İzmir ve Çeşme'ye gelince ülkenize aşık oldum

GEÇTİĞİMİZ hafta Alaçatı’da büyük bir defile gerçekleşti. Jeans Paul Gaultier markasının baş tasarımcısı Raffaele Caroli ve ekibi bu organizasyon için Çeşme’deydi.

Dünyanın en önemli modacıları ile çalışan Caroli daha önce defalarca İstanbul’a geldiğini, ama İzmir ve Çeşme’yi görünce ülkemize aşık olduğunu söylüyor. İtalyanlara özgü sıcakkanlı ve sempatik bir karaktere sahip Raffaele Caroli ile Alaçatı’da sohbet ettik.

Æ Ailenizin tekstil işinde olmasının tasarımcı olmanızda etkisi oldu mu?

Æ Evet onlar 70’lerden, 6-7 yıl öncesine kadar tekstil işindeydiler. 80’lerde önemli bir markaydılar. Ben ailemin atölyesinde büyüdüm. Gerçi ben modadan önce müzikle ilgileniyor ve gitar çalıyordum ama 7-8 yıl önce müziği bıraktım, yaratıcı birşeyler düşünürken tasarımcılığa başladım.

ALEXANDER MCQUEEN, JOHN RICHMOND VE JEAN PAUL GAULTIER İLE ÇALIŞTIM

Æ Moda üzerine eğitim aldınız mı?

Æ 14-18 yaş arası her yaz ailemin tekstil atölyesinde çalıştığımdan zaten eğitimliydim. Fakat yine de dünyadaki en iyi moda okullarından olan Milano Marangoni Moda Enstitüsü’ne devam ettim. Bu sırada MTV’de Fashion House (Moda Evi) isimli realty show’a katıldım. Farklı ülkelerden 5 tasarımcı seçiyorlardı. Beni de İtalya’nın en iyi tasarımcısı olarak seçtiler.

Æ İlk olarak hangi modacıyla çalışmaya başladınız?

Æ 2003’te Londra’ya gittim ve Alexander Mcqueen ile çalışmaya başladım. Ailemle çalışırken modanın hep ticari kısmını görüyordum. Böyle bir modacıyla yaratıcı kısmını da görmüş oldum. Yaratıcılığımı tamamen serbest bıraktı. 2004’te John Richmond ile çalışmaya başladım. Bu markanın tüm çizgilerinde çalışıyordum. O sırada ürünlerin yapım aşamalarında da çalıştığımdan modanın her yönünü kavradım.

Æ Jean Paul Gaultier ile çalışmaya nasıl başladınız?

Æ Farklı bir çizgisi olan Jeans Paul Gaultier markası için benimle irtibata geçtiler. Her zaman ilerlemekten yana olduğum için kabul ettim. Bu marka ile özgürce çalışıyorum. Tasarımlarımı hayata geçirmekten büyük keyif alıyorum.

İSTANBUL’A ÇOK GELDİM, AMA İZMİR VE ÇEŞME ÇOK FARKLI

Æ Çeşme ile tanışmanız nasıl oldu?

Æ İzmir ve Çeşme’yi 3 ay önce Alessandro Rosso sayesinde keşfettim. Gerçi daha önce birkaç kez İstanbul’a iş için gelmiştim. İzmir ve Çeşme’yi görünce aşık oldum. Doğaya ve kültüre hayran kaldım. Türk insanlarıyla vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum. Burada çok mutlu oluyorum.

Æ Alaçatı’da defile teklifi gelince ne düşündünüz?

Æ Bir yemek sırasında konuşulan bu güzel fikrin gerçekleşmiş olması beni çok mutlu ediyor. Tabii, bunun gerçekleşmesinde Alessandro Rosso’nun katkıları büyük. Biz 2 hafta önce Floransa’da ilk gösterimizi gerçekleştirdik. Paris’teki Jean Paul Gaultier defilesinde de bizim ürünlerimizden parçalar vardı. Onlardan sonra markamız Alaçatı’da tanıtıldı.

Æ Türk markalarını tanıyor musunuz?

Æ Damat Tween ile tanıştık ki, onlarda şu an İtalya pazarına giriyorlar. Bence gerçekten çok iyi ürünleri var, İtalya’da başarılı olacaklar.

YENİ FİKİRLERİ İYİ BİR TİCARİ YAKLAŞIMLA SUNARSANIZ BAŞARILI OLURSUNUZ

Æ Moda sanat mı, ticari bir meta mı sizce?

Æ Moda bence çok yaratıcı bir kavram. Aile işimiz tekstil olduğundan yaratıcı kısmını biliyordum, ama ticari kısmına da önem veriyordum. Büyük markalarla çalışmaya başlayınca herbirinin farklı bakış açıları olduğunu anladım. Mesela, Tom Ford çok yaratıcı ve bu sayede Gucci’yi var etti. Ben modada yaratıcılığın ve ticaretin bir arada olduğunu ve birbirlerini tamamladıklarını düşünüyorum. Günümüzde başarılı olan markalar yeni fikirleri güzel ticari yaklaşımlarla sunabilmiş olanlar.

HER KADIN MANKEN DEĞİL AMA BEN ÖYLE HİSSETMELERİNİ İSTİYORUM

Æ Bu yıl koleksiyonlarda neler var?

Æ Bu koleksiyonda ana fikri eski denizcilerden aldım. 70’lerin görüntüsüyle birleştirip Hindistan izlenimlerimi de kattım. Çünkü Hindistan’ın çok renkliliği beni şaşırttı. Bazı görünüşleri birbirine karıştırarak elde ettim. Çok dar bir başlangıcı 70’lerdeki gibi bol parçalarla bitirdim.

Æ Sizin ürünleriniz nerelerde bulunacak?

Æ Nişantaşı City’sde bir mağazamız var. Ayrıca Beymen, Vakko gibi büyük mağazalarda da satılıyoruz.

Æ Ürünlerinizi alan ve giyen kişilerin ne hissetmelerini arzu edersiniz?

Æ Öncelikle üzerlerine uymasını, rahat edebilmelerini isterim. Her kadın manken değildir, ama kendisini onlar kadar güzel ve rahat hissedebilmelidir. Giyen herkesin kendisini rahat, havalı ve güzel hissetmesini umuyorum. Özellikle defilelerde çok güzel, hoş parçalar görürsünüz, bunları sokakta giymeye kalktığınızda uygun olmadığını görürsünüz. Ben her zaman defileler, gösteriler için çalışmaktan keyif aldım bunları insanların üzerinde görmeyi de çok arzu ederim.

TÜRK KADINLARI AVRUPALIDAN DAHA KADINSI GİYİNİYOR

Æ Sizin markanız neler sunuyor?

Æ Biz herşeyi üretiyoruz. Ürünlerimiz sadece çok çılgın değil, aynı zamanda giyilebilir ve her isteyenin sahip olmak isteyeceği türden ürünler.

Æ Hitap ettiğiniz yaş grubu var mı?

Æ Günümüzde yaş artık önemli değil. Eskiden markalar 18-25 ya da 25-40 yaş için üretirlerdi. Ama günümüzde 40 yaşında bir kadının 18 yaşındakiler gibi giyinebildiğini görebiliyoruz. Çünkü, artık kadınlar kendilerine iyi bakıyor.

Æ Çeşme ve İzmir’de rastladığınız kadınlarda neler gözlemlediniz?

Æ Benim İzmir ve Çeşme’de gördüğüm kadarıyla kadınlarınız Avrupalı kadınlardan daha kadınsı giyiniyor. Mesela çok elbise giyiyorlar. İtalya’da bu kadar çok elbise giyilmiyor, daha çok kot ve üstler tercih ediliyor. Ben bunu daha çok beğeniyorum. Türkiye bir pazar olarak da güzel yer. Çünkü tasarladığınız her parçayı her ülkeye sunamıyorsunuz, ama sanırım Türkiye’de bu bir problem olmayacak. Çeşme’de gördüğüm kadınların İtalya ya da diğer Avrupa kadınlarından hiç farkı yok.

FARKLI ÜLKELERDEN İLHAM ALIYORUM KAFELERDE  OTURUP GEÇENLERİ İZLİYORUM

Æ Tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?

Æ Her sezon farklı şeylerden ilham alıyorum. Değişik ülkelere yaptığım gezilerden, müzikten, filmden ya da uyurken geliveren çizgilerden. Zaten en güzel fikirler uykuya daldığınızda ortaya çıkıyor, ama kimi zaman uyanınca unutuluyor. Bu yüzden baş ucumda kağıt kalem ile uyuyorum. Çok seyahat ediyorum. Çin, Hindistan, Türkiye, bütün bu ülkeler bana ilham veriyor. Sokaklardaki insanları inceliyorum. Londra veya Tokyo’da bir kafeye oturup insanları izliyorum. Özellikle Tokyo’da herkes birbirinden çok farklı giyiniyor. Bizim kültürümüzde komik sayılabilecek bazı kıyafetler bana ilginç fikirler veriyor.
Yazarın Tüm Yazıları