ŞEHİR içinde benzer pankartlar asılıydı: "Bize bu onuru ve şerefi yaşatan herkese şükran borçluyuz."
Onur ve şeref. Yanlarında bir de şükran. Elbette ki çok güzel kavramlar. Yaşanılası duygular.
Haliyle dün de müthiş bir heyecan vardı. Resmen tarih yaşandı.
Hele hele ikinci yarının başındaki o tabloyu unutmak mümkün mü?
Galatasaray’ın beraberlik golünün duyulması üzerine tribünler adeta yıkıldı. Yer yerinden oynadı. İnanılmaz bir tezahürat başladı.
Tam bu sırada, Sivasspor’un beraberlik golü de gelmez mi! Heyecan doruğa çıktı.
Artık atılacak bir gol, Sivasspor’un şampiyonluk kapısını aralayabilirdi.
Ama şu da vardı. Direksiyon, Beşiktaş’ın elindeydi.
Nitekim Beşiktaş’ın ikinci golü de duyuldu. Tribünler sessizliğe büründü. Ama şok, çabuk atlatıldı. Destek yeniden sağlandı. Rakip kalede abluka kuruldu. Kazanılan gollerle de üç bulundu.
Aslında dünkü ilk yarı, Sivasspor için berbat ötesiydi. Büyük hatalar yapıldı. Gol yollarında etkili olunamadı. Üstelik savunmada açıklar verildi.
Samet Aybaba cin gibi. Orta sahasını kalabalık oluşturan Aybaba, kontra toplarla amacına ulaşacağını biliyordu. Nitekim Gençlerbirliği böyle bir gol kazandı.
Asla unutulmayacak
Sivasspor için ilk yarı resmen kabus gibiydi.
Devrenin yenik kapatılması üzerine Kamanan’ı sahaya süren Bülent Uygun, düşüncelerini önemli ölçüde gerçekleştirdi. Kamanan gol attı, attırdı. Galibiyette önemli rol oynadı.
Şu da ayrı bir gerçek: Sivaspor’da son maçlarda yaşanılan krizin altında iki futbolcu var. Biri Mehmet Yıldız, diğeri Musa Aydın. İkisi de büyük form düşüklüğü gösteriyor. Mehmet dün de etkisizdi. Musa da farklı değildi. Zaten Bülent Uygun her iki oyuncusunu sahadan çıkartmak zorunda kaldı.
Sivasspor ikinci yarıdaki arzulu oyunu ile galibiyete ulaşmayı bildi. İş artık son haftaya kaldı. Ne olacağı bilinmez. Ümitler devam ediyor.
Ama ne olursa olsun, Sivasspor o büyük onuru şimdiden fazlasıyla hak etti.
Belki tarih yazacak, belki yazamayacak.
Belki şampiyon olacak, belki olamayacak.
Ama bu anlamlı mücadele, yıllar geçse de unutulmayacak.