Paylaş
Bir çoğumuz koca bir illüzyonun içinde yaşıyoruz ve bu illüzyonun içinde yine bir illüzyona inanıyor, mutlu olduğumuzu sanıyoruz.
Tam bir kısır döngü.
İşin acı tarafı tüm eğitim ve seminerlerime katılanlar ya da bireysel danışmanlık almak isteyenlerde ortak sorun şu; "mutlu olmak istiyorum"
İyi, güzel, herkes bunu istiyor. "Peki, ne olursa mutluyum dersin?" diye sorduğumda buna cevap alamıyorum.
Beyinler allak bullak olmuş, kalıplaştırılmış mutluluk modelleri dayatılıp adına "yaşam" - "yaşamak" denilmiş.
Birkaç günlük tatil ilan edilir, hemen “nereye gitsem” araştırmaları başlar. Tatil zamanlarında tatile gidilir. Kural gibi yani. Sürü halinde neredeyse bütün şehir başka şehirlere gider. O şehirler, o tercihler bile genelde bellidir; Antalya, Bodrum, Kıbrıs.
Ben ara tatil zamanlarında böyle bir arayışa girmiyorum aksine kendi şehrimde kalıp sakinliğin tadını çıkarıyorum. Sürüyle birlikte göç etmek, yapılanın aynısını yapmak hiç bana göre değil.
Bir şey moda adı altında piyasaya sürülür, bir süre ortalık aynı model gezinen insanlardan geçilmez. Buna da çağdaşlık, modernlik deriz. Şayet, modaya uymayıp yani kopyalanmış olmaktansa orjinal olmayı, kendi ojinalliğini şeçersen “çağ dışı, moda'dan ne anlarsın sen” olursun.
Çok satan kitaplar listesine bakıp, çok satan kitabı alıp, sadece çok satan kitabı konuşuruz. Böylece sıkı kitap sever, sıkı okur oluruz.
Tek bir gazeteyi alır okur, tek bir kanalı izler bir süre sonra o tek gazetenin yazarlarının, kanalın fikirlerini kendi düşüncelerimiz gibi benimser “aydın” olduğumuzu savunuruz.
Leyla ve Mecnun gibi bir aşk ararız ama “bak, Ayşe'nin, Ahmet'in sevgilisi doğum gününde, evlilik yıldönümünde şunu şunu yapmış, almış” vs. deyip kıyaslarız. Doğum günleri kutlanmalı, özel günler mutlaka hatırlanmalı dayatmasının içinde mutluluk ararız. Maddesel ya da görsel boyutta yaşayıp ruhsal tatmin isteriz.
“Off, hayat çok rutin, her şey aynı” yakınmalarını dilimizden düşürmeyiz. Farklı olanı yapmayız ama farklı olanı ararız, farklı olanı yaşamak isteriz. Orjinal olmadan, başkalarının yaptığını, “aynı”yı yaparak ya da modelleyerek renkli bir yaşam düşleriz.
Acil kalıplara, dayatmalara kendi ellerimizle teslim ederek yitirdiğimiz "BEN" imizi, "ÖZ"ümüzü en önemlisi de "RUH"umuzu bulmamız gerek. Aksi halde satılmış, satın alınmış ruhlar olarak ölüp gideceğiz.
Sevgilerimle
Ayça Akın
Paylaş