ANKARAGÜCÜ’nde dört örnek isim var. İkisi genç, ikisi tecrübeli. Gençler, kaleci Serkan ile Murat Duruer... Tecrübeliler, Mustafa Özkan ve Ceyhun.
Ortak bir noktaları bulunuyor:
"Müthiş bir çıkış içindeler."
Bu da son derece doğal. Çünkü Hikmet Karaman gibi bir motivasyon ustası ile çalışıyorlar.
Sezon başında Serkan kaleye geçiyor muydu? Hayır. Ya şimdi? A milli takıma çağrılıyor.
Murat Duruer oynuyor muydu? Hayır. Ya şimdi? Ümit milli takıma çağrılıyor.
Ya, Mustafa Özkan! Geçen sezon yürüyemiyordu bile. Ama şimdi? Golleri sıralıyor.
Peki, Ceyhun Eriş! Transferine kumar gözüyle bakılıyordu. Fakat şimdi? A milli takıma çağrılması söz konusu.
Bu tablo, "tesadüf" olarak açıklanamaz. Antrenman ya da taktik değişiklikleri, kısa sürede sağlanan üstün performansı yeteri kadar anlatamaz.
Bozinoski döneminde hepsi de yerlerde dolaşıyordu. Şimdi sıçrama yaptılar, tavana çıktılar.
Bu müthiş performansın altında yatan en büyük espri nedir, biliyor musunuz? Türk futbolcusu, teknik adamın dilinden anladığı ve inandığı zaman, daha verimli oluyor.
Sorarız şimdi, Hikmet Karaman ya da başka bir yerli antrenörün verdiği motivasyonu, hangi yabancı teknik adam sağlayabilir! Karaman ve Karaman gibiler, bir söz, bir jest ile, genç futbolcuya güven kazandırır, deneyimli olana da güç verir.
Dil, yani ortak lisan, her futbolcu ve her teknik adam için, çok büyük bir avantajdır.
Ama bunu bilmeyen, bunu düşünemeyen yöneticiler, içi geçmiş ya da işi bilmeyen yabancı teknik adamlara Türkiye’de hala kucak açıyorlar.
Gelen teknik adam derdini anlatamıyor ki, iyi taktik versin, iyi motive etsin!
Eğer düne kadar Bozinoski, Mitroviç, Multescu başta olmak üzere, kerameti kendinden menkul teknik adamlar, süper ligde görev yaptılarsa, bunun bir numaralı sorumlusu, Türk insanına güvenmeyen kulüp yöneticileridir.
Oysa, yabancı teknik adamlardan sadece iyileri Türkiye’ye getirilse... Diğerlerine yüz verilmese. Kazanan kimler olur, dersiniz?
Söyleyin Serkan, Murat, Mustafa Özkan ve Ceyhun...
Kimler olur, dersiniz?
GÖKHAN VE MEHMET NAS!
GENÇLERBİRLİĞİ’nin, Konyaspor maçında en başarılı oyuncularından biri, hiç şüphesiz ki kaleci Gökhan idi.
Güzel kurtarışlar yaptı, galibiyette önemli rol oynadı.
Ama maç bittiğinde tuhaf tripler içine girdi. Sağa sola saldırdı, arkadaşlarına bağırdı.
Niye yaptı, bilmiyoruz. Bildiğimiz bir tek şey var. Olay ne olursa olsun, bir futbolcu galip gelinen bir maçtan sonra, bu tür çirkinliklere imza atamaz. Hiçbir maçtan sonra atamaz!
Profesyonellik, sadece iyi oyunculuk ile sınırlı değildir. Disiplin ve centilmenlik de gerektirir.
Bakın işte Mehmet Nas’a! O da ayrı bir vaka! Gitti, rakibe vurdu, kırmızı kart gördü.
Görmeyeceksin arkadaş!
Bu dikkatsizlik, bu ciddiyetsizlik, bu sorumsuzluk nedeni ile, Gençlerbirliği koskoca ikinci yarıyı 10 kişi oynamak zorunda kaldı.
Skorun 4-1 olduğuna bakmayın. Böyle 10 kere oynansa, Gençlerbirliği birini zor kazanır.
Kaybetseydi, ne olacaktı? O zaman, Mehmet Nas için de bir hatırlatma yapalım: "Profesyonellik, sadece iyi oyunculuk ile sınırlı değildir!"
Bizim asıl şaşırdığımız ve tepki koyduğumuz bir husus ise şu:
"Mehmet Nas, kırmızı kart sonrası saha kenarına doğru giderken, G.Birliği taraftarları bu futbolcu lehine tezahürat yaptı."
Ne diyelim!
Taraftarlık, sadece bağırmak ile sınırlı olmamalı.
Tezahürat da, doğru yapılmalı!
ANKARA’DA EN SON YALAN NEDİR?
Son haftalarda büyük çıkış gösteren Ankaraspor’un, önümüzdeki sezon şampiyonluğa oynayacağı...