Önerim var!

Biliyorsunuz;

Şampiyonlar Ligine direk katılabilmek için ülke sıralamasında en kötü 10. olmak gerekiyor.

İlk 4 sırayı alan ülkeler, 4’er takımla,

5 ve 6’cı sıradaki ülkeler, 3’er takımla,

6.7.8.9 ve 10.sıradaki takımlar 1’er takımla;

Şampiyonlar Ligine ön elemesiz katılma hakkı kazanıyor.

Sezona başlarken 10. sıradaydık, şu anda 11. sıradayız…

11.sıra bile değerli. Çünkü şampiyon olan takım bir yıl sonra direk katılma hakkı alıyor. O takım büyük ihtimal ile zaten Şampiyonlar Ligi hakkını elde etmiş olacağı için 11. sıradaki ülke de ön elemesiz bu lige katılabiliyor… 

Ancak sonrası kötü…

Ve durumumuz giderek kötüleşiyor…

Neden:

Değerlendirme, kulüplerin aldığı son beş yıllık sonuçlar ile oluşuyor.

Şimdilik geçmişin mirasını yiyoruz.

Avrupa’da temsil eden takımlarımız, Avrupa maçlarını boş geçip, “Türkiye Liginde 3 puan alırım, cebime de maç başına 3,2 milyon lirayı koyarım” şeklinde düşündükçe bu iş daha da kötüleşecek!

Resim bugün çok net gözüküyor.

Küçük bir tablo vereyim resme göz atalım:

Geçen yıl tarihimiz en az puanlarından birini topladık ve büyük bölümü katılma hakkı olarak direk puanlar olmak üzere ancak, 5.500 puan alabildik.

Önümüzdeki yıl değerlendirmede, kendimizce iyi puan topladığımız 2014-2015 sezonu olmayacak. Onun yerini bu yıl takımlarımızın aldığı puanlar alacak.

Daha sonraki yıllarda da, 2015-16 ve 2016-17 sezonlarının bizim için rekor sayılabilecek puanları da yer almayacak.

Bugünden düşünmek zorundayız!

Hatta geç bile kaldık!

Ben bir hesaplama yaptım…

Çekiştiğimiz takımlarla ileriki yıllarda eşit puan aldığımızı, varsayıyorum.

Ancak bugünkü performans ile gidersek işin daha kötüye gideceği kesin…

Ben fazla enseyi karartmadan ileriye yönelik bir projeksiyon yapayım…

3 yıl sonraki tahmini sıralama:

Gördüğünüz üzere 14.sıraya düşüyoruz.

Kıbrıs üzerimizde yer alıyor.

Şampiyonlar Liginde ön elemeler oynuyoruz.

Avrupa Liginde temsil eden takımımız sayısı azalıyor ve tamamı ön eleme oynuyor.

Durum bu!

Hem de hiç abartmadan durum bu!

***

NE YAPMALIYIZ?

Önce durumun bu olduğunu kamuoyu olarak farkına varmalıyız!

Her gün Türkiye Ligi maçlarının yorumlarını günlerce yazan medyamız, işi gücü bırakıp bu konuyu yazmalı!

“Ahmet vursaydı, hakem tutsaydı, VAR görseydi”, türünde zamanımızı çalan ve bizi uyutan konuları pas geçmeliyiz!

Ülkemizdeki rekabeti abartıp, içimize kapanmaktan vaz geçmeliyiz!

Rekabeti, takımlarımızın yurt dışından getirdiği puanlar üzerinden konuşmaya başlamalıyız…

Size ipucu olsun, bakın son 5 yılda hangi takımımız hangi puanı getirmiş…

Tabloya bakarken Şampiyonlar Liginde temsil eden takımın diğerlerinden daha çok puan getirme şansı olduğunu da unutmayın!

Tabloya bakarken toplam ülke puanın, katılan takım sayısına bölünerek bulunduğunu unutmayın.

Tabloya baktığımda ilk olarak, ülkeye 19.000 ve 20.000 gibi rekor puanlar getiren Beşiktaş’ın ve Şenol Güneş’in hakkının yediğimizi görüyorum…

Avrupa’da tarihi bir başarı elde ettiği yıl, şampiyon olamadığı için saygınlık kaybettiğini görüyorum…

Öncelikle değiştirmemiz gereken bakış açısı bu!

Sürekli yerel ligimizle ilgilendiğimiz için, Avrupa’dan puan getirmeyen ancak Türkiye Liginde başarılı olan Fatih Terim ve Abdullah Avcı gibi hocaları ön plana çıkardığımızı görüyorum…

Bir de Osmalıspor ile ülkeye 8.000 puan kazandıran Mustafa Reşit Akçay’ın hakkını veremediğimizi görüyorum…

Başarısız bulunarak gönderilen Vitor Pereira ve Dick Advocaat’ın Fenerbahçe ile Avrupa Liginde küçümsenmeyecek puanlar topladığını da görüyorum…

Konumuz bu değil…

Ancak tespiti yapmak gerek!

Bakış açımızı buraya yöneltmek gerek!

Biz sadece bizim ligimize bakıyoruz…

O nedenle zaten bu durumdayız…

Demek ki, kelimenin tam anlamı ile önce “bakış açımızı” değiştirmeliyiz!

ÖNERİ:

Bizim Avrupa’ya doğru bakabilmemizin yolu, maalesef paradan geçer!

Avrupa’dan puan getiren takıma, getirdiği kadar para verelim!

Takımlarımız ligimizde derece yaparak, Avrupa da ülkemizi temsil hakkı kazanıyor, parasını cebine koyuyor…

Ondan sonrası yapmak, o anda külfet haline geliyor.

Takım yöneticileri;

“Ligde derecemi yaparım, puanımı kazanır paramı cebime koyarım”, diye düşünüyorlar…

Hocalarımızın da zaten, Avrupa hedefi yok(!)

Avrupa’da maç kaybettiğinde de, eleştiren de yok(!)

Hatta “iyi mücadele etti”, diye alkışlayan da çok(!)

O zaman bütün konsantrasyon, Türkiye Ligi oluyor…

Sonuncunda kendimiz çalıyor, kendimiz oynuyoruz…

Giderek de küme düşmeye doğru gidiyoruz…

En güzeli para ile akılları çelmek…

***

Parayı nereden bulacağım da belli…

Anlatayım:

Yayın gelirinden gelen para bu yıl aşağıdaki gibi dağılacak:

Bugünkü kur ile hesapsak bile, dağıtılacak paranın 500 değil 345 milyon dolar olduğu görülüyor.

Konumuz bu değil! Geçiyorum…

Ben, ilk 6 sırada yer alan takımların parasına el koyacağım!

Onlar zaten iyi performans gösterdikleri için puanları toplayarak para kazandılar. Aynı nedenle ikinci bir kez ödüllendirmenin mantığı yok.

Ben bu parayı, Avrupa’da ülkemizi temsil edecek takımlara vereceğim. Zaten onlar da ilk 5 sıradaki takımlar olacak.

Ancak farklı olarak parayı peşin vermeyeceğim!

Kasada toplayacağım…

Onlar, “temsil hakkını kazandıkları” için değil, “temsil ederken getirdikleri puanlar” nedeniyle para kazanacaklar.

Sıfır puan ile Avrupa macerasını kapar ise hiç para kazanamayacak…

Hatta projeyi ilerde geliştirip, ceza bile kesebilirim…

Beklenenin üstünde bir puan getirmesi durumunda kasadaki paradan fazlasını bile verebilirim.

Kaç puana kaç lira verileceği, hangi ligin hangi katsayıda olacağı çok kolay halledilebilecek bir konudur…

Arzu ederlerse zevkle yapabilirim…

Sonuç olarak kasamda Avrupa’da başarı gösterilecek takımlara dağıtılacak, bugünün değeri ile 111 milyon lira oluştu.

***

Kasadaki parayı arttırmak lazım!

Çekici hale getirmeli!

İkinci önerim:

Federasyonumuz, galip gelen takımlara 3,2 milyon lira veriyor. Berabere kalan takıma ise bu değerin yarısını, yani 1,6 milyon lira veriyor.

Oysa iş puana gelince galip gelen takım 3 puan alırken, berabere kalan takım 1 puan alıyor.

Ben bu parayı, puan sistemine göre dağıtacağım;

Yani galip gelen takım 3,2 milyon lira alırken, berabere kalan takım bunun üçte birini, yani yaklaşık 1,06 milyon lirasını alacak. Diğer 1,06 milyonu da diğer takım alınca; ortada kalan 1,06 milyon lirayı da ben kasaya alacağım.

Ligimizde ortalama 75 maç berabere bitiyor.

80 milyon lira eder.

İlk 6 sıralamasında da, 111 milyon liram vardı.

Toplam, 191 milyon lira param oldu.

Ben bunu Avrupa’da temsil eden takımlarımıza, getirdikleri puan ölçeğinde dağıtacağım…

Basit bir bakış açısı ile bir galibiyete 10 milyon lira verebilirim.

Ligdeki galibiyet 3,2 milyon lira…

Bana, puanlar gelir gibi geliyor…

Olmadı eski şampiyonluklara dağıtılan paradan da biraz kırparım…

Biraz da Türkiye’yi temsil payından, devletten alırım...

***

Yazı, biraz maddiyata dayandı…

Bilen biliyor, paradan ben anlamam…

Kendi hesabıma hiç para konuşamam…

Ancak ne yapalım devir böyle…

Kulüplerimizin tek anladığı dil bu…

İkna edemedik takımlarımızı başka türlü…

Ben de bu dille anlattım gerçeği ve kendimce çözümleri…