Paylaş
GALİBA biz ‘İnsanca Yaşama’nın ne olduğu konusunda pek anlaşamıyoruz.
Gözaltına alındıktan sonra intihar eden ODTÜ’lü mimarın annesi de intihar etti bu hafta. Anne, oğlunun yaşadıklarını öğrendikten sonra hukuk mücadelesi verdi, ama yüreği dayanmadı biricik oğlunun yaşadıklarına, aşağılanmasına...
Oğlunun acısına dayanamayarak intihar eden Hatice Can, yaşadıklarına şu sözlerle isyan etmiş:
“28 yıl boyunca, bebekliğinden itibaren ailesinden tek bir kötü ses duymadan, bir fiske dahi vurulmadan büyütülen mimar, müzisyen, heykeltraş, bir genci çırılçıplak soymak, ince arama yapmak, aşağılamak, bu başlı başına bir cinsel tacizdir.”
İnsan olarak yetiştirdiği oğlunun insanca muamele görmemesine dayanamadı ana yüreği.
Aslında esas konu bu galiba...
İnsanca yaşamanın ne demek olduğunda anlaşamıyoruz biz.
İnsanca yaşamak sadece havaalanlarıyla, duble yollarla, güzel binalarla, kanallarla, köprülerle, tünellerle, ekstra hizmetlerle, kazançlı piyasalarla, parayla malla mülkle olmaz, olmuyor.
İnsanca yaşamak ne olursa olsun önce insan gibi muamele görmekle başlar. Sıradan vatandaş da olsa, suçu henüz ispatlanmamış bir zanlı da olsa, genç bir üniversiteli hatta ilkokul çocuğu da olsa, ev kadını da olsa, konsomatris de olsa, işçi de olsa, iş adamı da olsa, tarlasını süren bir köylü de olsa, operasına giden bir kentli de olsa, dağdaki çoban da olsa, Boğaziçi, ODTÜ mezunu bir profesör de olsa kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın önce saygı görmekle başlar.
Herhangi bir nedenle sorgulamak, gözaltına almak gerekiyorsa da şerefine, onuruna dokunmadan sorgulamak, rencide etmeden adaleti aramakla başlar insanca yaşamak... Bunlar olmadıktan sonra gerisi hikaye...
İşte galiba biz bu noktada anlaşamıyoruz...
Paylaş