Paylaş
Dolandırıcıların piriydi. İstanbul’a yolu düşen saf taşralılara Beyazıt Kulesi’ni, Galata Köprüsü’nü, Dolmabahçe Stadı’nı, vapur iskelelerini, tramvayları satıyordu. Bugün inanması güç ama böyle böyle çok para kazandı.
Sülün Osman
Sülün ile ilgili Hürriyet’teki ilk haber 22 Ocak 1956’da yayınlandı:
“Dolandırıcılık Masası’nın koleksiyonuna ‘Fil’, ‘Sansar’, ‘Tilki’ ve ‘Kunduz’dan sonra bir de “Sülün” ilave edilmiştir” diye başlıyordu haber.
Üç yıldan beri aranan Sülün Osman, o vakitlerde henüz büyük vurgunlarına başlamamıştı. Garibanları ucuza ev, apartman dairesi satacağım diye kandırıyor ya da inşaat sahiplerini karaborsadan çimento, demir temin edeceği vaadiyle dolandırıyordu. Yakalandığında her biri başka semtte yaşayan 33 şikâyetçi vardı. Polis teşhis için Osman’ı karakol karakol gezdirmeye başladı.
Daha önce Fil Hamdi bu karakol ziyaretleri sırasında kaçtığı için polis işi sıkı tutuyordu.
22 OCAK 1956/30 OCAK 1961/8 AĞUSTOS 1961
POLİSİ BİLE KANDIRIP KAÇIYORDU
Bu gezilerin duraklarından biri de Merkezefendi Jandarma Karakolu’ydu. Polisler, sabah teslim ettikleri Osman’ın çok kurnaz olduğunu ve ilk fırsatta kaçmaya çalışacağını söyleyip jandarmayı uyardı. Ama akşam döndüklerinde Osman çoktan uçmuştu kafesten.
Birkaç gün sonra yeniden enselendi. Emniyetin nezarethanesine götürüldü. İşlemleri yapıldıktan sonra teslim edildiği polis memurunu kandırıp bir daha kaçtı. Bu ikinci firar emniyeti birbirine kattı. Üstelik Sülün kısa bir süre kaldığı nezarethanenin duvarına polislerle dalga geçen bir beyit yazmıştı.
23 MART 1962
Bu yazı polisleri iyice kızdırdı.
11 Şubat’ta Sülün bu kez Bursa’da yakalandı. İstanbul’a çok sıkı kontroller altında getirildi. İlk iş nezarethaneye götürülüp yazdığı yazıyı sildirdiler Osman’a.
Habere göre “güçlü kuvvetli iki sivil polis tarafından bir kaptı-kaçtı ile cezaevine” götürüldü. Bu kez kaçamamıştı.
SÜLÜN’E BİLE MADİK ATTILAR
1960’taki af yasası Sülün Osman’a da yaradı. Cezaevinden çıktığında yine Hürriyet’te haberdi:
“Şimdi namusumla para kazanmak istiyorum. Ne çare ki iş bulamıyorum. Şayet yazacak isen benim için de ki ‘Sülün Osman artık namuslu oldu, iş arıyor’. Bir kahve açmak istiyorum. Bir de film çevirmek niyetindeyim. Filmin ismi de hazır: Dolandırıcılar Kralı Sülün Osman.”
Nitekim birkaç ay sonra Hürriyet’te köşeye bir haber sıkışmıştı:
“Sülün Osman törenle normal hayata başlıyor.”
Zeytinburnu’nda müskirat bayii (tekel bayi) açan Sülün davullu, zurnalı ve cümbüşlü bir merasim yapıyordu.
Törenin haberi ertesi gün, “Sülün Osman tramvay, tren yerine sigara, içki satacak” başlığıyla yer aldı. Törende Osman’ın birçok eski meslektaşı da kendisini yalnız bırakmadı. Mekan kısa sürede meyhaneye döndü, birçok kişinin de uğrak yeri oldu. Nisan ayında Hürriyet’te ilginç bir haber göze çarpıyordu:
“Sülün Osman’a madik attılar.”
Kendisine yardım etmek isteyen zengin biri emniyet aracılığıyla zarf içinde 5 bin lirayı Sülün’e gönderdi. Ancak zarf Sülün’e gelene kadar 2 bin lira hafiflemişti. Anlaşıldı ki, emniyete zarfı götüren zengin adamın çalışanı 2 bin lirayı cebe indirip ortadan kayboldu. Osman söyleniyordu:
“Hani bir vakitler ben polise pırr yapardım ya. O da bize madik atıp parayla beraber pırlamış. Dinim hakkı için başıma daha böyle bir şey gelmemişti. Meğer biz yerde gezerken, eloğlu havalarda uçmaya başlamış.”
BOŞANALIM NİKÂH ŞAHİDİ BEN OLURUM
Sülün Osman’ın işler fena gitmiyordu. Ama bu kez kumar belasına kaptırdı kendini.
Zeytinburnu’nda bir kahvede barbut oynarken polis baskınıyla yakalandı.
Yıllar önce polislere “Bundan sonra bu kapıdan içeri girersem ayaklarımı kırın” sözlerini hatırlatan gazetecilere “Ben dolandırıcılık yapmam diye söz verdim, kumar oynamayacağım demedim” sözleriyle savunuyordu kendisini.
Çapkınlıklarıyla da meşhurdu Osman. İlk karısı Habibe Hanım’ın babasını “Ben zenginim, çiftlik sahibiyim” diye kandırmıştı. Evlendikten kısa bir süre sonra dolandırıcı olduğu ortaya çıktığında iş işten geçmişti. Osman, 1964’te 20 yıllık karısından ayrılmaya karar verdi. 18 yaşında yeni bir sevgilisi vardı üç çocuk babası 51 yaşındaki Sülün’ün.
Hayatı sürekli cezaevlerinde geçen Osman’ın eşi Habibe Hanım’ın sıtkı sıyrılmıştı.
“Hemen boşanalım, evleneceği kadının şahitliğini bile ben yaparım” diyordu.
25 TEMMUZ 1964
GENE DÖNDÜM MESLEĞE
Osman eski usul dolandırıcılığı bırakmıştı bırakmasına ama bu sefer de falcılık ve büyücülükten yakalandı. “Size koca bulacağım” diyerek kadınları kandırdığı iddia ediliyordu.
Osman ise, “Beyim ben tanınmış, dünya çapında meşhur bir adamım. Eften püften işlerle beni savcının karşısına çıkartma. Şöhretim beş paralık olacak” diyordu. Gerçekten de delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verildi. Sülün Osman dolandırıcılık dünyasının aranan ismiydi. İstanbul’un yankesicilerinin hayatının anlatıldığı film için Sadri Alışık’a dolandırıcılık dersi bile verdi.
10 EYLÜL 1970
Ama hayatı hep inişli çıkışlıydı. Bir gün cebinde çok para vardı, ertesi gün meteliksizdi.
1970 senesine gelindiğinde bu kez Taksim Parkı’nı kiraya vermeye başladı. “Sülün Palas” adını verdiği parktaki bankları kiralıyordu. Yatma 250, oturma 50, öpüşme ise 500 liraydı.
“Tiyatroculuk yaptım, ticaret yaptım, fakat gel gelelim hiçbir işi bu derece kârlı bulamadım. Gene mesleğe döndüm. Bir alıcı çıksa da Sülün Palas’ı satsak” diyordu.
Ne zaman bir dolandırıcılık hikâyesi patlasa, muhakkak Sülün Osman’a atıf yapılır.
Çünkü Osman Ziya Sülün gerçekten de dolandırıcıların kralıydı.
Paylaş