Avrasya Ekonomi Zirvesi bugün İzmir’de

MARMARA Araştırma Grubu Vakfı’nın düzenlediği ve 4 Cumhurbaşkanı, 1 Başbakan, 27 Bakan ve 9 eski Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla enerjiyi, ekonomiyi, kültürlerarası diyalogu ve kadınların geleceğini tartıştığı 15. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin son günü bugün İzmir’de yapılıyor.

Haberin Devamı

İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ın ev sahipliğinde “Üç Kıta Bir Deniz” adıyla yapılacak çalışmaların öncesinde Swissotel Büyük Efes’te düzenlenen öğle yemeğinde Bosna-Hersek Federasyon Başbakanı Nermin Niksic konuk konuşmacı olarak yer alacak, ardından da 14. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında “Açlık, Yoksulluk, İşsizlik” konusunda tartışılacak. İzmir çalışmaları TRT İzmir Radyosu’nun vereceği konser ve yemekle sona erecek. Hem İstanbul, hem de İzmir’deki toplantılarına katılacağım zirvenin notlarını haftaya sizlerle paylaşacağım...

Neden gidiyorlar

Son dönemde iyi haberler alıyoruz. İzmir’e gelecek yatırımlar ve yeni yapılanmalar hepimizi umutlandırıyor. Sadece büyük sanayi değil, yıllardır hasretini çektiğimiz birçok marka da İzmir’e gelmeye başladı. House Cafe, Midpoint, Cafe Nero bunlardan bazıları. Öte yandan gidenler de var. Mesela Tike... Sessiz sedasız, birine milyon dolarlık yatırım yaptığı iki mekanını kapatıp İzmir’den uzaklaştı. Avrupa’dan Rusya’ya, hatta Ortadoğu’ya kadar onlarca şubesi olan Türkiye’nin en ünlü kebapçısı Tike’nin sahiplerinden Mehmet Ali Burduroğlu arkadaşım... Geçenlerde arayıp, ‘neden İzmir’den gittiniz?’ diye sorunca, İzmir’de bir dönem mutlu olduklarını, ama bunun sürekli olamadığından bahsetti. Özellikle yaz aylarının müthiş hareketsiz geçtiğini, Tike gibi kurumsal firmaların operasyonel masraflarının her daim yüksek olduğundan bunu kaldırmanın güç olduğunu söyledi. Yani İzmir’in homojen olmayan ticaret hayatı cirolarında dengesizlik yaratmış ve firma da buna devam etmemeye karar vermiş. Belki de enerjilerini farklı yerlerde kullanmayı tercih etmişlerdir. Gayet doğal... Umarım yeni yatırımlardan sonra İzmir’in daha stabil bir ticaret hayatı olur ve geri gelirler. Böylece harika kebaplarının lezzetinden mahrum kalmayız...

Haberin Devamı

Bırakın çocuklar önce çocukluklarına doysun

Çocukların okula başlama yaşı tartışılırken bu konuda daha önce röportaj yaptığım eğitim duayeni, MEF Okulları kurucusu ve yıllardır binlerce öğrenci yetiştiren Fizik Öğretmeni İsmail Arıkan’a kulak verelim; “Başka köyün okuluna gideceğim için beni 7 yerine 9 yaşında okula başlattılar. Bir akrabamızın yanında kalarak okudum. Büyük olduğumdan da hep sınıf başkanı olurdum ve en iyi ben anlardım. Bu yüzden küçük yaşta eğitime başlanmasına karşıyım.” Kendi yaşadığım tecrübeye istinaden ben de aynı fikirdeyim. Oğlum henüz 6 yaşını doldurmadan 71 aylıkken başladı ilkokula. Yani eskiden okula başlama aralığı olan 72- 84 ay arasından bile az. Bence çok da iyi olmadı. Şu anda 9,5 yaşında olmasına rağmen hala oyun çocuğu, 4. sınıfın zorlaşmaya başlayan derslerini çalışmaya pek de bayılmıyor. Yani şimdiki aklım olsa 1 yıl geç başlatırdım okula. Böyle düşünürken okula başlama yaşının 60-72 yaş aralığına çekildiğini duyunca aklıma Doğan Cüceloğlu’nun bir seminerinde söylediği söz geldi. ‘Bırakın çocuklar önce çocukluklarına doysunlar...’

Haberin Devamı

Beyaz yaka perakende ticaretin önemli bileşeni

Hep söylüyorum; İzmir’in sanayisi gelişiyor ama perakende ticaret hayatı aynı paralelde gelişmiyor. İkisi birbirinden ayrı düşünülür mü diyeceksiniz. Aslında düşünülemez ama İzmir o kadar farklı dinamikleri olan bir şehir ki, matematiksel olarak mümkün olmayan bu durum İzmir’de gerçekten olabiliyor. Bunu sadece ben değil İzmir’de ticaret yapan onlarca arkadaşım söylüyor. Üstelik bunun kanıtlanmış istatistiksel verileri de mevcut. Sevgili Deniz Sipahi’nin de daha önce yazdığı gibi İzmir maalesef en yoksul şehirler listesinde hala üst sıralarda.
Peki, nasıl oluyor da İzmir’in ticaret hayatı, gelişimine ve kalkınmasına paralel gitmiyor? Restorandan, yabancı markalar satan butik sahibine, dekorasyon işi yapan mimarlardan her türlü mağazacılara kadar perakende ticaret hayatında faal olarak yer alan arkadaşlarımla sohbetlerimde anlatılanlar hep şöyle; “İzmir, bir türlü beyaz yakalıların şehri olamıyor. Ya sayıları yeterli değil ya da gereken hayat standardına sahip olamıyorlar. Oysa bir şehrin ticari hayatının en önemli bileşeni beyaz yakalılardır. Çünkü sanayideki patronlar, o düzeydeki yöneticiler ve aileleri çok sık yurtdışı ya da İstanbul’a giderek istedikleri her şeyi oralardan alabiliyorlar. Hatta bu, çoğu zaman özellikle yapılan bir şey. Peki, şehirdeki nispeten üst ve iyi yerlerden kim alışveriş yapacak? Tabii ki beyaz yakalılar ya da üst orta sınıfa dahil diğer meslek grupları... Ama onların çoğu da kolejde çocuklarını okutmak pahasına birçok şeyden kıstıkları için ekonomik döngünün ana maddelerinden olan tüketimlerini azaltıyorlar. Kiralar zaten İstanbul ile yarışıyor. Hal böyle olunca, perakende ticaret hayatı aynı oranda gelişemiyor.”
Ne dersiniz, üzerinde düşünülmeye değer, değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları