Ancak hepimizin düşünmesi gereken bir başka soru var:
Türkiye’nin gözbebeği bir eğitim kurumunu bu tür bir tartışmanın ortasında bırakmak ne kadar doğru?
ODTÜ, hep öncü bir görev üstlendi.
Sadece eğitim veya bilim alanında değil.
Kent yaşamına yönelik üretimlerinde, ülke kültürüne katkısında...
Düşünün, şu anda Başkent’in göbeğinde kalan kocaman bir orman yarattı ODTÜ. Tıpkı Mustafa Kemal’in, 80 yıl önce "yapılamaz, olmaz" denilen Atatürk Orman Çiftliği’ni var ettiği gibi.
ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, Gökçek’e ODTÜ’nün bazı arazilerini istediği suçlamasında bulunuyor.
Aynı zamanlarda AOÇ arazilerinin spor kulüplerini "bedelsiz" devri ile ilgili yasa teklifi de hızla TBMM’nin iki komisyonundan geçiyor.
Ve Türkiye’nin en önemli eğitim kurumlarının başında gelen, artık bir simge haline gelmiş ODTÜ bu tartışmaların ortasında bırakılıyor.
Geçen hafta içinde Ankara Hürriyet’te ODTÜ Psikoloji Bölümü bünyesindeki "Trafik Güvenlik Araştırma Merkezi"nin çalışmalarıyla ilgili bir haber okudunuz.
ODTÜ’deki bu merkezden kaç kişinin haberi vardı?
Ya da Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden?
Ya Girişimcilik Araştırma Merkezi’nden?
Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (TEKPOL), Görsel-İşitsel Sistemler Araştırma ve Üretim Merkezi (GISAM), İnsan Hakları ve Güvenliği Uluslararası Araştırma ve Uygulama Merkezi, İnşaat Sektörü Eğitim Araştırma Merkezi (ISEM), Karadeniz ve Orta Asya Ülkeleri Araştırma Merkezi (KORA), Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsiz Muayene Araştırma Merkezi (KAYNAK), Moleküler Biyoloji ve Biyoteknoloji AR-GE Merkezi, Petrol Araştırma Merkezi (PAL), Tarihsel Çevre Değerlerini Araştırma ve Uygulama Merkezi...
Bunlar onlarca araştırma merkezinden bir kaçının kısaltılmışı.
ODTÜ üst düzey bir eğitim, bilim, araştırma ve uygulama merkezi aynı zamanda.
Bizler ise oturmuş ODTÜ’nün kaçak binalarının yıkılıp yıkılmayacağını konuşuyoruz.
İnsanın içinden geçmiyor değil.
Laf-ı güzaf...
Suyu çıkan tartışma
ANKARA’nın sıcak havasında geçen hafta su tartışmaları da sürdü. Üstelik bu sefer alışkın olduğumuz üzere Kızılırmak suyundaki arsenik ya da sülfat oranı değildi tartışma konusu.