Paylaş
İzmir yüzyıllardır dünyanın en güzel şehirlerinden biri olmuş. Ta ki, bizler şehir planlamacılığıyla ilgisi olmayan düzenlemelerimizle beton yığını, sıkışık ve yeşilsiz bir şehir yaratana kadar. Bu aslında tüm ülkenin sorunu, ama bizim konumuz İzmir.
Başka yerleri gezip gördükçe elimizdeki güzel malzemeden nasıl böyle bir yer meydana getirdik şaşıyorum. Düşünün, İzmir’de ferah hissettiğiniz yerler nereleri, sadece deniz kenarları değil mi? Deniz olmasa burada hiç yaşanmazdı. Deniz kenarında da beton yığını apartmanlara arkanızı dönerek rahatlayabilirsiniz ancak.
Charleston’a yaptığımız gezide tarihi evlerini kapsayan bir tura katıldık. Bir saatlik turda 200-300 yıllık evleri uzun uzun anlattılar. Evler, bizim Basmane evlerine tıpa tıp benziyor zaten. Fotoğraflar da bunun ispatı...
Başka ülkeler ellerindeki 200-300 yıllık evlere bile gözü gibi bakarken 3000 yıllık geçmişi olan Basmane’nin turizm ve kültür hayatına kazandırılmasını amaçlayan proje geldi aklıma.
Projenin mimarlarından Peyzaj Mimarı Reyhan Özlen ile röportaj yapmıştım. O zaman bana ‘Basmane’deki Rum, Levanten Köşkleri, eski Türk yapısı ve avlulu evleri inceleyip projemize döküyoruz. Yani bu bölgede yaşamış tüm kültürü ele alıyoruz. Bu tarihi dokuyu yeniden canlandırmak çabasındayız. Burada butik oteller, gurme restoranlar, belki Akdeniz ya da burada daha önce yaşamış toplumların kendi lokantaları açılabilir’ demişti. Üzerinden 3 yıl geçtiği için Reyhan Hanım’ı tekrar arayıp sordum, bugün durum ne diye? ‘Proje hala geliştiriliyor ama doğrusu yerel yönetimlerden biraz daha ilgi ve yardım bekliyoruz. Böylelikle buradaki bahçeli, kaskatlı havuzlu, ahşap oymalı evler çoktan İzmir’e kazandırılabilirdi’ dedi.
Biz, neden Basmane’yi bir an önce tamamlayıp turistlere Tarihi Evler Turu düzenlemiyoruz anlamış değilim. Mutlaka projenin zorlukları vardır, ama bu kadar istekli ve başarılı bir proje ekibi varken işlerin daha kolay yürümesi sağlanamaz mı?
*AMERİKA
*BASMANE
Doğal değil hormonlu yaşam
Bir başka sorun ise, beton hapishanelerimizle yarattığımız hormonlu (!) ortamların doğal alanları gittikçe yiyip bitirmesi... Buna en güzel örnek de sulak alanlarımız... Seyahatimiz sırasında oğlumla kaldırımda eşimi beklerken yanımızda biten sincabı, değişik kuşları görünce kurutup kurutup bina diktiğimiz, site yaptığımız sulak alanlar geldi aklıma. Ekolojik dengenin devamı açısından büyük önemi olan bu sulak alanları yok ederken, buraya gelip yumurtlayan ya da göç yolunda konaklayan kuşları da yok ediyoruz. Sonra da kuraklık ve yokluk geliyor diye figan ediyoruz. Düşündükçe, Aziz Nesin’e hak vermeye başlıyorum... Yoksa bindiğimiz dalı kesmemizin başka açıklaması olamaz...
Medya dünya barışı ve huzuru için ne yapabilir
Öyle ya, medya başlıbaşına bir güç dünyamızda. Hele bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde daha da güçlü. Peki medya, dünya için ne yapabilir ya da ne yapmalı?
Kanada Simon Fraser Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert Hackett bugün, bu sorulara yanıt veriyor. Medya ve iletişim çalışmalarının önde gelen isimlerinden olan ve barış gazeteciliği alanının kurulmasındaki katkılarıyla tanınan Prof. Dr. Robert Hackett bu hafta Ekonomi Üniversitesi medya ve iletişim bölümü öğrencileri ve akademisyenleri ile çeşitli atölye çalışmalarına katılacak. Akademisyenlerle değişik projeleri tartışacak olan Prof. Hackket, 8 Kasım Perşembe, yani bugün saat 17.:00’de “Medya İşgali: Krizdeki Dünya için Gazetecilik” konulu bir konuşma yapacak. Herkesin katılımına açık olan İngilizce konuşma Güzel Sanatlar Fakültesi Medya Odası’nda yapılacak.
Paylaş