Paylaş
Her ne kadar Gorbaçov’un açılım politikaları uygulansa da Soğuk Savaş sürüyordu.
20 Mayıs cumartesi günü, sabah 05.10’da Trabzon Havaalanı kapalıydı. Tarifeli uçağın gelişine çok vakit vardı.
Havaalanı görevlileri birden büyük bir gürültüyle irkildi.
Kimse ne olduğunu anlayamadan bir Rus jeti Trabzon’daki piste iniş yapmıştı bile.
Kanat altlarında iki roket bulunan Mig-29’un çevresi hemen sarıldı.
Uçağı sivil giyimli, üzerinde deri mont olan biri kullanıyordu. Sağ kolu kan içindeydi.
İlk sözleri “Beni hemen hastaneye götürün. Ben Amerikalıyım. Sovyet uçağını kaçırdım” oldu.
21 MAYIS 1989
Çok kan kaybetmişti. Hemen Tıp Fakültesi’nde ameliyata alındı.
Ameliyattan çıktıktan sonra gerçeği açıkladı:
“İsmim Yüzbaşı Aleksandr Zuyef. Amerika’ya iltica etmek istiyorum. Bu nedenle kaçtım.”
MOSKOVA İLE GERİLİM
Sovyet ordusunda görevli pilot Zuyef, Batum’daki Larissa Hava Üssü’nden Mig-29 uçağını kaçırmıştı. Kendisini engellemeye çalışan nöbetçilerle çatışan Zuyef kolundan yaralanmıştı.
Karadeniz’de alçak uçuş yaparak radardan kurtulan Rus pilot, peşindeki Sovyet uçaklarını da atlatıp Trabzon’a kadar gelmeyi başarmıştı.
Bu davetsiz misafir sadece Trabzon’u değil, tüm Türkiye’yi birbirine kattı.
Hemen Diyarbakır 2.Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir askeri heyet Trabzon’a geldi. Pilot kabininde 7.65’lik bir tabanca bulundu.
Kaçırdığı Rus jetiyle iltica talep eden bir Rus pilotu, Ankara-Moskova ilişkilerinde büyük gerilime neden oldu.
Bir Rus jetinin NATO topraklarında bulunması Sovyetler’i çıldırtmıştı.
Üstelik tam bu olay yaşandığı sırada Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Kaya Yazgan, resmi ziyaret için Rusya’daydı. İltica olayını Moskova’dan Leningrad’a geçerken öğrenmişti.
22 MAYIS 1989
GORBAÇOV’DAN ÇOK SERT MESAJ
Moskova Büyükelçisi Volkan Vural Sovyet Dışişleri’ne, Sovyetler’in Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev de Türk Dışişleri’ne davet edildi.
Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz, “ABD’liler uçağı incelemek için izin istediler mi?” sorusuna “Olabilir ama izin verilmedi” yanıtını verdi.
Ama uçak Türk Hava Kuvvetleri uzmanları tarafından incelendi. Hatta bu inceleme anının fotoğrafı bile yayınlandı Hürriyet’te.
Sovyetler Birliği Lideri Gorbaçov, Başbakan Turgut Özal’a hem pilotun hem de uçağın iade edilmesini isteyen sert bir mesaj gönderdi.
Türkiye, uçağın silahtan arındırılmış şekilde en kısa sürede Sovyetler’e iade edileceğini açıkladı.
Nitekim ertesi gün dev nakliye uçağı İlyuşin 76 Trabzon’a indi. 16 Sovyet subayı Mig-29’daki silahları söktü, nakliye uçağına yükledi. Mi-29’u da alıp ülkelerine döndüler.
Sovyet pilot, sorgulanmak üzere Ankara’ya gönderildi.
ÇOK GİZLİ OPERASYON
20 gün sonra, 10 Haziran’da gece saat 03.12’de Esenboğa Havalimanı’na gizemli bir uçak indi. Kayıtlarda gözükmeyen bu askeri kargo uçağı, ABD Hava Kuvvetleri’ne aitti. Havaalanı görevlilerinin çoğunun bu uçağın geleceğinden haberi yoktu.
10 HAZİRAN 1989
Aynı anda MİT binasından iki otomobil ayrıldı. Hızla Esenboğa’ya geldi, aprona kadar girdi.
Araçtan inen kişi hızla uçağın merdivenlerini tırmandı. Uçak birkaç dakika içinde havalanmıştı bile.
Uçağa binen Zuyef’ti.
ABD’ye iltica eden Zuyef böyle gizli bir operasyonla yeni ülkesine gitti.
Arkasında krizli günler bırakarak.
54 YIL ÖNCE DE AYNI SORUN VARDI
TRABZONSPOR 38 yıl sonra şampiyonluğa ulaşmak üzere. Tüm şehir ayakta, şampiyonluk zilinin çalmasını bekliyor.
Sevincin yanında, kutlamalar sırasında patlaması muhtemel silahlardan endişe ediliyor. Şehirde kampanyalar bile yapıldı. “Mutluluğa kurşun sıkma” sloganı şehirde herkesin dilinde.
Umarım bu dilekler gerçek olur, şampiyonluk sadece mutlulukla kutlanır.
Türkiye’de silahlı kutlamalar bugüne kadar birçok can aldı. Hürriyet’in arşivine bakınca bu sorunun çok eski zamanlara kadar uzandığı görülüyor. İşte bir haber.
30 NİSAN 1968
Sene 1968... Tarih 30 Nisan. Yani bugünden günü gününe 54 yıl önce.
“Tabancalı serseriler şehirde yine gelişi güzel ateş ettiler” başlığının hemen üstünde bir isyan cümlesi yazılı:
“Bunun önüne ne zaman geçilecek?”
Habere göre ilk olay gece 23.30’da Teşvikiye’de yaşandı. Bir otomobilden sıkıldığı düşünülen mermiler karikatürist Ferruh Doğan’ın yatak odası camından girdi, kapının çerçevesini delip duvara saplandı.
Doğan, birkaç saniye önce merminin delip geçtiği camın önünde duruyordu. Camın önünden ayrılır ayrılmaz kurşun eve girdi.
Kıl payı hayatta kalmıştı.
İkinci olay ise güpegündüz Tarabya’daki Sümen Palas Koruluğu’ndaydı.
Saat 16.00 sıralarında havaya açılan ateşte mermilerden biri koruluktaki köşkün panjurlarını delip yine duvara saplandı.
Köşk, Demokrat Parti döneminde Başbakan Yardımcılığı ile İmar ve İskan Bakanlığı yapan Medeni Berk’e aitti. Şans eseri Berk ve ailesi köşkte değildi. Ama kurşun temizlik yapan görevliyi sıyırmıştı.
Haber şöyle bitiyordu: “Bilindiği gibi son günlerde şehir içerisinde tabancalı kabadayıların iş olsun diye attıkları kurşunlardan birisi genç kız olan iki kişi yaralanmıştı.”
Görüldüğü gibi yarım asrı aşkın süre geçmesine rağmen Türkiye hâlâ benzer bir sorunla uğraşıyor.
Üstelik 54 yıl önce bile bu sorunun önüne geçilmesinde geç kalındığı vurgulanıyor.
Paylaş