kalabileyim diye...
Hepinize iyi bir yıl dilerim...

Haberin Devamı


‘Hatırlıyorum da çocukluk ve ilk gençlik yıllarındaki en büyük özelliğin bağlantının güçlülüğü ve emin duruşundu. Sanki dünyaya neden geldiğini çok iyi biliyor gibiydin. İç sesinin yanısıra kaynak olan, yaratan güç, ve evrenin gerçekliğiyle öyle derin bir ilişkin vardı ki, bunu sarsacak hiç bir kuvvet yok gibiydi. Sadece gerçek olanı görüyor, duyuyordun. Gerisi seni ilgilendirmiyor, hayatında fazlalık yaratamıyordu. Bir amacın vardı ve bu amaç, sen ancak, olman gereken kişi olduğunda gerçekleşebilirdi.
Güçlü yanın bu durumda olup seni dimdik tutar ve amaca doğru hızla götürürken bir de çok duygusal yanın vardı seni yavaşlatan, bazen aşağıya çeken hatta belini büken. Anlayamazdın, kötülüğü, kıskançlığı, yok saymayı, hatta yok etmeye çalışmayı... Ama varlardı, oradalardı ve sürekli çalışırlardı. Aslında belki kötü de değillerdi, o kadar biliyor, o kadar yapabiliyorlardı sadece. Katlanamıyorlardı gerçek iyiliğe, doğruluğa. Kimbilir belki içlerindeki çirkinliği sevmiyordu onlar da ama tek kurtuluş onu daha da çirkin gösteren iyilikten kurtulmak sanıyorlardı...
Sana yapılan her haksızlık, her yanlışın sadece sana değil tüm insanlığa yapıldığına inanırdın. Yaptığın her hareketin de tüm insanlığı etkileyebileceğine... Biliyor musun haklıydın... İnsan olmanın en büyük erdemlerinden biri sadece görüneni değil, onun ardındaki gerçekliği görebilmek ya aslında, sen de bilirdin tek bir savunmasız, güçsüz insana yapılan davranışın ardında aslında o kişinin ruhunun yansıması olduğunu... Ve bir kişiye yapabilenin yeterli güce ulaşırsa aynı şeyi tüm insanlara, insanlığa yapabileceğini...
Hani böyle düşünerek kırmadan, dökmeden, incitmeden ilerlemeye çalıştın ya bazen, hani o yüzden bazı şeyleri kaybettin ya da kazanamadın ya en azından, hani olman gereken yerlerden çok uzaklardasın gibi, hatta başaramamış gibi hissetin ya bazen...
Aslında öyle olmadı, inan bana...
Sen sadece kendin olmaya çalıştın ruhun, yüreğin, aklın ve bedeninle... Hiçbir parçanı reddetmeden...
Tüm varlığınla, tüm benliğinle...
En zorlu ama insan olmaya giden en doğru yolu seçtin...
Çünkü senin savaşın;
Sadece görüneni değil görünenin ötesini de anlamak,
Sadece sözlerle değil, hayattaki duruşla da anlatmak,
Sadece anlaşılmayı beklemeden, herşeye rağmen anlaşmak için....
Bil ki o noktaya varamasan da, en azından olabilecek en doğru şekilde denediğin için seninle gurur duyuyorum...’

Yazarın Tüm Yazıları