Bütün maddelerde Fatmanur yazıyor

ANKARA Hürriyet’te önceki gün iki haber yayınlandı.

Bir sayfa arayla.

Biri, 3.5 yaşında müzik yeteneği keşfedilen ve desteklenen Zeynep Duru’nun haberi.

Diğeri, 4.5 yaşında ve eğer ameliyat olmazsa 1.5 yıllık ömrü kaldığı belirtilen Fatmanur’un haberi.

Biri umudu, neşeyi, heyecanı temsil ediyordu.

Diğeri hüznü, kederi ve umutsuzluğu.

Doğan Haber Ajansı’ndan Fevzi Kızılkoyun’un hazırladığı bu habere göre hiçbir hastane Fatmanur’u ameliyat etmeye yanaşmıyordu. Baba Serdar Okatan, asgari ücretle çalışıyor, kızını yeşil kartla tedavi ettirmeye çabalıyordu.

Üstelik devlet 300 YTL tutan bazı ilaçları karşılamıyor, genç baba, bu ilaçları satın alabilmek için işinin yanısıra geceleri çöplüklerden kağıt ve naylon topluyordu.

Lütfen herkes Anayasa’yı açıp okusun. Özellikle bizleri yönetenler.

2.maddeyle başlayın.

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Devam edin.

Madde 5: Devletin temel amaç ve görevleri.

Durmayın ilerleyin.

Madde 12: Temel hak ve hürriyetlerin niteliği.

Hızlanın.

Madde 41: Ailenin korunması.

Madde 58: Gençliğin korunması.

Madde 66: Türk vatandaşlığı.


İlerleyin, yürütmenin görevlerine geleceksiniz.

Cumhurbaşkanı ile başlayacak, Bakanlar Kurulu ile devam edeceksiniz.

Orada herkesin görevleri tanımlı.

Ne yapacağı, neler yapmakla yükümlü olduğu anlatılıyor.

Aslında bunların hepsinde Fatmanur’un adı yazıyor. Satır aralarında, özünde, ruhunda.

Çünkü bu ülkede hiç bir baba çocuğuna ilaç almak için çöplüklerden kağıt toplamayı hak etmiyor.

Çünkü hiç bir baba göz göre göre, minicik kızının her geçen gün yaklaşan ölümünü beklememeli.

Ve hiç bir baba, tespih çeker gibi gün sayıp, ümitsizce başını öne eğmemeli.

Herkes Anayasa’yı okusun.

O çok eleştirdiğimiz, askeri dönemde hazırlanan Anayasa’da bile Fatmanur’u, babasını, annesini göreceksiniz.

Bir de seçtiklerimiz görseler.

Güdük Ankara

ODTÜ’nün önemli sosyologlarından Ayşe Saktanber’in değerlendirmeleri geçen hafta Ankara Hürriyet’te yer aldı.

Saktanber bir akademisyen.

Ne bir siyasetçi, ne de siyasi gelecek bekleyen bir açıkgöz.

Yıllardır Başkent’in bazı bölgelerinde belli başlı bilimsel araştırmalar yürüten bir bilim kadını olarak bazı değerlendirmelerde bulunuyor.

Bu değerlendirmeler bilimin herhangi bir dalında olduğu gibi tartışmalara açık.

Dileyen, dilediğini söyler.

Ama kimse söylemedi.

Bakın Saktanber, herkesin sessiz kaldığı nasıl cümleler sarf etti:

"Ankara’da hiçbir estetik planlama yok. Bir metre düzgün kaldırım bulmak imkansız gibi. Araç trafiği korkunç. Yayalar son derece dar yerlere tıkıldı. Sokakları tarif et deseler edemem; çünkü labirentleştirildi. Arada kalmış değil, geri kalmış bir şehir."

Bir akademisyen söylüyor bunları.

Şüphesiz bunların bir kısmı subjektif değerlendirmeler. Ama çoğu da inkar edilemez gerçekler.

Unutmadan... Saktanber bir cümle daha söylemişti:

"Başkent, güdükleştirilmiş bir şehir oldu."

Melih Gökçek otobüse binse

ESKİŞEHİR Yolu ve çevresindeki yollara ilişkin sorunlar daha önce de hem Ankara Hürriyet’te hem de bu sütunlarda dile getirildi.

Yapılan onca alt geçit ve tünellere rağmen özellikle iş çıkışı saatlerinde, bu güzergahta yol almak büyük dert.

Özellikle Cevizlidere’den Kızılay’a ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

Bu güzergah üç beş kilometreden daha fazla değil.

Ama 40 dakikadan önce Kızılay’a ulaşılamıyor.

Çünkü önce Balgat’ın o meşhur caddesinden yaklaşık 20 dakikada geçmeyi gerektiriyor.

Daha vahimi var...

Balgat’tan çıkar çıkmaz Kızılay’a gitmek için sağa dönemiyorsunuz. Gökkuşağı isimli ölü yatırım ile ne zaman başladığını kimsenin hatırlamadığı metro çalışmaları nedeniyle engelleniyor bu dönüş.

Mecburen Milli Kütüphane’nin etrafından dolanıyor, Kızılay yönünde İnönü Bulvarı’na ulaşmaya çalışıyorsunuz.

Ve işte bu bir kaç yüz metrelik yol, en çok zaman kaybettiğiniz yer oluyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bir gün akşam saat 17.30 sularında Cevizlidere’den otobüse binmeli ve Kızılay’a ulaşmaya çalışmalı. Hatta Gökçek yanına bir kaç kırmızı plaka sahibini de almalı.

Polis yol açmayıp, ayrıcalık tanınmadığında trafikte ilerlemek nasıl bir sıkıntı, anlasalar.

Başkan nasıl yükselir

ANKARA Hürriyet geçen haftalarda Devlet Planlama Teşkilatı’nın desteklediği bir internet anketini haber haline getirdi.

Habere göre, ankete katılanların yüzde 63.17’si Melih Gökçek yönetimini "başarısız" bulduğunu belirtmişti

Bu haberin yayınlandığı gün Gökçek, Viyana’da Türkiye’nin Hırvatistan maçını izliyordu.

Bir devlet kuruluşu tarafından desteklenen bir ankette bu kadar yüksek oranda "başarısız" çıkmasının, Gökçek’in canını sıktığını tahmin ediyoruz.

Ancak Gökçek’in üzüntüsü uzun sürmedi.

Çünkü daha önce çok uzun bir süre boyunca 10 bin 851 kişinin katıldığı anket, bu haberin ardından bir patlama yaşadı, katılımcıların sayısı üç kat artarak 29 bin 666 kişiye ulaştı.

Ve tahmin edin, bu yeni katılımcılar Gökçek’in çalışmalarını nasıl değerlendirdiler?

Tabi ki "çok başarılı."

Belli ki, Gökçek Viyana’dayken sadece dört gün içinde Gökçek’in "başarısız" görüntüsü "çok başarılı"ya dönmüştü.

Ancak dün fark ettik ki, o dört günden sonra yüzde 54.16’ya yükselen "başarılı" değerlendirmesi yine inişe geçti.

Her an yüzde 50 sınırının altına düşebilir.

Varsa "sihirli ellere" bizden söylemesi.
Yazarın Tüm Yazıları