Sporu unutmuşum…

Siz de unuttunuz!

Haberin Devamı

Ya da yaşınız gençse, hiç bilmiyorsunuz…

Nostalji yapmayı severim, ancak sevilmediğini bildiğim için yapmamaya özen gösteririm…

Bugün biraz yapmalıyım!

Çocuklar size yazıyorum:

Siz sporun tadına varamadan büyüdünüz!

İzleme olanaklarınız bizim döneme göre milyonlarca kat fazla olmasına rağmen izlemediniz.

Sakın sizi suçluyorum sanmayın…

Size sunulan buydu…

Büyük çoğunluğunuz da, bununla yetindiniz.

Futbol seyircisi oldunuz.

Aslında futbol seyircisi de değil, bir takımın taraftarı oldunuz.

Sizlere, takımınızın Türkiye Ligi Futbol Şampiyonu olması, Dünya’nın en önemli olayıymış gibi anlatıldı…

Sizler de inandınız.

Belki de inanmak istediniz…

Kusuruma bakmayın çocuklar, elinizdeki telefon ile Dünya’yı izleyebiliyorsunuz ama önünüzü göremiyorsunuz!

***

Ofsayt mı, gol mü? Derken;

Haberin Devamı

Okçu Mete Gazoz ve Yasemin Anagöz’ü hiç tanımadınız.

Başına üzülerek “Okçu” yazıyorum…

Çünkü büyük çoğunluğunuzun; “O kim?”, dediğini biliyorum…

İbrahim Çolak Dünya Şampiyonu olduğunda adını ilk kez duymuş olabilirsiniz.

Dünya jimnastik tarihine, “The Çolak hareketi” olarak geçtiğini hiç bileniniz ise çok azdır.

Çünkü o sırada, Beşiktaşlı Aboubakar’ın sözleşme krizi ile meşguldünüz.

 

***

Yıllarca Olimpiyatlara B barajını aşarak kontenjandan gittik.

Bu yıl Tokyo’ya,  A barajını aşarak bileğinin hakkı ile ve 18 yaş ortalaması ile giden yüzme takımımız olduğunu fark edemediniz.

Bu çocukların ve gidemeyen 30 yüzücümüzün,  Amerika’nın en elit üniversitelerinden burs aldığından haberiniz olmamıştır…

 

Çünkü o sırada, Rachid Ghezzal hangi kulübe gidecek?

Onu merak ediyordunuz.

Gedson Fernandes gelecek mi? Onu konuşuyordunuz…

Vedat Mulic mi, Alexander Sörloth’ mi yoksa Aaron Boupendza’mı? Gelecek?

En çok merak ettiğiniz konu buydu…

Çünkü en geniş görüşlünüzün bile Dünya’sı sınırlanmıştı.

 

 

***

Büyük bir ihtimal ile yelken sporuna merakınız var.

Ancak Alican Kaynar’ın yarışlarını izlemiyorsunuz…

Haberin Devamı

Aslında sabah erken saatte oluyor.

Bilinen kanallar da vermiyor.

Ancak siz becerirsiniz.

Ben bile internetten canlı takip ediyorum…

Bir İspanyol öne geçiyor, bir Macar sporcu bir de Alican…

Aralarındaki mesafeyi ve hızı da yazıyorlar…

Ve Alican Kaynar ilk dört seriyi lider tamamladı.

6 yarış daha var…

Yelken de madalya gelebilir…

Yarışlar bu şekilde giderse heyecan dayanılmaz olur!

Ali Can Kaynar’ı şimdiye kadar izlemediniz.

Çünkü sizi her seferinde kandırmayı beceren televizyonlarda;

“Transferlerde son gelişmeler” adlı programlar dolanıyordu…

 

***

Borç batağındaki futbol kulüplerinin, taraftarlarını gaza getirmek için söylemler yapılıyordu…

Sizler de, “bizi yine kandırın”, diyordunuz(!)

Yorumcular sabah programında;

“Bu kulüpler batacak!” diyor.

Akşam çıkıyorlar;

Haberin Devamı

“Bu takıma bir sağ bek, bir stoper, bir açık, bir de çok iyi bir santrafor lazım” diyor.

Hangisi doğru?

---İkisi de.

İkisi birden olur mu?

---Olmaz!

Ancak bizim televizyonlarda mantığı ile konuşanı da, dinleyen olmaz!

Bir birine zıt olsa da hepsini birden söyleyerek, sonra da “ben demiştim” demek mümkün mü?

----Hafızamız balık gibi olursa, elbette mümkün...

 

 

***

Sizler bu programları izlediğiniz için bu programlar yapıldı.

Ya da onların bundan başka konuşacak konusu olmadığı için, sizler bunları izlediniz.

Sonuç olarak kısır bir döngüde dönüyoruz hep birlikte…

Gerçekten kabahat sizin değil ama yanlış yapıyorsunuz!

Değerli olana, değerini vermediğiniz için yazmıyorum.

Haberin Devamı

Sizin kendi hayatınıza renk katabilmeniz için yazıyorum.

Size sunulan kısırdöngünün zincirini kırabilmeniz için yazıyorum…

 

***

Görmediniz mi?

Olimpiyat oyunları göstermedi mi size?

Sokak basketbolu olimpik oyun olmuş…

Tam da sokaktaki gibi oynanıyor.

Gerçi siz sokakta elektrik direğini, pota yapmadınız.

Ancak; Tek pota maç yaptınız, bilirsiniz…

Çok keyifli…

Ona buna faul çalınmadan, kıran kırana oynanıyor.

Bir takım bu işi abarttığında 7 faulü aştığında, fauller iki atış olarak kullanılıyor…

Hani 3 korner, 1 penaltı gibi…

Öyle 2.20lik adamlar da oynayamıyor, o sokağın topunu…

Bileği ve yüreği sağlam, ancak esas önemlisi ‘çabuk’ adamlarla oynanıyor…

Kimin kazanacağı da hiç belli olmuyor.

Haberin Devamı

İzlemesi de çok keyifli oluyor.

 

****

Şimdilik iki tane bronz madalya aldık.

İkisi de Taekwondo’dan.

Şimdi size soruyorum:

Televizyonlarımızda;

Haftada 50 saat spor programı yapan televizyonlarımızda,

Bir kez Taekwondo maçı izlediniz mi?

Bir tane okçuluk müsabakası izlediniz mi?

Olimpiyata 5 sporcu ile katıldığımız;

Türkiye Jimnastik şampiyonasını, izlediniz mi?

Türkiye Yüzme Şampiyonasını, ata sporumuz güreş şampiyonasını, atletizm şampiyonasını izlediniz mi?

 

 

 

***

Sanıyorsunuz ki, izlesek de zevk almayız!

---- Hayır.

İzledikçe tanıdıkça, seversiniz…

Her birinin ayrı hikâyelerini öğrendikçe, içlerinden birilerini tuttukça hobiniz olur.

Nereden mi biliyorum?

Önünüze sermayenin en büyük pastası olarak sunulan otomobil sporlarını çok sevdiniz.

Aslında insana dair fazla bir şey barındırmayan bu spor, önünüze ısrarla sunuldu ve yediniz.

Aramızda kalsın…

Bunları izlemek isteseydiniz, veren de yoktu…

Gerçi siz isteseniz, belki veren de bulunur.

Tavuk, yumurta hikâyesidir bu…

Bakın hangi sporu izlerseniz, izleyin!

Hepsi bizim memleketteki “futbolun yalan geyiğinden”, güzeldir!

En azından daha gerçektir!

 

*****

Tamamını bir kenara bırakıyorum;

Türkiye-Çin kadın voleybol maçını izlediniz veya duydunuz.

Kızlarımız, bizler kör olsak bile gözümüzün içine soktular.

16 yaşında Dünya Şampiyonu oldular.

20 yaşında yine oldular.

Büyükler de Avrupa Şampiyonu oldular.

Sene de bir gün bile olsa, onları izlemek zorunda kaldık.

Sevdik de…

Şimdi takım sporlarında, ülkemizi tek başına temsil ediyorlar…

Hem de laf olsun diye değil madalya için oynuyorlar.

ABD, İtalya, Brezilya, Sırbistan, bize yenilen Çin veya Biz…

Birimiz şampiyon olacak!

Diğer ikisi de Olimpiyat madalyası alacak.

Bunların için de en genç takım da, bizim takımımız.

Şansı diğerlerine göre daha az olanı da bizim takımımız…

Bana büyük gurur ve umut veriyor.

Olimpiyat madalyasına aday gösterilmek büyük onur veriyor.

İzleyelim lütfen!

Hepsini izleyelim…

Değerlerini bilelim ve verelim…

 

***

Sonuç olarak spor izlemeyi özlemişim…

Unutmuşum ve bilmiyorum…

Bir elimde bilgisayar diğerinde kumanda öğrenmeye ve tadını çıkarmaya çalışıyorum.

Buram buram Eski TRT yıllarına dönüyorum.

İnanın çocuklar, “biz şanslıymışız”, diyorum…

Siyah beyaz karıncalanan televizyonda, yedi altın madalya kazanan Mark Spitz’i izledik.

Saati kurduk, Muhammed Ali için hep birlikte sabahın üçünde ayağa kalktık.

Ama o heyecanı izledik…

Kahramanımız oldular…

Sizin de kahramanlarınız var!

Siz de 200 ve 400 metre serbest stilde altın madalya kazanan Avusturalyalı Titmus Ariarne’yı izleyin.

800 metrede de yarışacak…

Bakalım ne yapacak?

200 ve 400 metre karışık stilde altın madalya kazanan Japon Ohasi Yui’yi izleyin…

Hiçbirini izlemiyorsanız bile Filenin Sultanlarını izleyin!

Eda Erdem Dündar’ı izleyin!

Gurur duyun!

O hırsını görün ve işaret ettiği yoldan yürüyün!

Yazarın Tüm Yazıları