Paylaş
Bir nesil, kendi ismini onun sesinden duymak için saat 20.15 oldu mu televizyonun karşısına geçerdi.
Sıcak sesiyle “Kuzucuklarım” diye başladığı Uykudan Önce programı bir dönemin fenomeniydi.
Hürriyet için de çok özel bir isimdi Adile Naşit.
Hayatının ilk ve tek fotoromanını Hürriyet için kabul etti. Çocuklara özel hazırlanan ilk fotoromandı bu.
Hürriyet Çocuk Kulübü’nün düzenlediği Çocuk Şenliği’nde binlerce kuzucuğu ile buluştu.
24 Ocak 1982’den itibaren haftada iki gün Kelebek’teki “Adile Teyze’den kuzucuklarına” köşesinde çocuklara seslendi.
TİYATRODA DOĞDU
Hepimizin hep gülen gözleriyle anımsadığı Adile Naşit’in kısa hayatında hem büyük şöhret hem de keskin acılar vardı.
Ağırlıklı olarak Yeşilçam filmleriyle tanındı.
Hababam Sınıfı serisi, Süt Kardeşler, Tosun Paşa, Bizim Aile, Neşeli Günler, Gülen Gözler, Aile Şerefi, Gırgıriye...
Ama beyazperdeden çok önce aktristti.
Onun için tiyatro sahnelerinde büyümüştür demek yetmez. O tiyatro sahnesine doğmuştu.
Şehzadebaşı’ndaki Turan Tiyatrosu’nun üstündeki dairede, 16 Haziran 1930’da dünyaya geldi.
Komik-i Şehir Naşit’in iki çocuğundan küçük olandı.
Oturdukları daireden sofita, oradan da sahne gözükürdü. Abisi Selim ile birlikte her akşam oyunları seyrederlerdi.
“Hayatımın en güzel günleri babamla geçen günlerdi” dediği o zamanlar, 1943’te, o henüz 13 yaşındayken noktalandı.
Türk tiyatrosu ustasını, Adile de babasını kaybetti.
Babasının ölümüyle birlikte hayat zorlaştı. Evdeki eşyalar bir bir satılıyordu.
Daha 14 yaşındayken okulu bırakıp Şehir Tiyatrosu’na girdi. Ardından Karaca Tiyatrosu.
BACAKLARIN ÇARPIK
Zihninde en çok yer eden anılardan biri, dönemin ünlü oyuncusu Şevkiye May’ın sözleri oldu:
“Ah şekerim. Senden artist olmaz. Bir defa bacakların çarpık. Fiziğin yok senin.”
1950’de beyazperdedeki ilk rolünü Ömer Lütfi Akad’ın Lüküs Hayat filminde oynadı. Uzunca bir süre tiyatro sahnesi ile beyazperde at başı gitti. Ama 1972’de tiyatroyu bırakıp sadece sinemayı sürdürdü.
Zaten Türkiye’de geniş kitlelerce tanınması da böyle oldu. “Benim sinemada şöhret yapmam Ertem Eğilmez sayesindedir” diyordu.
Hayatının en hazin günlerinden birini 1966’da yaşadı. Oğlu Ahmet Naşit, doğuştan kalp hastasıydı. Daha 15 yaşındayken hayata veda etti.
DOĞUM GÜNÜNÜ DEĞİŞTİRDİ
Oğlunu kaybettiği gün, kendisinin de doğum günü olan 16 Haziran’dı. O yıldan sonra doğum tarihini 17 Haziran olarak değiştirdi.
32 yıllık eşi Ziya Keskiner’in ölüm haberini İzmir’de “Sezen Aksu Aile Gazinosu” turnesinde aldı. “Sanatçının kaderi budur” diyerek o gece sahneye çıktı. Tıpkı oğlunu kaybettikten iki gün sonra turneye çıkması gibi.
1987’de bağırsak kanserine yakalandı. Ameliyat edildi ancak kurtarılamadı.
Dostlarının “Adoş”u, Türkiye’nin Adile Teyzesi...
34 yıl önce, 11 Aralık 1987’de kaybetti hayatını.
Babası gibi 57 yaşındaydı.
UZAY ÜSSÜ ‘AZ KALSIN’ ÜSTÜMÜZE DÜŞECEKTİ
NE zaman dünyaya bir meteor ya da uydu yaklaşsa, “Türkiye’ye düşer mi?” endişesi başlar.
Temmuz 1970’te işte böyle bir korku kapladı tüm ülkeyi.
NASA’nın uzay istasyonu Skylab irtifa kaybediyordu.
77 tonluk istasyon dünyada henüz bilinmeyen bir yere düşecekti.
7 Temmuz’da konu Hürriyet’in manşetindeydi.
Hürriyet’in New York Temsilcisi Doğan Uluç, Skylab’ı dakika dakika izleyen ekibin başındaki Binbaşı Thomas J. Cross’a ulaşmıştı.
Cross’un verdiği bilgi hiç de iç açıcı değildi:
“Skylab’ın düşebileceği bölgeler arasında Türkiye de var.”
Ertesi gün, 8 Temmuz pazar günü evlerindeki rahat koltuğa oturup gazeteyi açanlar daha da endişe verici haberlerle karşılaştılar.
Skylab’ın çarşamba günü dünyaya düşeceği kesinleşmişti.
ABD’de kurulan komite, bir tavsiye listesi hazırlamıştı. Zemin kata inin, balkona çıkmayın gibi tavsiyeler “Paniğe kapılmayın” diye bitiyordu.
AZRAİL GİBİ GELİYOR
Haberlerdeki endişe dozu artıyordu: “Tehlike çizgisinde İzmir, Ankara ve İstanbul da var.”
Skylab’ın düşeceği gün Türkiye’de tüm uçuşlar durduruldu. Nihayetinde Skylab Hint Okyanusu’na düştü.
Hürriyet’in manşeti de “Düştü kurtulduk” oldu.
Bu başlık, aslında bir haftalık yüksek tansiyonun da özetiydi.
Paylaş