Arı zehri nedir?
Apiterapinin en önemli ürünlerden biri, doğal bir toksin olan arı zehridir. Arı zehri enjeksiyon veya doğrudan arı sokmasıyla insan vücuduna alınabilir. Arı zehri, dişi işçi arılar tarafından üretilir. Melittin, apamin, MCD ve adolapin gibi peptidler; Fosfolipaz A2 (PLA2) ve hiyalüronidaz gibi enzimler; amino asitler; dopamin ve norepinefrin gibi bileşenler içermektedir.
Araştırma sonuçları, arı zehrinin antienflamatuvar, antifibrotik ve anti-aterosklerotik özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Arı zehri, içerdiği peptid ve enzimlerle Parkinson, Alzheimer, Amyotrofik Lateral Skleroz gibi santral sinir sistemi hastalıkları ve inflamasyonun aktif olduğu cilt hastalıklarında tedaviye destek özellik göstermektedir. Arı zehri, potansiyel apitoksin özelliğiyle yeni nesil ilaçlar için umut vaad edicidir.
Sedef hastalığı için potansiyel bir tedavi: Arı zehri
Güncel bilimsel çalışmalarda akne, alopesi (saçkıran), yaralar, atopik dermatit, melanom, photo-aging (güneş ışınlarına bağlı yaşlanma), sedef hastalığı ve vitiligo gibi cilt hastalıklarında arı zehrinin terapötik uygulamaları incelenmektedir. Akne üzerine arı zehri uygulamasının incelediği bir araştırmada, arı zehrinin akneye sebep olan inflamatuar belirteçlerin üretimini belirgin olarak düşürdüğü görülmüştür.
Sedef hastalıkları arasında en sık görülen tür olan Plak Sedef hastalığının (RLPP), uygulanan standart bir tedavisi mevcut değildir. 2014 yılında Mısır’da Suez Canal Üniversitesi’nde yapılan çift kör randomize kontrollü bilimsel çalışmada, Plak Sedef hastalığında arı zehri uygulamasının etkisi incelenmiştir. Çalışmaya katılan 50 Plak Sedef hastası, 6 ay sürecek araştırma için iki gruba ayrılmıştır. İlk grup, kontrol grubudur. İkinci grup, deney grubu olup günlük deri altı enjeksiyonuyla 0.05 ml arı zehri almıştır. Çalışma süresi ilerledikçe 0.05 ml olan arı zehri dozu 1 ml’ye kadar yükseltilmiştir. Çalışmada hastaların inflamasyon şiddetini gösteren TNF-a seviyeleri incelenmiştir.
Çalışmanın sonucunda arı zehri tedavisi alan deney grubunun TNF-a seviyelerindeki düşüş, kontrol grubundan daha yüksek bulunmuştur. Araştırmacılar, arı zehri uygulamasının Plak Sedef hastalığı için etkili ve güvenli bir tedavi yöntemi olduğunu belirtmiştir.
Kaynaklar:
Propolis, arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı güçlü antienflamatuvar, antioksidan ve antimikrobiyal etkilere sahip tamamen doğal bir arı ürünüdür. Arılar tarafından kovandaki mikropları yok etmek ve sterilizasyonu sağlamak için kullanılır. Propolis üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda, içerdiği fenolik, flavonoidler, amino asitler, yağ asitleri, vitaminler ve mineraller sayesinde antioksidan, antiviral, antimikrobiyal, yara iyileştirici, kalp koruyucu ve bağışıklık destekleyici etkiler gösterdiği bildirilmiştir.
Doğal Bağışıklık Desteği Olarak Anadolu Propolisi Kullanımı
Anadolu propolisinde, Kafeik asit fenetil ester, Kafeik asit, Kumarik asit, Kuarsetin, Ferülik asit, Sinnamik asit, Ramnetin, Pinosembrin, Resveratrol, Apigenin, Krisin, Luteolin, Hesperidin, Hidroksibenzoik asit, Epikateşin olmak üzere en az 15 farklı fenolik bileşen bulunur.
İnsan vücudunda her gün hücre atıkları oluşur ve bu atıkların vücutta birikmesi birçok kronik hastalığı da beraberinde getirir. Bu yüzden her gün vücudumuza yeteri kadar antioksidan desteği almamız gerekir. Anadolu propolisi yüksek antioksidan bileşen içeriği ile hastalıkların gelişiminde görülen inflamasyonun baskılanmasında rol alır. Bu sayede bağışıklık sisteminin desteklenmesini sağlar.
Bilimsel Çalışmalarda Propolisin Bağışıklık Sistemi Üzerine Etkisi
2020 yılında Shahid Beheshti Üniversitesi’nde yapılan randomize kontrollü çalışmada, kemoterapi tedavisi alan meme kanseri hastası kadınlarda propolis desteğinin etkisi araştırılmıştır. 3 ay süren çalışmada, deney ve kontrol grubu iki gruba ayrılan hastaların vücutlarındaki antioksidan ve oksidatif stres durumları incelenmiştir. Deney grubuna günde 2 kez 250 mg propolis verilmiştir. Kontrol grubu propolis desteği almamıştır. Çalışma sonucunda, propolis desteğinin meme kanseri hastalarında destek almayan hastalara kıyasla antioksidan dengesinde ve oksidatif stres belirteçlerinde iyileşme sağlandığı görülmüştür.
Kaynaklar:
Darvishi, Nazila, et al. "Antioxidant and anti-inflammatory effects of oral propolis in patients with breast cancer treated with chemotherapy: a Randomized controlled trial." Journal of Herbal Medicine 23 (2020): 100385.
Bilimsel çalışmalar propolisin içeriğindeki yüksek fenolik ve flavonoidler ile cildi güneşin ultraviyole ışınların hasarına karşı koruduğunu göstermektedir. Sistemik skleroz (deri ve diğer vücut organlarını etkileyen bir bağışıklık hastalığı), zona, sedef hastalığı, atopik dermatit, akne gibi cilt hastalıkları ve cilt bariyeri üzerinde kırışıklıklara karşı faydalı etkileri görülen arı zehrinin ciltteki yaraların azalmasını desteklediği görülmektedir. Arı sütünün ise içeriğindeki 10-HDA ile kolajen sentezini destekleme ve hasarlı keratin üreten hücrelerin yenilenmesinde olumlu etki gösterdiği bildirilmiştir. Uzmanlar, cildin nem dengesinin korunmasına, günlük bakımı ve onarımına destek olarak propolis, arı sütü, arı zehri gibi doğal arı ürünleri ve bitkisel yağların desteğini önermektedir.
Bilimsel Çalışmalarda Arı Sütünün Ultraviyole Işınların Hasarına Uğrayan Cilt Bariyeri Üzerine Etkisi
Ultraviyole ışınlar hücre hasarına sebep olarak insan cildine zarar verir. Bilimsel çalışmalar, arı sütünün DNA ve dokuları oksidatif hasara karşı koruyucu özelliği olduğunu göstermektedir.
2019 yılında Sriwijaya Üniversitesi’nde yapılan bilimsel çalışmada, arı sütü içeren krem uygulamasının cildi ultraviyole ışınlara karşı koruyuculuğu değerlendirilmiştir. Ratlar üzerinde yapılan çalışmada, %10 konsantrasyonunda arı sütü içeren kremin kontrol grubuna kıyasla ultraviyole ışın hasarına uğramış cilt bariyerinde iyileşme sağladığı görülmüştür. Araştırmacılar, arı sütünün antioksidan üretimini artırarak ve inflamasyon belirteci olan TNF- alfa seviyelerini baskılayarak cilt üzerinde koruyucu etki sağladığını bildirmişlerdir.
Kaynaklar:
1.Fatmawati Fatmawati, Erizka Erizka, and Rachmat Hidayat. "Royal Jelly (Bee Product) Decreases Inflammatory Response in Wistar Rats Induced with Ultraviolet Radiation." Open access Macedonian journal of medical sciences 7.17 (2019): 2723.
2.MIRBAHA, Shahrzad, et al. "10-Hydroxy-2-Decenoic Acid Prevents Ultraviolet A-Induced Expression of Lamin AΔ150 in Human Dermal Fibroblasts." Maedica A Journal of Clinical Medicine 14.4 (2019).
3.Han, Sang Mi, et al. "The beneficial effects of honeybee-venom serum on facial wrinkles in humans." Clinical interventions in aging 10 (2015): 1587.
Arı sütü, işçi arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgıladığı, kovanda yavru arıların ve kraliçe arının beslenmesinde kullanılan doğal bir arı ürünüdür. Arı sütü, bileşiminde doğal olarak B grubu vitaminlerini; çinko, magnezyum, demir gibi önemli mineralleri ve kendine özgü biyoaktif bileşenleri barındırır. İçerdiği royalisin, jellein ve aspimin isimli proteinler, ilaca dirençli bakteri türleri üzerinde güçlü antimikrobiyal etki gösterir. Son araştırmalar, arı sütünün özel karbonhidrat içeriğinin vücutta oksidatif stresi artıran serbest radikallerin temizlenmesi ve kan şekeri düzenlenmesinde etkili rol aldığını göstermektedir. Arı sütündeki özel bir bileşen olan trans-10-hidroksi-2-dekenoik asit (10-HDA) anti-aging, nöroprotektif, antimikrobiyal, antioksidan, anti-inflamatuar ve epigenetik etki gösteren güçlü bir biyoaktif maddedir.
Bağırsak florasında 1000 kadar bakteri türü bulunur ve bu bakteri türleri vücutta farklı roller oynar. Birçoğu sağlık için son derece önemliyken, bazıları hastalığa neden olabilir. Bu sebeple yararlı bakteriler ve zararlı bakteriler olarak isimlendirilirler. Arı sütü, güçlü antioksidan kapasitesi ile bağırsak florasındaki bakterilerin yoğunluğunu etkileyebilecek bir besindir. Bundan dolayı, arı sütünün serum bağışıklık belirteçleri ve bağırsak florasına etkisini inceleyen çalışmalar devam etmektedir.
Bilimsel Çalışmalarda Arı Sütünün Bağırsak Sağlığına Etkisi
2021 yılında Journal of Food Biochemistry dergisinde yayınlanan bilimsel bir çalışmada, arı sütünün bağırsak sağlığı üzerine etkisi değerlendirilmiştir. Çalışamaya katılan ratlara farklı dozlarda arı sütü desteği verilmiştir. Çalışma 30 gün sürerken, ratların antioksidan aktiviteleri ve bağırsak floraları incelenmiştir. Çalışma sonucunda ratların anti-inflamatuar bir sitokin olan serum interlökin 10 seviyeleri, karaciğer ve böbrek antioksidan aktiviteleri artmıştır. Arı sütü takviyesinin zararlı bakteriler olan Proteobacteria filumunun miktarını azaltırken, faydalı olan Lachnospiraceae NK4A136 ve Bacteroides miktarlarını arttırdığı görülmüştür. Analizler, arı sütü desteğinin bağırsak sağlığının fonksiyonel işleyişini destekleyebilecek bir besin olduğunu doğrulamaktadır. Araştırmacılar, arı sütünün antioksidan kapasiteyi artırabilen ve bağırsak sağlığını düzenleyen bir bileşen olduğunu bildirmiştir.
Kaynak: Chi, Xuepeng, et al. "Royal jelly enhanced the antioxidant activities and modulated the gut microbiota in healthy mice." Journal of Food Biochemistry (2021): e13701.
Propolis, arıların bitkilerin yaprak, sap ve tomurcuklarından topladığı güçlü antioksidan ve antimikrobiyal etkilere sahip tamamen doğal bir arı ürünüdür. Arılar tarafından kovandaki mikropları yok etmek ve sterilizasyonu sağlamak için kullanılır. Propolis, içerdiği fenolik, flavonoidler sayesinde antioksidan, antiviral, antimikrobiyal, yara iyileştirici, kalp koruyucu ve bağışıklık destekleyici etkiler göstermektedir. Propolis damlanın çocuklar için günde en az 10 damla, yetişkinler için günde en az 20 damla tüketimi önerilir. Hastalık ve halsizlik durumlarında bu miktarı 4 katına çıkartmaları önerilmektedir.
Psikiyatrik ve Nörolojik Hastalıklarda Propolis
Kafeik asit fenetil ester (KAFE) ve pinosembrin, propolisin içerisinde bulunan ve vücuda faydaları araştırılan iki fenolik bileşendir. Bilimsel çalışmalar, bu iki bileşenin inflamatuar mekanizmaları engelleme ve antioksidan aktivite gösterme yoluyla serebral iskemi (inme), nöroinflamasyon, konvülsiyon (istemsiz kas kasılmaları) ve kognitif bozukluğa (algısal bozukluklar) gibi nörolojik bozuklukların yanı sıra anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik bozukluklarda faydalı olabileceğini göstermektedir.
Oksidatif stres ve inflamasyon, nörolojik hastalıklarda sinir hasarına ve kognitif bozukluğa (algısal bozukluklar) sebep olur. Propolis, antioksidan ve antienflamatuvar özelliğiyle tedavi destekleyici özellik göstermektedir. Araştırmalar, ciddi boyutta beyin hasarına sebep olan hipoksik iskemide KAFE desteğinin beyin hasarına karşı koruyucu etki gösterdiğini bildirmektedir. Ayrıca çalışmalar, KAFE ve pinosembrinin bilişsel aktiviteyi güçlendirmede destekleyici etki gösterdiğini belirtmektedir. Propolisin, antidepresan ilaçların da etki mekanizması olan, Monoamin Oksidazın (MAO) baskılanması yoluyla depresyonu önleyici özellik gösterdiği bildirilmiştir. Araştırmacılar, nörolojik bozuklukların tedavisine destek olarak propolis kullanımını önermektedirler.
Bilimsel Çalışmalarda Propolisin Nörolojik Hastalıklara Etkisi
Nöroinflamasyon, intraserebral kanama (ICH) ilerlemesine sebep olur. Ancak şu anda bu yanıtı azaltmak ve beyni, intraserebral kanama kaynaklı hasara karşı korumak için hiçbir ilaç mevcut değildir. Son bilimsel çalışmalara göre, propolisin içeriğinde bulunan pinosembrinin nöroinflamasyon ve inme tedavisinde destekleyici olarak kullanımının klinik olarak araştırıldığı bilinmektedir.
2016’da ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapılan in vivo koşullardaki bilimsel çalışmada, intraserebral (beyin dokusunda) kanama görülen ratlar üzerinde propolisin önemli bir bileşeni olan pinosembrin desteğinin etkileri incelenmiştir. Araştırma, 270 rat üzerinde 2 hafta boyunca yürütülmüştür. Ratlar, damar yoluyla 5 mg/kg pinosembrin desteği alan grup ve kontrol grubu olmak üzere rastgele iki gruba ayrılmıştır. Çalışma sonuçlarında, pinosembrinin beyin hasarını ve inflamasyona sebep olan sitokinlerin miktarını azalttığı görülmüştür.
Kaynaklar:
İçerdiği royalisin, jellein ve aspimin isimli proteinler, ilaca dirençli bakteri türleri üzerinde güçlü antimikrobiyal etki gösterir.
Royalisin; mantar, gram pozitif ve negatif bakterilere karşı savunma mekanizması oluşturan antimiktobiyal bir proteindir. Son araştırmalar, arı sütünün özel karbonhidrat içeriğinin vücutta oksidatif stresi artıran serbest radikallerin temizlenmesi ve kan şekeri düzenlenmesinde etkili rol aldığını göstermektedir. Nadir bulunan tekli doymamış ve orta zincirli yağ asitlerine sahip olan arı sütünde en yüksek oranda trans-10-hidroksi-2-dekenoik asit (10-HDA) bulunur. 10-HDA; anti-aging, nöroprotektif, antimikrobiyal, antioksidan, anti-inflamatuar ve epigenetik etki gösteren güçlü bir biyoaktif bileşendir. Royalisin; mantar, gram pozitif ve negatif bakterilere karşı savunma mekanizması oluşturan antimiktobiyal bir proteindir. Son araştırmalar, arı sütünün özel karbonhidrat içeriğinin vücutta oksidatif stresi artıran serbest radikallerin temizlenmesi ve kan şekeri düzenlenmesinde etkili rol aldığını göstermektedir. Nadir bulunan tekli doymamış ve orta zincirli yağ asitlerine sahip olan arı sütünde en yüksek oranda trans-10-hidroksi-2-dekenoik asit (10-HDA) bulunur. 10-HDA; anti-aging, nöroprotektif, antimikrobiyal, antioksidan, anti-inflamatuar ve epigenetik etki gösteren güçlü bir biyoaktif bileşendir.
Diyabette arı sütü desteği
Diyabet günümüzde, küresel prevelansı ciddi şekilde artan bir metabolik hastalıktır. Diyabette insülin salgılanması veya işlevinin bozulmasıyla hiperglisemi (kan şekerinin yükselmesi), oksidatif stres ve inflamasyon görülür. Bu durumda, vücutta organ işlev bozukluklarına sebep olacak nöropati, retinopati, diyabetik ayak, ketozis gibi komplikasyonlar görülebilir. Diyabetin kontrol ve tedavisinde ana hedef hipergliseminin önüne geçmektir. Bu noktada, arı sütünün içeriğindeki antioksidan bileşenler, kronik hiperglisemiyi iyileşmesine destek olarak görülen komplikasyonların önüne geçebilir. 2019 yılında Tebriz Üniversitesi’nde yapılan sistematik derlemede, diyabet tedavisinde arı sütü desteğinin açlık kan şekerinde anlamlı ölçüde düşüş sağladığı bildirilmiştir. Bazı çalışmalar, arı sütü desteğinin insülin direncini gösteren HOMA-IR değerini olumlu etkilediğini bildirmektedir. Diyabete sıklıkla eşlik eden kan yağlarının yüksekliği (dislipidemi) tablosuna arı sütü desteğinin fayda sağlayacağı öngörülmektedir. Araştırmacılar, arı sütünün diyabette glisemik profıli (kan şekeri seviyesi) iyileştirirken yağ parametrelerinde de olumlu etkisinin olabileceğini bildirmiştir.
Bütün arılar doğduklarında aynı fiziksel özelliklere sahiptir. Fakat, kovanda tek bir arı, arılar tarafından içgüdüsel olarak yoğun miktarda arı sütü ile beslenir ve o arı diğer arılardan farklılaşarak kraliçe arıya dönüşür. Kraliçe arı diğer arılardan 2 kat daha fazla gelişir ve her gün kovana 2000 yumurta bırakarak koloninin devamlılığını sağlar. İşçi arılar 45 gün yaşarken, kraliçe arı hayatı boyunca arı sütü ile beslenerek 5-7 yıl arası yaşayabilir.
Kanser Tedavisinde Arı Sütü Desteği
Yapılan bilimsel çalışmalar, arı sütü desteğinin kanserde ilaç tedavisine bağlı yaşanan yan etkilerde olumlu etkiler gösterdiği yönündedir. Arı sütünün, kanserli hastalarda bağışıklık hücreleri, büyüme faktörleri ve antioksidan üretimini desteklerken hücre çoğalmasını baskıladığı bildirilmiştir. Arı sütüne özgü bir biyoaktif bileşen olan 10-HDA’nın kansere karşı koruyucu etkilerinin çalışıldığı; lösemi (kan kanseri), lenfosarkom (lenf kötü huylu tümörü), meme kanseri ve Ehrlich karsinomu gibi tümör türleri üzerinde gösterilmiştir.
Bilimsel Çalışmalarda Arı Sütünün Kansere Tedavisinde Destekleyici Etkisi
2014 yılında Atatürk Üniversitesi’nde yapılan bilimsel çalışmada, arı sütü desteğinin radyoterapi ve kemoterapi alan kanser hastalarında görülen oral mukozit (ağız içi mukozada yara oluşumu) üzerine etkisi incelenmiştir. Araştırmaya katılan 103 kanser hastası gargara tedavisi almaktadır. Hastalar rastgele olarak iki gruba ayrılmıştır. İlk grup, kontrol grubudur. İkinci grup, deney grubu olup gargara tedavisine ek olarak günlük 1 g olmak üzere 2 kez arı sütü desteği almıştır. Çalışma sonuçları, oral mukozit tedavisine destek olarak arı sütünün tedavi süresini kısalttığını ve semptomları iyileştirdiğini göstermektedir.
Arı sütü, kanser tedavisinde hücre koruyucu ve antioksidan etkisiyle potansiyel bir terapötik destektir. Farmakolojik tedavi alan kanser hastalarının kullanımına destek tedavisi olarak eklenmesi düşünülebilir.
Kaynaklar:
Arılar petek gözlerini önce propolis ile kaplar sonra ana arı petek gözüne yumurtasını bırakır. Bu sayede yumurtanın sağlıklı bir şekilde gelişmesi sağlanır. Ayrıca arılar, propolisle sıvanan petek gözlerine balını, polenini, arı sütünü koyar. Böylece arının ürünleri kovanda bozulmadan saklanır. Propolis, içerisindeki fenolik ve flavanoid bileşenlerle antioksidan, antibakteriyel, antifungal, antiviral, antienflamatuvar ve antitümör etkilere sahiptir.
Faydaları Nelerdir?
Propolisin birçok hastalığın tedavisinde destek olarak kullanımı bilimsel çalışmalarda desteklenmektedir. Solunum yolları hastalıklarından mide bağırsak rahatsızlıklarına, ağız içi aft, yara ve uçuktan, diyabete, infertiliteye ve kansere kadar pek çok farklı hastalıkta tedaviye destek olarak kullanıldığında olumlu etkileri gözlendiğine dair bilimsel çalışmalar mevcuttur.
Hamile ve Emziren Anneler Propolisi Güvenle Tüketebilir.
Doğal bir arı ürünü olan propolisin, infertilite tedavisinde destek olarak kullanıldığında tedavi sürecini hızlandırdığı ve tedaviye destek olarak, olumlu etkiler gösterdiğine ilişkin birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Özellikle gebelerin günde en az 10 damla, emziren annelerin ise günde en az 20 damla, saf Anadolu Propolisi özütü içeren bir damladan düzenli olarak tüketmeleri önerilmektedir.
Peki Bilimsel Yayınlar Ne Söylüyor?
2018 yılında Malezya’da Sains Üniversitesi’nde yapılan bilimsel bir çalışmada, diyabetik ratlarda propolis alımının gebelik komplikasyonları ve plasental oksidatif stres üzerine etkisi incelenmiştir. Çalışma 5 gruptan oluşan 40 rat üzerinde yapılmıştır. Birinci grup sağlıklı ratlardan oluşmakta olup kontrol grubu olarak belirlenmiştir. İkinci grup diyabetik ratlardan oluşturulmuştur. Üçüncü grup diyabetik ratlardan oluşturulmuş ve günde 300 mg/kg propolis takviyesi almışlardır. Dördüncü grup diyabetik ratlardan oluşmuş ve günde 5.0 IU/kg insülin tedavisi almışlardır. Beşinci grup ise diyabetik ratlardan oluşmuş ve propolis ile birlikte insülin tedavisi almıştır. Çalışma sonucunda, gebelikte propolisle desteklenen insülin tedavisinin diyabet kaynaklı komplikasyonlar ve plasental oksidatif stres üzerinde koruyucu etki gösterdiğini belirlenmiştir.
Kaynaklar: