Paylaş
Aşklar neredeyse günlük yaşanır hale geldi.
Bir çok kişi ilişkilerinde mutsuz.
Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları suçluyor.
İlişkiler de bozulanı tamir etmek yerine atmayı seçiyoruz ve “uğraşamayacağım, CARPE DIEM” diyoruz.
Herkes CARPE DIEM – An’ı Yaşa felsefesini benimsemeye başladı. Kimi gerçekten an’ın tadını çıkarıyor, kimisi ise yüzüne gözüne bulaştırıyor çünkü carpe diem’in gerçekten ne olduğunu bilmeden an’ı yaşamak adına aklına eseni yapıyor. Aynayı kendimize çevirmeyi bilmediğimiz içinde suçlu aranmaya başlanıyor bazende ardından pişmanlıklar geliyor.
Bir meslektaşımla geçtiğimiz günlerde yaptığım sohbet sırasında spritüel yaşam şeklini benimsemiş ve kişisel gelişim danışmanı olan biri olarak bana bir soru yöneltti. “Boşanmalar arttı, ne düşüyorsun?” dedi.
“Bir çok detayı kaçıyoruz” dedim, “nasıl yani” dedi, devam ettim;
Hayatını değiştirmek isteyip spritüel yolculuğa çıkmaya karar veren ve kişisel gelişmek isteyenlerin en çok yaptığı hata; detayları kaçırmak.Aslında bir çoğumuz kendini geliştirirken, öğretilmişlikleri yok etmeye çalışırken yeni öğretilmişlikler ediniyoruz ve bunu farketmiyoruz.
Boşanmaların artması doğal mıdır? Evet bana göre doğaldır.
Bu doğru bir davranış ya da yaklaşım mıdır? Evet bana göre doğru.
Boşanmaları destekliyor muyum? Evet destekliyorum.
Bir dakika, bir dakika hemen ipimi çekmeyin benim, gelin bu konuyu önce biraz irdeleyelim.
EVLİLİKLER NEDEN BİTİYOR?
Gümüş veya altın çağına giren evliliklerin, uzun vadeli birlikteliklerin sonlanması çok fazla yadırganıyor. Bana göre bir çok evlilik ve ilişki öğretilmişlikler ve alış veriş mantığı üzerine kuruluyor.
“Yaşın geldi artık (bu neye göre belirlendiyse) evlen, yuvanı bil”
“Kadının yeri kocasının yanıdır”
“Evlen sırtını bir adama yasla. Sana baksın, çocuklarına baksın. Yuvana para getirsin, sende ona hizmet et”
“Evlen, çocuk yap”
Çocukları büyüt, okut, adam et.
Öğretilmiş zihniyetlerde erkek evi ve kendisini çekip çevirecek bir kadın bulmak ister ve evlenir, kadınsa ona bakacak, sırtını yaslayabileceği bir koca için.
Biten evliliklerin çoğu bu öğretilmişlikler yüzünden bitiyor.
Artık insanlar önceliğin “ben” olmak olduğunu, daha sonra “biz” olmak gerektiğini anlamaya başlıyor.
Burada kasettiğim bencilce bir önce “ben” değil veya bir hayatı yıkmak değil. Kendini gerçekleştirebilen “ben” olmak.
Öğretilmişliklerle yapılan evliliklerde taraflardan biri yeni bilinçle davranmaya başlayınca dengeler bozuluyor ve yine öğretilmişlikler devreye giriyor.
“Benim koca’ya / hanım’a bir haller oldu. Kesin bir haltlar karıştırıyor”
Bir insan evli diye bireysel olarak kendine zaman ayıramaz mı? Öğretilmiş zihinlerin evlilik anlayışına göre hayır, ayıramaz.
Neden? E, o evli.
Eee yani?
Bir erkek evliyse kız arkadaşlarıyla, kadında erkek arkadaşlarıyla görüşemez.
Neden? E, o evli.
Eee yani?
Bir erkek – kadın evliyse gece dışarı çıkamaz.
Neden? E, o evli.
Eee yani?
Sadece evlendin arkadaşım, robot satın almadın.
Hele bir de çocuk var ise...
“Çocuk var. Sakın boşanma”
Mutsuz olduğun bir evliliği sürdür. Kendinde mutsuz ol, çocuğu da mutsuz et.
Çocuk olunca boşanılamaz diye bir durum var. Aslında mutsuz giden evliliklerin çocuklara daha çok zarar verdiğini kaçımız farkında?
“Çocuk var boşanamam” düşüncesine karşıyım. Ayrılan eşlerin çocuklarının zarar görmemesi tamamiyle eşlerin iletişim kalitesine bağlı.
İletişim de kalite yoksa zaten mutsuz bir durum vardır ve öğretilmişlikler sebebiyle mutsuzluğu devam ettirmek ne kadar doğru?
İşte biten evlilikler genelde başlangıçta öğretilmişliklerle kurulan bu tür evlilikler.
ONLAR ÖNCE “BEN”, SONRA “BİZ” OLUYOR.
Artık bilinçler değişiyor, çünkü artık ufak ufak “ben” olmaya başlıyoruz.
Evlilik önce “ben” olmaktır sonra “biz” olmaktır.
Evlilikte hem kadının hem de erkeğin kendine ait zamanları olmalı ama “biz”e ait zamanlar da olmalı. Bu bilinçte olan evlilikler uzun vadeli oluyor. Çünkü iki kişilik hayatta herkes birey olarakta yaşayabiliyor. Onlar önce “ben” sonra “biz” oluyor.
CARPE DIEM
CARPE DIEM, an’ı yaşamak demek ama günümüzde “yaşa ve tat bitince kaldır at” olarak algılanıyor. Asıl CARPE DIEM; ”biz” olduğumuzda “biz”i yaşamak, ”ben” olduğumuz zamanlarda da “ben”i yaşamaktır.Mutlu bir evliliğin, uzun vadeli ilişkilerin formülü bu bence. Bu bilinç varsa kadında mutludur, erkekte, çocukta...
Bazen acı görünen şeyler aslında mutluluğa giden yol olabiliyor. Öğretilmişliklerle çıkılan her ilişki, ben olmadan biz' i kurma amaçlı olan ilişki tükenmeye mahkumdur. Bu yüzden bu algıyla yola çıkılan evliliklerin bitmesi mutluluğun kapısını açan anahtar olabilir.
Şimdi isterseniz çekin benim ipimi.
Sevgilerimle
Ayça AKIN
www.aycaakin.com
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.twitter.com/aycakn
www.instagram.com/aycakn
Paylaş