Paylaş
İzmir Körfezi’nin ıssızlığından dem vuruyoruz çoğu zaman. Marmaris Yelken Yarışları’nda 2’nci olduğumuz Lemonade takımının liderlerinden Tolga Yağlı da hemfikirdi. Geçenlerde beni arayarak, güneş batımında körfez turundan bahsetti. Her ay buluşup farklı bir aktivite yaptığımız İzmir medya ve iş dünyasından kadın arkadaşlarımla çıktık tura. Öyle keyifliydi ki, bir kez daha hayıflandım, neden denize bu kadar yakın olup da uzak kalıyoruz diye... Levent Marina’dan çıkıp sahile yakın, ‘siga siga’ dolaştık kıyılarda. Körfezdeki üç–beş güzel, bizdik bu sefer... Birkaç saat süren turumuzun ardından anladım ki aslında deniz tüm cömertliğiyle yanı başımızda dururken, ona sırtını dönen bizler olmuşuz bunca zaman.
İzmir turizmi yelkenle gelişir
Henüz çocuk yaşlarında yelkene başlayan, önceleri rakip olan milli yelkenciler Tolga Yağlı ve Serhat Altay, birlikte kurdukları Lemon Yelken Okulu (Lemon Sailing Scholl) ile İzmir’de yelkeni geliştirmek istiyorlar. Hatta bu amaçla İzmir Kalkınma Ajansı’nın ‘İzmir Turizmini Geliştirme’ programına başvurmuşlar. Amaçları, hem İzmirlileri yelkenle kaynaştırmak, hem de İzmir’in tüm bileşenlerine yani restoranlarına, otellerine, esnafına da kazandırabilecek, üst profil turisti yelken sayesinde çekmek... 85 şirket başvurmasına rağmen en yüksek puanı alıp birinci olmuşlar. İZKA’dan 285 bin TL alıp onlar da aynı oranda harcama ile firmalarını büyütmüşler. İzmir’deki dört üniversiteye eğitim vermişler, yelkeni tanıtmışlar... Ege Açık Deniz Yat Kulübü’ne sponsor olup 35 teknenin katılımıyla iki günlük yelken festivali düzenlemişler.
“Biz bu proje ile bir şirketi nasıl yönetmemiz gerektiğini, ihale dosyası açmayı, bütçemizi dengelemeyi öğrendik” diyor. Hatta Avrupa Birliği projelerini de yakından takip ediyormuş. Başkan Ahmet Priştina zamanında düşündükleri engellilerle ilgili bir projeleri de varmış. Şimdi, başta işitme olmak üzere bedensel engellilerin de yelken yapabilmeleri hatta yelken takımı kurmayı istiyorlar.
Saint Tropez’deki marinalar bizimkinden daha sade
‘İzmir’de yelken ve marinacılık anlamında bir gelişme var’ diyor Tolga. Ama ülkemizde açılan marinalarda devasa mağaza ve restoranlara karşın küçücük mendireklerin yapılmasını doğru bulmuyor. Geçen yıl Türkiye’yi temsil etmek için gittikleri Saint Tropez’deki marinaların Çeşme, Bodrum gibi marinalardan daha sade ve ucuz olduğunu, yelken sporunun yayılması için orta gelirli insanların bile küçük de olsa bir tekne alıp uygun fiyatlı bağlayabilmeleri gerektiğini anlatıyor. “Marina olayını abartmayalım hatta Marina değil, bağlama yerleri yapılsın, bir bekçi, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlar olsun, yeterli” diyor.
GÜNLERDİR KONUŞULAN FARK NE?
Amacım zaten yıllardır konuşulan bir klişeyi kendi deneyimlerimle yorumlamaktı. Zaten hiçbir zaman ne kadar kabul edilmiş, ne kadar kemikleşmiş olursa olsun hiçbir düşünceyi hemen kabul etmem, mutlaka kafa yorarım üzerine. Bu kez de aynısını yaptım ve ortaya İzmir’in Erkekleri çıktı. Sevgili Deniz Sipahi de pazar günü köşesinde yer verince, sosyal medyada bu konuda binlerce yorum yapıldı bir haftada... Genellemeleri doğru bulmasam da İbn-i Haldun’un ‘Coğrafya Kaderdir’ sözünü yabana atmamak gerektiğini düşünüyorum. Her yörenin yaşadığı olaylar kaderini belirlemiş ve orada yetişenlerin karakteri de buna göre şekillenmiş olabilir... Ege, o kadar farklı kültür ve medeniyetlerin geçiş noktası, durağı ve yuvası olmuş ki, başkasının hakkını engellemeyen her konudaki hoşgörü, kadın, erkek tüm Egelilerin kanına işlemiş... İşte, günlerdir konuşulan fark bu...
Paylaş