PaylaÅŸ
ÇocukluÄŸumda babamın görevi nedeniyle 4 yıl yaÅŸadığım Balıkesir Edremitli olduÄŸunu duyduÄŸumdan, tanışıp sohbet etmek istiyordum. Nitekim ortak tanıdıklarımız, hatta aynı ilkokulda okuduÄŸumuz çıktı. Küçük yerin psikolojisini, sonrasında büyük yere uyum saÄŸlama sürecini de irdeleyen, ama kendi deyimiyle ‘Âşıkların zalimliÄŸini’ anlatan Kahperengi kitabının umduÄŸundan çok beÄŸenilmesinden memnun olduÄŸunu söyleyen Hande Altaylı ile DoÄŸan Kitap standında sohbet ettik.Â
KENDÄ°MÄ° EDREMÄ°TLÄ° KABUL EDÄ°YORUM
Siz Egelisiniz deÄŸil mi?
Evet, Edremitli’yim. İlkokulu bitirince ayrıldım. Aslında biz Edremitli değiliz. Dedem İstanbul’dan hâkim olarak atanmış ve kalmış. Ama ben kendimi Edremitli kabul ediyorum. Çünkü babam orada doğmuş, ben orada doğdum.
Ben de babamın görevi nedeniyle çocukluğumda 4 yıl yaşadım Edremit’te. Tam bir Ege kasabasıdır Edremit. Sizi nasıl etkiledi orada yetişmek?
 İnsanlarla çabuk diyalog kurabilmemi sağladı diye düşünüyorum. Biliyorsunuz küçük yerlerde herkes, herkesle dost olabilir. Kişinin eşraftan olması ya da olmaması pek bir şey değiştirmez. Evinize temizliğe gelen kişi yan sokakta oturuyor olabilir. Herkes birbirinin anne-babasını tanıdığından, ailesini önceden bildiğinden insanlarla diyalog kurma refleksiniz gelişiyor ister istemez...
Hala gidiyor musunuz Edremit’e? Bugün nasıl sizce?
Ailem orada olduğundan gidiyorum. Çok göç aldı tabii. Eskisi gibi herkesin birbirini tanıdığı bir yer değil. Son gittiğimde gerçekten oralı olanların oranının yüzde 5’lere düştüğünü söylüyorlardı, ne kadar doğru bilmiyorum. Zaten bütün Türkiye değişirken orasının değişmemesini beklemek gerçekçi olamaz. Yazları çok kalabalıklaşan bir yer. Ben kışları gitmeyi seviyorum.
YASSIHAN DİYE UYDURDUĞUM YERDE GEÇİYOR
Kahperengi’nde küçük kasabadan büyük şehre gelen bir kız var. Ne kadarı sizin yaşadıklarınızla örtüşüyor?
Kahperengi benim hayatımın o yönünü en çok yansıttığım kitabım. Çünkü kitabın bir bölümü Ege kasabasında geçiyor. Gerçi Edremit değil, Yassıhan diye benim uydurduğum bir yer. Ama ilk defa bir kitabımda geldiğim yeri bu kadar yansıttım diyebilirim. Ege’nin kokusu var…
Ege’nin kokusu size ne ifade ediyor?
Ege’yi gerçekten çok seviyorum. Ege’nin sınırlarından girdiğim an kendimi memleketime gelmiş gibi hissediyorum. Zaten yazları Artur’da geçiriyorum, kışları Cunda’ya gitmeye ve yemeklerine bayılıyorum. Ege’de kendimi hep tatilde hissediyorum. İnsanları daha geniş, daha rahat, huzur doluyorum.
ROMAN YAZMAK YIPRATICI, ŞİMDİ GEZMEK İSTİYORUM
Kahperengi’yle nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok iyi tepkiler alıyorum, hatta şaşkınım. Beklediğimin ötesinde beğeni mesajları geliyor. Facebook, twitter gibi sosyal medya araçları olduğundan okurun mesajlarını direkt alabiliyorum. Oradan da şu ana kadar güzel şeyler geldi.
Şimdi üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?
Kısa öyküler yazıyorum. Gerçi bunu birkaç yıldır yazıyorum ve kitap haline getirmeyi düşünüyorum. Çünkü roman çok yıpratıcı bir süreç. Birinden çıkmışken yeni birinin içine girmeye hazır değilim. Biraz gezmek tozmak istiyorum.
SEVGÄ° Ä°NSANI VERÄ°CÄ° YAPAN BÄ°R HÄ°S
Ayşe Arman ile röportajınızda ‘Aşıklar zalim olur’ demiştiniz. Ama bu bencillik değil mi, insan sevdiğini mutlu etmek istememeli mi?
Ben aşkla sevgiyi ayırıyorum. Sevgi sağlıklı ve güzel bir duygu, insanı verici yapan bir his. Ama aşk, sevginin çok hastalanmış hali. Birisinden ayrıldığınızda onun ölmesini istiyorsanız âşıksınız, mutlu olmasını istiyorsanız seviyorsunuz. Güzel olan birini sevmek, iyiliğini istemek ama âşık olunca sevgiye dair güzel hisler de yitip gidiyor zaten.
Peki evlilikte ne kadarı kalıyor bu hislerin?
Böyle aşklı bir evlilikte insan 2 yıl içinde ölür. (Gülüyor) Ya ölür ya da öldürür. Önemli olan o kişide neye âşık olduğunuzu hatırlamak. Ama, ‘ben bu adamın nesini sevdim’ diyorsanız o iş bitmiştir.
BABAMIN ŞİİRLERİYLE BÜYÜDÜM
Nasıl bir aileden geldiniz?
Babam avukat, annem ev hanımıydı, okumaya çok önem verirlerdi. Ben babamın okuduğu şiirlerle büyüdüm. Evde sürekli Türkçe ve Fransızca şiirler okuyarak dolaşırdı. Hatta anneme biraz fenalık gelirdi bu durumdan. Ama sonuçta ablam bir antoloji yutmuş kadar şiir bilir. Ben nedense o kadar ezberime almamışım.
Ne zamandır yazıyorsunuz?
Ben hayatımı hep yazarak kazandım aslında. Reklam yazarıydım. Şarkı sözleri yazdım, dizi yazdım. Ama son çalıştığım reklam ajansı kapanınca tamamen yazmaya verdim kendimi. Hayatım boyunca kahramanlarım hep yazarlardı. Ben de o yüzden en azından denemeye karar verdim ve ilk kitabımı yazdım.
ABLAM KİTABIMI OKUYUP ‘SENİN YAZDIĞINA İNANAMADIM’ DEDİ
Ä°lk kitabınızı yazarken hiçbir çekinceniz yok muydu?Â
İlk kitabımın 3’te 2 sini yazıncaya kadar eşime bile söylemedim. Kimsenin bir kitap yazdığımdan haberi yoktu. Ama, ‘biterken bunu birilerine göstereyim de fikir alayım, beğenilirse yazmaya devam ederim. Yoksa hiç kendimi rezil etmeyeyim’ dedim. Ablama gösterdim, ilk anda yarım yamalak aldı ‘tamam bakarız’ diye. Ertesi gün ‘senin yazdığına inanamadım’ dedi. Bana ne kadar güveniyormuş!!
Yayınevine ondan sonra mı gittiniz?
Ablamdan sonra yayınevine gittim ve beğendiler. O zaman güvenim de yerine geldi. Ama içime sinmese asla bastırmayı düşünmezdim. En kolayı ilk kitabı yazmak. Çünkü kimse sizden böyle bir şey beklemediğinden baskı hissetmiyorsunuz.
ARTIK İNSANLARI BİLEREK GÖZLEMLİYORUM
Sonraki kitaplarda üzerinizde baskı hissettiniz mi?
 İkinci kitabım Maraz’da hissettim, hatta o yüzden bir müddet yazmadım. Çünkü oturduğumda metinle başbaşa kalmadığımı hissettim, arada okur vardı. Fakat Kahperengi kitabımda hiçbir baskı hissetmedim.
Siz yazmaya başladıktan sonra daha bir farkederek mi izliyorsunuz insan davranışlarını?
Sanıyorum öyle bir refleks gelişiyor. Konuşurken bazı tespitleri, özellikleri not etmeye yani bilerek biriktirmeye başlıyorsunuz.
İSTEDİĞİ ŞEYİ YAPAN ANNE DAHA İYİ BİR ANNE OLUR
Kahperengi’yi yazarken ailenizden ayrı bir yerde yaşamışsınız. Kızınız ve eşiniz bu duruma ne dedi?
Aslında sık sık kızımı görüyordum. Ama geceleri de dahil başka yerde kaldım. Eve hiç uğramadığım günlerin sayısı 3-5’tir. Ama genel olarak kısa bir zamandı ve bu kitabı yazmak için bunu yapmam gerekiyordu. Ayrıca istediğim şeyi yapmanın beni daha iyi bir anne yaptığını düşünüyorum çünkü yazamamak beni mutsuz ediyordu. Bence hepimizin böyle aralara ihtiyacı var.
PaylaÅŸ