‘Deniz pabucuyla’ boğazda yürümüştü

Su üstünde yürümeyi sağlayacak bir pabuç yapmaya merak sardı.

Üç yıl boyunca “deniz pabuçları”nın üzerinde çalıştı.

Önce bir havuzda, sonra denizde denemeler yaptı. Hedefi boğazı yürüyerek geçmekti.

Kendisinin ürettiği 1.45 metre uzunluğundaki, 25 santim yüksekliğindeki “deniz pabuçları” ile 8 Temmuz 1961 günü Kanlıca’dan çıktı yola.

Ama denizdeki akıntılar nedeniyle yarı yolda bu denemeden vazgeçti. Ama hedefinden sapmadı.

Hülagü, bu kez 22 Temmuz’da su üstündeydi.

23 TEMMUZ 1961

HEDEFE 12 METRE KALA

Rumelihisarı’ndaki Zekipaşa Yalısı’nın yanından boğaza ilk adımı atarak yürüyüşe geçti.

Sahiller yine onu izleyen insanlarla doluydu.

Gazeteciler de bir sandalla takip ediyordu. Önce bir Rus şilebinin yarattığı dalgayla mücadele etti. Bu dalgaları aştı.

Vaniköy önlerine kadar gelmişti. Sahile sadece 12 metre kalmıştı. Ama anaforun tesiriyle önce bir “deniz pabucu” çıktı ayağından, sonra diğeri. Yürüyüş yine son bulmuştu. Yüzerek çıktı kıyıya.

31 TEMMUZ 1961

Tutkusundan sesi titriyordu. Kendisini çevreleyenlere “Bu işten dönmek yok arkadaşlar” diyebildi.

Bir hafta sonra, 30 Temmuz Pazar günü yine boğazdaydı.

Onu takip etmeye gelenler bu kez endişeliydi. Bu denemesinde başarılı olup olamayacağı merakla izleniyordu.

VANİKÖYLÜ AHMET REİS

Sabah 09.17’de Rumelihisarı ile Baltalimanı arasındaki Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün önünden yürüyüşe başladı.

Saat 09.45 olduğunda hisar önüne gelmişti. Neredeyse tamamlamak üzereydi.

Vaniköylü balıkçı Ahmet Reis’in coşkulu sesi duyuldu:

“Sahile 20 metre kaldı.”

Yalılardan, plajlardaki vatandaşlardan “Yaşa, varol” sesleri yükseldi.

Saat tam 10.21’de Hülagü, Küçüksu plajına ulaştı.

Artık suyun üzerinde değil, omuzlardaydı. Müthiş bir sevinç dalgası vardı.

Biri bağırdı.

“Bu işten sahiden dönmek yokmuş yüzbaşım.”

Hürriyet hem başarısız yürüyüşleri hem de zaferi sayfalarında ayrıntılı şekilde işledi. Daha önceki denemelerinde akıntılara yenilen Hülagü, bu kez hesaplarını doğru yapmıştı. 

Tarihe de “boğazı yürüyerek geçen adam” olarak geçti.

TÜRKİYE’Yİ AYAĞA KALDIRAN TEKLİF

SAHİPSİZ sokak köpekleri, son dönemde sıkça tartışıldı. Arşive bakınca bu konunun hep gündemde olduğunu söylemek mümkün.

Bundan 22 sene önce öyle “şuursuz” bir öneri gündeme geldi ki, ortalık ayağa kalktı.

3 OCAK 2000

Samsunlu bir kimya mühendisi Sabri Pekmez başıboş hayvanların, köpek eti yenilen Uzakdoğu ülkelerine satılmasını önerdi. Pekmez, “köpek ihracatı ile para kazanılmasını” teklif ediyordu. Pekmez’in bu önerisinin gerisinde aslında çok çarpıcı bir iddia vardı.

TÜGSAŞ Gübre Fabrikası’nda iskele başmühendisi olarak görev yaptığı dönemde, Filipinli gemicilerin bekçilerden sigara karşılığında canlı köpek aldıklarını öne sürüyordu. Pekmez’e göre köpeklerin kısırlaştırılması ve aşılanması da büyük maliyetti.

Bu öneri tüm Türkiye’de müthiş bir öfkeye neden oldu.

O dönemin en önemli hayvan hakları savunucusu oyuncu Emel Yıldız’dı. Lakabı “Panter Emel”di.

Panter Emel, bu öneri için “Ahlaki değerler tamamen yok oldu” diyordu:

“2000 yılında Türkiye’de ağaç, insan olmak, öğrenci olmak zor. Hayvan olmak da zor. Çünkü ne kadar abukluk varsa yaşanıyor.”

Pekmez’in bu acımasız önerisi tabii ki hayata geçmedi.

Hatta Türkiye bu konudaki hassasiyetle ilgili çok yol aldı.

Bugün nerede bir hayvana zulüm edilse çok şükür tüm Türkiye ayağa kalkıyor.

NİKÂH GİZLİYDİ AYRILIK ALENİ

TÜRK sinemasının şuh bakışlı starlarından Ahu Tuğba, sanatçılığı kadar, evlilikleri ve boşanmalarıyla da meşhurdu.

Mustafa Ulusoy ve Nazif Kavli’nin ardından üçüncü evliliğini 7 Kasım 1984’te sosyetenin çapkın isimlerinden Süha Kutlu ile yaptı.

Gizli bir nikâhtı bu. Ahu Tuğba’nın annesinin Şişli’deki evinde çok az sayıda konuğun önünde gerçekleşti.

7 KASIM 1984

Evliliğine nazar değmemesi için akşamki düğün eğlencesinde “kara duvak” taktı Tuğba. Eşinden de sanat çalışmalarına karışmayacağı sözünü aldı.

Çift, her evlilikte olduğu gibi “ölünceye dek ayrılmamak” için yemin etti.

Bu yeminin üzerinden henüz 68 gün geçmişti ki, ünlü sanatçı ayrılık kararı aldı. Süha Kutlu’nun kıskançlığına dayanamadığını söylüyordu.

Nikâh büyük bir gizlilikle kıyılmıştı. Ama ayrılık pek öyle olmadı.

Gazeteciler, bavulunu toplayan Tuğba’nın evi terk ettiği anı görüntüleme “şansına” sahip oldu. Belli ki Tuğba bu ayrılığı “alenileştirme” kararı almıştı.

15 Ocak 1985 tarihli Hürriyet’te yayınlanan bu fotoğrafta, evi terk eden Ahu Tuğba ile bavulu görülüyordu.

15 OCAK 1985