Paylaş
Bir tane virüs ’ün gelip bütün Dünya’yı esir alacağını söyleseler;
----İnanmazdım.
Bilim kurgu filmini yapabilirlerdi;
---Ben gitmezdim…
Bu yüzyılda, “şaka” gibi bir şeyler oldu…
Hep birlikte esir olduk.
Dünya’nın en zengin adamı da esir oldu…
Garibanda…
Bağlasan durmayacak olan çocuklar da evin içinde kaldı… Evinden çıkamayacak kadar da yaşlı olanlar da…
Kimseyi ayırt etmedi…
Diyorum ya;
Film gibi…
***
Biz evimizde ‘esir’ kaldık.
Bizim dışımızdaki canlılar ise ‘özgür’ oldu.
Hayvanlar saklandıkları yerden çıktılar…
Bitkiler coştular…
İnsanoğlu sanırım anladı…
“Demek ki onların özgürlüğünü biz kısıtlarmışız…”
Üzgünüm ki; bittiğinde yine eski günlerimize döneceğiz ve onların hakkı olan yaşam alanlarını, gücümüz yettiğince kısıtlayacağız…
Keşke biraz kavramış olsak…
En azından birbirimizin yaşam alanını kısıtlamayı azaltsak…
***
Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İspanya, İtalya, İngiltere gibi Dünya’nın en güçlü ülkeleri, en fazla etkilenen ülkeler oldu…
Bunlar sözde en gelişmiş ülkelerdi…
Şaşırdık!
Korona bey;
“Oturun yerinize! Sizin “para” diye icat ettiğiniz kâğıt parçası, burada geçmez!” dedi…
“Lazerli savunma sistemleriniz, casus küçük böcekleriniz, savaş robotlarınız, insansız insan öldüren cihazlarınız, bana işlemez!” dedi.
“Aklınızı öldürmek için değil yaşamak için kullanın”, dedi
***
Bir de, “Bilimin ve bilim adamlarının” değerini hatırlattı bize...
En gelişmiş bilim insanlarınızı, “birbirinizi yok etmek için değil bir arada sağlıklı ve keyifli bir yaşamı sağlamak için kullanın!” dedi…
En az yozlaşan ve en kutsal mesleğin;
Hipokrat yemini etmiş, sağlık çalışanları olduğunu hatırlattı bize…
****
Ben Korona’nın günlüğünü tutuyorum…
İlk hafta lahmacun yaptık.
Demek ki, çok canımız çekmiş…
Virüs derdi başlamadan bir ay önce talihin lütfu olarak üst katımıza taşınan kardeşim Selim; hamur açma uzmanı oldu.
Biz onunla sürekli maça giderdik, şimdi birlikte mutfaktayız…
Ben et kısmını hazırlıyorum o ise hamurunu açıyor…
İkinci hafta pide yaptık.
YouTube izler oldum. Yapamadığım her şeyi oradan öğrenebileceğimi anladım…
İtiraf edeyim; “Bu internet olmasa ne yapardım? Dedim.
Sevdiklerim ile görüntülü konuşabilmek, fiyatı olamayacak kadar güzel bir işmiş… Barcelona da çalışan oğlum ve Ankara da yaşayan annem ile bu dönem de görerek konuşabilmek müthiş bir şey…
En başta onu anladım.
Diğer iki çocuğum ana evine döndüler. Evin bir bölümü tam bir büro oldu. İnanın, en az 10 saat son derece ciddi çalışıyorlar.
“Eski günlerden daha yoğunuz”, diyorlar…
Hanımla ben ise servis hizmetindeyiz. Çay kahve gibi taleplerini yerine getiriyoruz.
Şimdi bir döner ustası olma yolundayım… Günde 5 saat bu işin sırlarını anlatan video izliyorum…
Tavsiyemdir;
Hangi konuya merakınız varsa ilerletmeniz için bugünler fırsattır…
***
Demek ki benim merakım, yemek üzerineymiş…
Temizlik konusunda da hanımın verdiği görevlerini yerine getiriyorum.
Elektrikli süpürge kullanma konusunda, en azından geçer not almış durumdayım.
***
Daha önce yapmadığım bazen de yapamadığım, her şeyi yapmaya çalışıyorum…
Yeni şeyler keşfediyorum…
Örneğin, Evde de spor yapmak mümkünmüş…
Hiç okumadığım yeni yazarlarla tanıştım…
Müptelası oldum. Tüm kitaplarını aldım.
Kitabımın güncelleştirilmiş yeni baskısını hazırlıyorum…
“O Penaltının Gol Olmaması” için Yargıtay’ın kararını bekliyorum.
O karar geldiği gün, baskıya vermeye hazırlanıyorum.
***
Bir de teşekkür ediyorum…
İstanbul’un yeni modasına uyarak evimiz yıkılıp yeniden yapılmadı. Balkonumuz bizi hayata bağladı…
Minik atölyem oradaydı… Kahvemi orada içtim.
İşin gerçeği, günün 16 saatinin 10 saatini orada geçirdim…
Teşekkür ediyorum bizi yaşama bağlayan, o balkona…
Hani eskiye dönüş derler ya;
Evin içinin metrekaresi hiç önemli değilmiş.
Bu balkonu yapanların bir bildiği varmış…
O “Fransız balkon” dedikleri de, tam bir hikâyeymiş…
***
Korona'nın keyfini çıkarmaya çalışıyorum…
Biliyorum ki, geçecek…
Geçtiğinde bizde ne kalacak, ona bakmalıyız!
Bizden öte, çocuklarımızda ne kalacak? Ona bakmalıyız!
Korku ve endişe mi?
Yoksa annem ve babam ile ilk kez birlikte geçirdiğimiz keyifli günler mi?
Tavsiyemdir;
Siz de, bardağın dolu tarafına bakın!
O bardakta bir damla su kalmış bile, siz ona bakın!
İnanın siz ona baktıkça, o bardak dolacak!
Öylesine dolacak ki; sizin o küçücük bardağınızdan tüm dostlarınız sular içecek…
Paylaş