Paylaş
Bir gözüm sahada, diğeri ise sürekli olarak sende…
Tam yedi yıl be arkadaş… Hiç sıkılmadan aynı heyecan ile seni izledim.
Seninle birlikte ben de, kıpkırmızı oldum.
Kalbim sıkıştı…
Sen kızdıkça, ben ‘gemimin sağlam ellerde’ olduğunu hissettim…
Sen gülümseyince, ben sevinçten uçtum…
Tam yedi yıl be arkadaş…
Yaşamımın vazgeçilmez parçası oldun…
***
Sadece benim mi?
Eşimin, kızımın, oğullarımın, kardeşlerimin, arkadaşlarımın ve tüm taraftarların…
Haftada bir mutlaka buluştuğum, birlikte gülüp birlikte ağladığım komşumu, kaybetmiş gibiyim.
Büyük bir heyecanımı ve yaşamımın renklerinden birini kaybettiğim kesin!
***
Sen belki farkında belki değilsin ama biz tam yedi yıldır seninleyiz.
Sezon başında kombinemizi yeniliyor. Haftalık maç programına bakıyoruz.
Maçımız evimizde ise Ataşehir’de balıkçımızda buluşuyoruz.
Hem de giderek büyüyen geniş ailemizle…
Deplasmanda oynuyorsak, evde bir araya geliyoruz.
Senede bir kez görmediğimiz bir şehre, seninle deplasmana gidiyoruz.
***
“O yıl Final Four un nerede oynanacağı?”, bizim için ayrı bir merak konusu…
Senin orada olacağın kesin olduğu için, biz de mutlak gideceğiz…
Görmediğimiz, görmek istediğimiz bir yer çıkarsa çok mutlu oluyoruz.
Maç ve uçak biletlerimiz, aylar öncesinden ayarlanıyor… Yıllık izinlerimiz Final Four için kullanılıyor…
İkizlerimin yaş günü de 20 Mayıs…
Çocuklar yıllardır yaş günlerini Final Four da kutladırlar… Pastalarını sen kestin…
Belki farkında değilsin ama ailemizin bir üyesisin…
***
Önce yönetime kızdım.
Uzak duruyorlarmış, koluna girmiyorlarmış gibi geldi bana…
Aslında senin koluna girmek de o kadar değil ya…
4 yıl önce adına yaptığım ahşap maket tekneyi, yanına yanaşıp veremedim bile…
Bitmemiş sezonda “başarısız” gibi gösterilmene de kızdım.
Oysa sonuçlanmış olan tek kupayı kazanmıştın. Diğer ikisinde de Play-Off oynayacaktın…
Geriden gelip neler yaptığını ve hiç Play-Off kaybetmediğini de biliyordum...
***
Bu bütçe ile devam edemeyeceğimiz, kesindi…
Orta bir yerde buluşabilir miyiz? Umudu hep vardı bende…
Bunun için “gereken gayretin gösterilip, gösterilmediğini”, hep tarttım…
Görüşmeye çağırdılar seni…
Ali beyin evinde ve “baş başa”, yapılınca bu görüşme;
“Tamam” dedim…
Tam bir aile gibi…
Hem, “yeni sözlem tamam”, dedim.
Hem de “sana hak ettiğin değeri verme işlemi de tamam”, dedim…
Ali bey hava alanına kadar götürünce seni, çok rahatladım…
Kızgınlığım da geçti.
Ama olmadı…
Yazdığın veda yazından anlıyorum ki;
Bir yıl takım çalıştırmayacak ailen ile birlikte olacakmışsın… Sanırım, bu Korona belası da ayırmış bizi…
Tesellim oldu…
***
Beşiktaşlı arkadaşım Ali arıyor bu aralar sık, sık beni…
“Abi bir haber var mı?”, diye soruyor…
Tüm dörtlü finallere birlikte gittiğimiz, yedi yıldır Fenerbahçe basket kombinesi olan doğuştan Beşiktaşlı olan arkadaşım…
Her galibiyetimizde sarıldığım arkadaşım…
Sen sadece Fenerbahçelileri sevindirmedin…
Basketbolu büyüttün ve sevdirdin…
İşine duyduğun saygı ve ciddiyetle, diğer spor yöneticilerine de örnek oldun.
Sadece spor yöneticilerine mi?
İş yapan tüm yöneticilere örnek oldun!
***
Kendimi bildim bileli spor izlerim ve Fenerbahçeliyim.
Hiçbir sporcunun veya spor adamının vedası bu kadar ekilemedi beni…
Ne diyeyim?
“Güle güle”, diyeyim…
Birlikte geçirdiğimiz yedi güzel yıl için “teşekkür”, edeyim…
Son kez de tıpkı maç sonlarında olduğu gibi ayağa kalkayım…
“Obradovic, Obradovic, Obraadovic”, diye haykırayım…
İki elimi çırpıp bir daha “Obradovic”, diyeyim…
Sabahın erken saatinde ben yazımı yazarken, oğlum da işini yaparken, gözlerimizdeki yaşları birbirimizden saklarken;
Sen de her zaman olduğu o utangaç gülümsemenle, “beni değil takımı alkışlayın” de…
***
Bir gün bir daha karşılaşmak umudu ile “güle güle”…
O çok sevdiğin güzel ailenle birlikte güzel bir yıl diliyorum sana…
Unutma ki koca bir ailen de, burada…
Paylaş