İzmir’in içinde bir Yeni Zelandalı polis

Yenİ Zelandalı Kellie Parker, Rotary uluslararası değişim programıyla İzmir’e gelen bir polis memuru.

Kendi mesleğiyle ilgili araştırmalar yapan Parker’a Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Dursun Güneş ve Konak Asayiş Ekipler Amiri Kaan Coşkun kısa bir brifing verdi. İzmir polislerinin yaptığı birçok çalışmadan etkilenen Parker, bunları ülkesinde amirlerine önereceğini söyledi. Tanıştığım ilk Yeni Zelandalı olan Kellie ile ülkesini, kökenlerini ve Gelibolu’yu konuştuk.

È Neden polis olmayı seçtiniz?

È Sanırım insanlara yardım etmek istediğim ve polis olmanın bu fırsatı vereceğini düşündüğüm için.

È Yeni Zelanda’da polis olmak çok tercih edilen bir şey mi?

È Şu anda eskisinden daha tercih edilir durumda. Bir de kadınlar arasında yaygınlaşmaya başladı, polislerin yüzde 20’si kadın.

È Yeni Zelanda’da suç oranı yüksek mi?

È Bazen yüksek ama Yeni Zelanda uluslararası standartlara göre oldukça güvenli. Bizde de, İzmir Polis Merkezi’nde anlatılan hırsızlık, soygun, dolandırma gibi adi suçlar yaygın. Biraz da şiddet içeren olaylara rastlanabiliyor.

È En yaygın suç hangisi?

È Sanırım hırsızlık.

È Biz hep Yeni Zelanda’yı çok sakin, güvevli ve rahat bir yer gibi düşünüyoruz.

È Aslında öyle ama bazen medya, polisi kötüymüş gibi gösteriyor ve halkın belki de antipati duymasına sebep oluyor. Oysa nüfusun sadece küçük bir kısmının polisle başı derde girmiştir. Ama bu tip haberler çoğunluğun tepkisine ve önyargısına sebep olabiliyor.

È Yeni Zelanda’da polislerin yaşam standardı nasıl?

È Gayet iyi gelirleri var. Üst sınıf değil belki ama, gayet iyi bir orta sınıf olarak yaşayabiliyoruz. Öğretmenler ve hemşireler de bizim gibi kazanır.

È Sanırım Türkiye’dekinden daha iyi standartlara sahipsiniz.

È Evet sanırım öyle. Türk polislerinin 2-3 katı kadar kazanıyoruz.

È Türkiye’deki polisleri incelediğinizde ne gibi farklılıklar gördünüz?

È Türkiye gerek nüfus, gerekse yüzölçümü açısından çok büyük. Dolayısıyla polisler bizim ülkemizde gerek bile duyulmayan birçok alanda da görev yapıyor. Mesela bizde trafik polisi yoktur. Çünkü gerek yoktur. Her köşede bir polis yoktur. Taşıdığımız malzemeler de farklılık gösteriyor.

Ne Türkiye

ne de

müslümanlıkla

ilgili

önyargımız yok

È Türkiye’ye gelmeden önce neler düşünüyordunuz?

È Tarihi ve arkeolojik alanlarla dolu harika bir yer olduğunu düşünüyordum. Tarih benim ilgi alanım. Ailemin ve ülkemin tarihine de çok ilgiliyim. Yeni Zelanda’dan çok çok önce buralarda oluşan geçmişe, medeniyetin gelişimine büyük bir saygı duyuyorum.

È Önyargılarınız yok muydu?

È Hayır, ne Türkiye ile, ne de müslümanlık ile ilgili önyargım yoktu.

È Genel olarak Yeni Zelandalılar’ın düşüncesi bu yönde mi?

È Evet. Harika bir ülkeye ve tarihe sahip olduğunuzu, insanlarınızın çok iyi olduğunu ve yardım için ya da sizi yedirip memnun etmek için çabaladıklarını düşünürüz. Ben buraya gelince bunların ne kadar doğru olduğunu gördüm.

Atalarım

Gelibolu’ya

çıkarma yapan askerler arasındaymış

È Gelibolu ve Çanakkale sizin için ne ifade ediyor?

È Benim Türkiye’ye gelmek için başvurmamın bir sebebi de Anzak Günü’ydü. Çünkü atalarımdan birçoğu Gelibolu’ya gelmiş. Büyük büyük amcam Gelibolu’ya çıkarma yapanlar arasındaymış. Yeni Zelanda’ya dönebilmiş. 2 yıl önce öldü.

È Size birşey anlattı mı?

È Hayır ama büyükbabam bir şeyler anlatırdı. Ayrıca Maori olan anne tarafımdan da 11 akrabam Gelibolu’ya gitmiş. Yine büyük büyük amcalar ve büyük kuzenler var. Sadece biri Gelibolu’da şehit olmuş, biri dönüş yolunda hastalıktan ölmüş, diğerleri memlekete dönebilmiş.

Türkiye’nin en modern şehri

È Sizi Türkiye’de en çok şaşırtan şey ne oldu?

È Aslında çok şey var ama sanırım sokaklardaki hayvanlar çok şaşırttı. Belki bizde de var ama kesinlikle buradaki kadar değil. Bir de bazı yerlerin modernliği beni çok şaşırttı. Hatta İzmir’deyken kendimi Sydney’de zannettim.

È İzmir’i nasıl buldunuz?

È İzmir bir metropolitan ve gördüğüm İstanbul, Bursa gibi şehirlerin arasında sanırım Türkiye’nin en modern şehri. İnsanların giyimleri, davranışları çok çağdaş. Ayrıca İzmir çok güzel bir şehir. Efes, Meryem Ana, Şirince çok etkileyici. Ege Bölgesi sihirli bir yer.

È Yeni Zelanda’da çok Türk var mı?

È Sanırım biraz var. Ama ben hiç Yeni Zelanda’da yaşayan bir Türk’le tanışmadım.

È Orada da kriz var mı?

È Sanırım biz de etkilendik. İşlerini kaybeden oldu ama genel olarak biz iyiyiz ve hayatlarımızda değişen çok şey olmadı.

Eskiden dilimizi konuşmak

yasaktı, bu yüzden

koca bir kuşak kayboldu

È Maorililer bugün ülkede sorun yaşıyor mu?

È Bazıları zaman zaman tutuklanıyor. Sanırım bunun sebebi sömürgeciliğin etkileri. Maoriler her ne kadar benzemeye başladılarsa da Avrupalılar gibi değil. Maoriler geçmişten dolayı endişeli. Çok gururlu ve mağrur bir ırk. Aşağılanmaya, geri itilmeye katlanamazlar. Maalesef ekonomik açıdan iyi durumda değiller, iyi standartları yok. Eğitim konusunda sorunlar oluyor. İyi bir eğitim olmadan iyi bir iş bulamazsınız.

È Eğitim konusunda nasıl sorunlar var? Herkese aynı fırsatlar verilebiliyor mu?

È Aslında evet diyebiliriz. Şu anda renk, ırk ayrımcılığı yok yeterli özelliklere sahip herkes her işi yapabilir. Ama yine de bazı Maoriler ayrımcılık olduğunu düşünüyor. Ama bence bu, geçmişten gelen bazı sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bazı Avrupalılar Maori kültürüne bayılıyor, kültürümüzü hatta Haka Dansı’nı öğrenmeye çalışıyorlar.

È Siz Haka Dansı’nı nasıl öğrendiniz?

È Ben Maori olan anneannem ve annemle büyüdüm. Nga Puhi kabilesindeniz. Büyükannem hep Maori dilinde konuşur, şarkılar söyler ve dans ederdi.

È Maori dilini konuşabiliyorsunuz yani?

È Biraz konuşabiliyorum. Maori kültürünü yaşatmak istiyorum, aslında hepimiz istiyoruz. Yeni Zelanda’ya Avrupalılar geldiğinde Maorileri küçücük köylerinden alıp okullara göndermişler. Okullarda Maori dili, kültürü yasaklanmış. Hatta büyükannem okulda söylediği her Maori kelime için tokat yermiş. Dolayısıyla kendi çocuğu olunca ona Maori dilini öğretmemiş. Oysa ben doğduğumda Maori kültürü yeniden iyi birşey olmuştu. O nedenle ben Maori dilini öğrendim. Ama arada koca bir kuşak kayıp oldu, kendi kültürünü öğrenmedi.

Büyük büyük

büyükbabam

Maoriler’in

ilk siyasetçisi

È Kökeniniz nereye dayanıyor?

È Annem Hollandalı ve Maori anne-babadan geliyor. Babam ise İngiliz-Norveç babadan ve İskoç ve Tahitili anneden geliyor.

È Daha karışık olamazdı herhalde?

È Biliyorum. Ama bunu çok seviyorum. Bana çok faydası oluyor. Ayrıca polis olmamda bir başka etken de polisler arasında Maorilileri temsil edeceğimi düşünmem oldu. Ayrıca büyük büyük büyükbabam Hone Mohi Tawhai, Maoriler’in ilk siyasetçilerindendir.

È Maoriler Yeni Zelanda’nın yerlileri değil mi?

È Aslında onlara Maori adını Avrupalılar vermiş, onlar kendilerine böyle demiyor. Dilleri farklı olduğundan ve Avrupalılar anlayamadığından böyle demişler. Bilimadamları ve arkeologlar Maoriler’in, Hawaii’den çıkarak kanolarla Büyük Okyanus’u geçip her adada durarak Yeni Zelanda’ya geldiklerine inanıyor. Yeni Zelanda’dayı ilk keşfeden kişi, onu ilk anda uzun beyaz bir buluta benzetiyor ve yerliler ülkeye bu ismi veriyor.
Yazarın Tüm Yazıları