Paylaş
Seçim döneminde AKP’nin Büyükşehir adaylığı için Melih Gökçek ile çekiştiği bilinen bir gerçek.
Son dakikaya kadar potada olsa da, parti, Tiryaki’ye bir dönem daha Altındağ görevi verdi. Seçime en rahat giren belediye başkanlarından biriydi.
Tiryaki, son dönemde Hamamönü’nde yaptığı projelerle ismini forse ediyor.
Yani sürekli gündemde tutuyor, öne çıkarıyor.
Gün geçmiyor ki bir milletvekili, bir bakan Hamamönü’nü gezmesin.
Hergün, hemen hemen bütün gazete sayfalarında Hamamönü ile ilgili bir haber yayınlanıyor.
Bunu Tiryaki’nin marka yaratmadaki başarısı olarak görüyorum.
İyi bir Hamamönü markası tasarladı ve uyguladı.
Geçmişin izbe, tarihi dokusu bozulmuş, sadece insanların hafızalarındaki fotoğraf karelerine sıkışmış bir semtini yeniden gündelik konuşmaların tedavülüne soktu.
Tüm kentlilerin algısında artık bir Hamamöünü var.
Tiryaki’nin marka yaratma başarısının AKP’nin üst düzey yönetiminde de yankı bulduğunu görmek mümkün.
Bunun siyasi sonuç ve yansımalarını çok da uzun olmayan bir vadede göreceğimizi umuyorum.
Bu sonuç, Tiryaki’nin önüne nasıl yolculuk çıkaracak kestirmek çok kolay değil.
Ama şu bir gerçek ki, Tiryaki’nin bu siyasi yolculuğunda Hamamönü durağı önemli bir kilometre taşı olacak.
Yeni bir sabaha milyoner uyanmak
FUTBOL Federasyonu, Ankaraspor’a ortaklık yapısını değiştirmesi için süre tanıdı.
İhtimaller arasında takımın küme düşürülmesi bile geçiyor.
Bu tartışmalar futbol hukukunun ilgi alanı.
Ama bu işte bir de Ankara’yı daha yakından ilgilendiren bir bölüm olduğunu, sürekli, bıkmadan, usanmadan yazıyorum:
Ankaraspor’un sahibi kim?
Belediyeye aitken, bu kent için ödenmiş vergilerle birinci lige yükselmiş ama sonra nasıl oluyorsa bir günde Gökçek’in 10 adamına ait bir şirkete devredilmiş bir takım Ankaraspor.
Üstelik daha sonra da bu kentin otopark gelirleriyle, bu kentin arsalarıyla zenginliğini arttırmış.
Bakın Serhat Ulueren’in televizyon programında ne diyor Melih Gökçek:
“Zaten Ankaraspor A.Ş.’nin ortakları da federasyon hakkında suç duyurusunda bulunup, tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Bu kulübün 36 milyon Euro oyuncu ve tesis değeri var. Yaklaşık 25 milyon TL de marka değererine sahip.”
Üstelik Gökçek bir de hukuki kehanette bulunup, küme düşürülmesi durumunda, “iyi bir avukatla Ankaraspor’un federasyondan 100-120 milyon TL tazminat kazanacağı” hükmüne varıyor.
Gökçek eski lirayla yaklaşık 100 trilyonluk bir varlıktan söz ediyor.
Üstelik Ankaraspor’un küme düşürülmesi durumunda ortaklarının uğrayacağı zarardan bahsediyor.
Ne Gökçek’in karşısındaki usta spor yorumcusu Ulueren, ne bu devletin başkentinde tek bir hukuk adamı, ne de bir devlet görevlisi çıkıp da demiyor ki:
Sayın Gökçek, siz zarara uğrayacağını söylediğiniz bu 10 kişiye bu takımı ne karşılığında devrettiniz?
Tüm maddi değeri Ankara halkına ait olması gereken bu 100 milyon TL’lik varlığı nasıl 10 kişiye bırakırsınız?
Bu işin hukuki yönü nedir?
Çoğunluğu belediyeye ait şirketlerde yöneticilik yapan bu insanlar nasıl oldu da bir sabah gözlerini yeni güne milyoner olarak açtılar? Ardından çıkıp ticari zarara uğradıklarını öne sürebiliyorlar? Bu 10 ortak, bu takıma sahip olurken devlete ne ödediler de şimdi zarara uğramaktan söz ediyorlar?
Diyelim ki, Ankaraspor’un “ortakları” takımı satmaya karar verdiler.
Gökçek’in dediği gibi takımın değeri olan 100 milyon TL’ye bir alıcı bulundu ve takım satıldı.
Bu 100 milyon TL kimin cebine girecek?
Hukuki olarak bu para 10 ortağa mı ait olacak?
Spor kamuoyu, takımın küme düşüp düşmeyeceğini tartışıyor da, neden bunları tartışmıyor?
Herkes kulağının üstüne yatıyor, bir tek Gökçek’in anlattıkları ortalıkta kol geziyor.
Bu ülkenin İçişleri Bakanlığı, Sayıştay’ı neden bunları sormuyor?
Olsun, onlar sormasa da ben soruyorum.
Sormaya da devam edeceğim.
Paylaş