İrfanım müsaade etse neler anlatırdım

Haberin Devamı

Aslında size anlatırdım ailemde oruç tutanlarla tutmayanların mutlaka iftar sofrasına birlikte oturduklarını ya da sahurlarda çocuklar da dahil tüm aile kalkıp, sanki akşam yemeği yer gibi mükellef sofralar kurduğumuzu. Ya da beş vakit namazında olup da, hemen ardından bakımlı bir şekilde gezmeye giden kadın akrabalarımı ve onlar sayesinde ‘İmanın kimde olduğuna dış görünüşe bakıp karar vermemeyi’ öğrendiğimi, ilkokuldaki Ceki ya da Fabrizio adlı arkadaşlarımın başka dinlerden olduğu halde, aslında bizden olduğunu ve en az kendi dinim kadar saygı duymam gerektiğini, zekat sofralarında tuzun biberin 40’tan sayılıp sayılmayacağını, mevlütlerimizde çok samimi olmadığımız kişilerin bile sırtını sıvazlayarak birbirimize iyi enerjiler verdiğimizi...
Anlatırdım, eğer İzmirli ailemden aldığım irfan gereği ‘ibadetin kul ile Allah arasında kalması gerektiğine’ inanmasaydım...

Haberin Devamı

TÜRK OLMAK MI, TÜRKÜM DEMEYİ SEÇMEK Mİ
İzmirlilerin çoğu göçmendir, bu doğru. Atalarımız çoğunlukla istemeden göçe zorlanmış, ama bu güzel coğrafyada yepyeni bir hayat kurmuşlar. Çoğumuz yedi göbek İzmirli olamayız o yüzden. Ben Arnavut kökenli bir baba ile Yunanistan ve Anadolu kökenli bir annenin çocuğuyum. Babam hep bana dedemden dinlediği ailemizin hikayelerini anlatır. Debre’den Selanik’e geçip, oradan da gemiyle önce İstanbul’a, sonra İzmir’e gelmişler. Anne tarafım ise Yunanistan topraklarından ve Anadolu’nun bağrından, doğusundan gelen atalarımın birleşmesiyle oluşmuş. Yani neredeyse her renk var ailemizde. Evet köklerimiz dışarıda gibi görünür, ama biz burada bu topraklarda yeşerdik. Ben ve ailem Türk kimliğini hep ülkemizi birleştirmeye yönelik önemli bir kavram olarak algıladık. Yoksa DNA’mı inceleseniz çok farklı etnik kökenleri bulabilirsiniz. Çünkü ailem gerçek ve büyük bir karışım.

Ama beni asıl ilgilendiren atalarımın kim oldukları değil, ne yaptıkları... Mesela, babamın 11 büyük dayısı Balkan Savaşı sırasında şehit olmuş. Babamın anneannesi savaş sırasında evde kurşun döktüklerini anlatırmış. Yine babamın büyük dedesi, babamla aynı ismi taşıyan Kazım, Kurtuluş Savaşı sırasında Kafkas cephesinde, Sarıkamış’taki Türk Birliği’nde alnından vurularak şehit olmuş. Annemin babası dedem, astsubayken Kore Savaşı’na gönderilmiş ve 3 yıl Türkiye Cumhuriyeti askeri olarak orada kalmış ve Kore Gazisi olmuş. Bazen düşünüyorum da içim acıyor;
Atalarımın çoğu bu ülkenin geleceği için gençliklerini bile yaşayamadan, sevdiklerine kavuşamadan, çocuklarının başını okşayamadan savaşarak ölmüş. Birçoğumuzun ailesinde olduğu gibi... Hal böyleyken onları sorgulayacak cesareti bulabilir miyiz?

Haberin Devamı

Acılar yaşadık ama nefrete dönüştürmedik
Ege, büyük acılar yaşanmasına rağmen birlikte yaşama kültürünü en iyi becerebilmiş yer. Ege’de acılar yaşanmadı, herşey güllük gülistanlık oldu bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ama buna rağmen nefreti, kötülüğü biriktirmemiş olmamız, geçmişimizi unuttuk anlamına gelmesin. Bizler Ege’de birçok farklı rengi, kökü, farklılığı öyle güzel sindirmişiz ki eski defterleri rahatsızlık yaratmamak, bugünümüzü mahvetmemek adına kapalı tutmayı öğrenmişiz.
Zülfü Livaneli ile yaptığım röportajda, ‘Anadolu’ya sığınmış kılıç artığı soyların karışımını Türk diye niteliyorsunuz’ dediğimde ‘Atatürk’ün Türklük tanımı da bu. Bizde var olan ulus kendine bir devlet değil, var olan bir devlet kendine bir ulus yaratmış. Atatürk şöyle diyor: ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.’ Bu ne kadar incelikli bir tanımlama... Yani burada bir ırk değil, Türkiye’nin halkı var. Sadece Orta Asya’daki akrabalarımızın soyunu kabul etmek dışlayıcı oluyor. Biz hangi kökten gelirsek gelelim Türk Milleti’ni oluşturuyoruz’ demişti. Buna ,bütün varlığımla katılıyorum...

Haberin Devamı

Zaten Selanik’te doğan Atatürk de “Ne Mutlu Türk Doğana” dememiş, “Ne Mutlu Türküm Diyene” demiş. Yani Türküm deyip dememek size kalmış.
Ben kanımda, bu topraklardaki neredeyse tüm etnik kökenlerden hücreler taşımama rağmen, bu düşüncenin birleştiriciliğine inanarak “Ne mutlu Türküm Diyene” demeyi seçiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları