Paylaş
BİR yanda güçlü ekonomisiyle istikrarı yakaladığı söylenen bir ülke, diğer yanda bir anda patlayan bombayla yitirilen onlarca vatandaş...
Artık bırakın nasıl davranacağımızı, ne hissedeceğimizi bile şaşırdık. Her an, her yerde yaşanabilecek bu travma bugün Hatay’da yaşandı... Evet, terör dünyanın her yerinde olabiliyor, fakat özellikle gençlerimizin geleceğe biraz daha umutla bakmasını sağlamak nasıl mümkün olacak?
Sosyal medyadaki yazışmalarının çoğu üzüntü ve umutsuzluk veriyor. Oysa onlar sadece aşktan konuşmalı. Bir de sınav ve giyeceklerinden en fazla...
Umuyorum bu, gençlerimizin ve güzel ülkemizin yaşadığı son çirkinlik olsun...
***
Sporu desteklemek mi öfkeyi bahane etmek mi?
Seyirci de olsak spor her zaman hayatımızda oldu. Özellikle oğlumun futbol merakı nedeniyle uğruna seyahatler bile yapmaya başladık. Fakat şu son hafta yaşananlar 11 yaşındaki bir çocuğu bırakın, 18 yaşın altındaki gençlere bile izletilmeyecek cinsten. Ne oluyoruz anlamak mümkün değil...
Birbirini boğazlamaya kalkışan sporcular, sökülen koltuklar, yıkılan stadlar, en kötüsü de bıçaklanan ve öldürülen gençler...
Üstüne üstlük bir de ırkçı mesajlar atılmış yabancı futbolculara...
Bunları kimin yaptığının önemi yok. Önemli olan yapılanlar...
Nasıl bu hale geldik ve nereye gidiyoruz biz? Ben bu şartlar altında oğlumu herhangi bir maça gönderebilir miyim? Küfürleşme ve dövüşmelerden sonra televizyondan bile seyrettirmesem yeridir. Yurtdışında stresli maçlara gittik, yendik yenildik ama karşı taraftan kimsenin ne ters bir bakışına ne de bir sözüne denk geldik.
Burada ise neredeyse dünya savaşı çıkacak...
Zaten ‘Kötü taraftarlığın’ ne demek olduğunu ve takımına nasıl zarar verebileceğini Karşıyaka Eurochallenge Cup maçında gördük ve öğrendik. Bir taraftar kendi takımı 17 sayı öndeyken neden sahaya su şişesi atar? Anlamak mümkün değil... Herhalde bu kişi takımın ahengini bozup kılpayı şampiyonluğu kaçırttığı için memnundur.
Evet, sporda moral çok önemli... Ama morali verecek olanlar sadece taraftarlar değil aynı zamanda bunun bir oyun olduğunu unutmaması gereken sporculardır.
İster sporcu ister taraftar olsun, spor acı ve korku değil, keyif verdiği sürece anlam taşır…
***
Alsancak Festivali’nde yemek jürisindeydim
2. Alsancak Şenliği Konak Belediyesi’nin koordinasyonu, Alsancak Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin katkılarıyla bugün başlıyor. Her yıl olduğu gibi Ege yemeklerini, özellikle zeytinyağlılarını ve pastalarını tanıtmak, Alsancak’taki kaliteli restoran, pastane ve oteller ile onların aşçılarının becerilerini göz önüne çıkarmak amacıyla Aşçılar Derneği’nin katılımıyla 6. “Ege Mutfağı Lezzetleri Alsancak’ta Buluşuyor” yemek yarışması yarın gerçekleşiyor.
Benim için özel anlamı ise bu yıl yemek jürisinde olmam...
Yarışma; sıcak - etli, soğuk zeytinyağlı ve pasta olmak üzere 3 ayrı kategoride yapılacakmış. Ben tüm kategorilerde olmaya çalışacağım ki her yemeği tadabileyim. Zaten şimdiden birşey yememeye başladım.
Jo Kohen’in başkanlığını yaptığı jüride ise Sancar Maruflu, Prof. Tunçdan Baltacıoğlu, Doç. Nilgün Gürkaynak, Aynur Tartan, Ahmet Güzelyağdöken, Anita Angelisanti, Ceren Ağca, Nejdet Polat, Nevzat Peker, Hayrettin Meydan, Tülin Peker, Ertan Görün de yer alıyor. La Cigale’de yapılacak yarışmaya Alsancak’ta bulunan bir çok mekanın aşçıları katılıyor. Bakalım bu maharetli aşçılarımızdan kim birinci olacak?
Paylaş