Paylaş
TÜRKİYE Hrant Dink cinayetinin davasıyla birlikte siyasi cinayetleri, faili meçhul katliamları tartışmaya başladı tekrar.
Uğur Mumcu, Ümit Kaftancıoğlu, Metin Göktepe, Kemal Türkler, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Hrant Dink, Doğan öz, Musa Anter, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy...
Liste uzayıp gidebilir şüphesiz.
Bu ülkenin yakın tarihinin kara noktaları bunlar.
Ama bu kara noktalarda arasında bir siyasi cinayet var ki, son günlerde hiç konuşulmadı.
Oysa bu cinayet 12 Eylül’e uzanan dönemde önemli bir kilometre taşıydı.
Doğduğu topraklara döndü
Nevşehir’in siyasetteki en önemli isimlerinin başında geliyordu Zeki Tekiner. Ankara Hukuk’u bitirdikten sonra kısa bir savcılık görevinin ardından tekar doğduğu, büyüdüğü topraklara, Nevşehir’e yerleşti.
27 Mayıs ihtilalinin ardından TBMM’de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1973 seçimlerinde CHP’den milletvekili seçildi. 1977 seçimlerinde adaylıktan çekildi ve yine memleketine Nevşehir’e döndü, partisinin il başkanlığını üstlendi.
Nevşehir’in siyasi olarak karışık olduğu, 1990’lı yıllarda ortalığa saçılacak kirli oluşumların tezgahlandığı yıllardı. Tekiner, bu ilde sol siyasetin en önemli isimlerindendi. Sol görüşlülerin davalarına bakıyordu.
İlk olarak 1980’in Şubat ayında uğradığı silahlı saldırıda üç kurşun yarası almıştı. Bundan sadece dört ay sonra 17 Haziren 1980 günü bakkala girdiği sırada bir daha silahlı saldırıya uğradı. Arkadaşı Yavuz Yüksel Baba kendisini kurşunlara siper etse de, Tekiner bu saldırıdan kurtulamadı. Arkadaşı Baba ile birlikte hayatını kaybetti.
Cenaze törenine CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in önderliğinde Ankara’dan bir çok kişi katıldı.
Savaş alanına döndü
Cenazeler camiyi götürülürken kalabalığın üzerine ateş açıldı. Asker karşılık verdi. Nevşehir savaş alanına döndü.
Ecevit, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’i telefonla aradı. CHP’li parlamenterler, ancak Kayseri’den güvenlik kuvvetlerinin akşam 19.00’da gelmesinden ve şehirde güvenliğin sağlanmasından sonra Ankara’ya döndü.
Tekiner’i öldüren kişi ile azmettiricisi bir kaç yıl cezaevinde yattıktan sonra tahliye edildiler.
Ama cinayetin arkasındaki karanlık asla aydınlatılamadı.
Cinayetin üstünden 30 yıl geçti
Bu Haziran’da Tekiner öldürüleli tam 30 yıl olacak.
Tekiner geride dul bir eş, dört ve iki yaşlarında iki evlat bıraktı.
Bugün iki çocuk da büyüdü.
Kızı Aylin Tekiner bir heykeltıraş, oğlu Bülent Tekiner ise web tasarımcısı oldu.
Siyasi cinayetlerin yaralarının kanayarak tekrar açıldığı bugünlerde Aylin Tekiner, hiç tanımadığı babasını siyasi bir cinayete kurban veren biri olarak bir mektup kaleme aldı.
Umarım bu mektup, dün TBMM’de siyasilerle görüşerek bu cinayetlerin çözülmesini isteyen mağdur yakınlarına bir soluk olur.
Süresiz avukatlarız duruşmayı bekliyoruz
18 Ocak doğum günümdü. Üç yıl önce 19’unda Hrant Dink öldürüldü, bu yılın 18’inde ise Mehmet Ali Ağca serbest bırakıldı. Medyanın bir katil için bu kadar seferber olması canımızı acıttı. Katil Ağca’nın utanç verici karşılanışına büyük önem veren aynı medya ertesi günkü manşetini bu kez Arat Dink’in isyanına ayıracaktı. Her doğum günüme eksik basıyorum ve daha fazla eksilmek ve incinmek istemiyorum.
Siz de babanızın, eşinizin, kardeşinizin, çocuğunuzun katledildiğine tarihi olarak tanıklık edenlerden biri olabilirdiniz ve olmayacağınızın garantisini de bu devlet size henüz vermiş değil. Ya da hiç tanımadığı babasının ölüm şeklini, okumayı söktükten sonra evde özenle saklanan eski gazetelerden öğrenen bir çocuk da olabilirdiniz. Ve küçük yaşta sorulacak ilk soru olan “Neden?” ve hemen ardından gelen “Kim?” sorusuna verilemeyen cevabın ağırlığını ilerleyen her yıl biraz daha omuzlarınızda hissederdiniz.
Türkiye’nin önde gelen aydınlarını, siyaset adamlarını fiili olarak öldürenlerin kimisi yakalandı, hatta azmettirici sıfatıyla başka piyonların adları da zikredildi. Ama hiçbir iktidar bunun kaynağına inmek istemedi. Her faili meçhul cinayetin ardından benzer maskeler benzer sözler verdiler bu topluma. Dalga geçercesine araştırmalar, soruşturmalar yapıldı. Tüm olup bitenler toplumsal belleğimizdeki cılızlığa güvenerek sümen altı edildi ve gayya kuyusu giderek derinleşti.
Toplum buna duyarsız kaldığı sürece bu şiddete maruz kalmaya devam edecek. Yıllardır örgütlü biçimde işlenen bu siyasi cinayetler bizim belleğimizde derin bir yara olarak duruyor ve yaşınız kaç olursa olsun bunun acısı dinmiyor. Öykünüz bütününde ülkenizin kanlı öyküsüyse eğer sorumluluğunuz da büyüktür. Bizler zaman aşımına uğramış bir davanın süresiz avukatlarıyız aslında. Duruşma tarihini bekliyoruz.
Paylaş