Türkiye’de öğretim üyeleri açlık sınırında yaşıyor

BİLİMİNSANI Prof. Dr. Çiğdem Yenisey ile sohbet ettik bu hafta.

Çiğdem Hanım’ın çalışmalarından ve öğretim üyelerimizin genel durumundan bahsederken bilime en yakın durmamız gereken bir çağda neden bu kadar ayrı düştüğümüz çıktı ortaya.

Æ Ne üzerine eğitim aldınız?

Æ Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde biyokimya dalından bilim doktoru olarak mezun oldum. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin mediko laboratuvarını kurdum. Bu sırada da doktoramı yaptım.

Æ Şu anda hangi görevdesiniz?

Æ Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’na kurucu başkan olarak atandım ve 2001’den beri de başkanıyım. Her sene tek başıma 12-13 yurtdışı yayın çıkarıyorum.

Æ Yurtdışında nerelerde eğitim gördünüz?

Æ Nato’nun Belçika’da bulunan İlerlemiş Çalışma Enstitüsü’nün Yunanistan ve Türkiye’deki toplantılarında bulundum. Bu toplantılara 6 kez katıldım ve sunumlar yaptım. Oradaki bağlantılarım ve hazırladığım projem sayesinde Tübitak-Nato B1 bursunu kazandım.

Æ Size neler sağladı bu burs?

Æ Tübitak-Nato B1, yurtdışı doktora sonrası araştırma bursu. Ben, ABD’nin önemli üniversitelerinden Thomas Jefferson Üniversitesi’ne gittim. Burası özellikle kanser araştırmaları yapıyor. Orada hematoloji, kanserin yayılması ve durdurulması üzerine çalışmalar yaptım.

Amerika’da bile benim kadar yayın yapan profesör azdır

Æ Şu anda hangi konuda çalışmalar yapıyorsunuz?

Æ 65 yurtdışı yayınım var. Türkiye’dekilerle yayın sayım 100’ü geçti. Belki ABD’de bile benim kadar yayın yapan profesör azdır. En çok cerrahlarla Serbest Radikaller, Radikal Hasarlar yani yaşlanmayı artırıcı etkenler üzerine deneysel çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneği üyesiyim. Bu konuda da çalışıyorum. Çalıştığım ekiple birçok ödül kazandık bu konuda.

Æ Özel sektörün araştırma ve geliştirmeye katkısı var mı?

Æ Özel sektörün, en azından tıbbi alandakilerin Üniversitelerle yoğun bağı yok. Dokuz Eylül üniversitesi’nde bu alanda çalışmalar var ama artması gerek. Benim üniversitem Adnan Menderes de küçük olmasına rağmen, araştırma merkezi bol, çalışma imkanı ve gerekli ödenekler verilen bir üniversite.

Gerekli koşullar sağlanmadıkça burslu eğitimler boşa gidiyor

Æ Döndükten sonra neler yaptınız?

Æ Tübitak burs verirken, Türkiye’ye döndüğünüzde orada aldığınız eğitimle ilgili çalışma koşulu koyuyor. Kanserin büyümesinin önlenmesi için ilaç geliştirilmesinde çalıştığım için döndüğümde bu konuda çalışmak istedim. Fakat oradaki çalışmalarımı yapamadım. Çünkü henüz aynı laboratuvar ortamı yoktu. Son birkaç yıldır bu çalışmalar yapılabiliyor.

Æ Böyle olunca bursla aldığınız o eğitim boşa gitmiş olmuyor mu?

Æ Burada ABD’deki çalışma ortamını bulamıyoruz. İmkanlar kısıtlı. Tübitak bursu alanlara bu imkanların sunulmasına çalışılmalı. Aksi takdirde o bursla alınan eğitimi yansıtmamız mümkün olamıyor. Şartlar sağlanana kadar yıllar geçiyor.

Çok az kazanıyoruz, çalışmalarımızın

parasını çoğunlukla kendimiz ödüyoruz

Æ Neden akademik kariyer yapmayı seçtiniz?

Æ Bir ara özel sektöre geçmeyi düşünmüştüm. Ama hocam iyi bir akademisyen olacağımı düşündüğünden beni kalmaya ikna etti. Ama maddi yönden hiç iyi yapmadığımı düşünüyorum.

Æ Neden?

Æ Çünkü üniversite hocaları hiç iyi durumda değil. Ben profesör olarak 2,310 YTL alıyorum. Oysa Devlet Hastanesi’ne giden bir uzmanın 5 bin YTL aldığı oluyor. Ben 26 yıllık devlet memuru, 2 yıllık profesörüm. Aldığım para çok düşük. Emeğimizin karşılığı bu değil. Kongreleri, çalışmaları takip etmemiz gerekiyor fakat bunlar için her zaman ödenek sağlanamıyor. Çoğu zaman biletlerimizi, masraflarımızı kendi cebimizden karşılıyoruz. Hatta öğretmen indirimlerinden bile yararlanamadığımız oluyor.

Æ Nasıl yani?

Æ Mesela, kızımı okula yazdırırken öğretmenlere indirim yapılır ibaresi görmüştüm okulda. Ben öğretim görevlisiyim deyince ama öğretmen değilsiniz denmişti. Ama şu unutuluyor ki öğretmenleri, doktorları, doçentleri biz yetiştiriyoruz.

Bizim insanımız en az Amerikalılar kadar, hatta daha çok zeki

Æ Hiç ABD’ye yerleşmeyi düşündünüz mü?

Æ Bir ara düşündüm ama ailemden ayrılmak istemedim. Çocuğum olduktan sonra çocuğum ülkemde yetişsin istedim. Ama bir bilim insanı olarak oradaki şartları da özlüyorum. Bilime ayrılan para daha fazla, her imkan elinizin altında. Ama biz Türkiye’de de birşeyler yapılacağını göstermeye çalışıyoruz.

Æ Türkiye’de bilimin gelişmesi, araştırmaların artması için nasıl bir ortam olmalı?

Æ Projeler için istediğimiz paraları almak bir yana geçimimizi zor sağlıyoruz. Geçim derdinden doğru düzgün çalışmalar yapılamıyor. Türkiye’de öğretim üyeleri şu an açlık sınırında yaşıyorlar. Bir yardımcı doçent 1,400 YTL aylık alıyor. 1,500 YTL döner sermaye alsa bile yine de ailesini geçindirmesi çok güç. Bizim insanlarımız en az Amerikalılar kadar, hatta daha bile zeki ama uygun ortam olmadığından aynı seviyede çalışmalar yapılamıyor.
Yazarın Tüm Yazıları