Vietnam mutfağı çok güzel bir mutfak. Ama bizim memlekette hiç mi hiç tanınmıyor.
Oysa Vietnamlı göçmenlerin yoğun yaşadığı ABD, Kanada, Avustralya ve Fransa’da çok popüler. Ben, bu mutfağı tanımıyor olmamızı bir kayıp olarak addediyorum. Nisan ayında iş için gitmiş olduğum Uzakdoğu’da bu kez yolum yeniden Vietnam’a düşüyor. Sizlere daha önce de izlenimlerimi anlattığım bu ülkede yine harika yemekler yiyor, çok zevk alıyorum. Ancak bu kez bir turist olarak biraz fazlaca bunaldığımı hissediyorum.
Vietnam çok kişinin sempati beslediği, yoksul ama mağrur bir ülke. Tropikal malzemeleri ve mutfağı bir harika. İki yıl önce yalnızca Saygon’u görmüş olduğum Vietnam’da bu kez rotamı bir başka yere daha çeviriyor, ülkenin en gözde sayfiye beldesi olan Nha Trang’a gidiyorum. Burayı Vietnam’ın Çeşme’si veya Bodrum’u olarak düşünebilirsiniz. Dev gibi ve çok etkileyici görünüşlü bir koy ve koy boyunca dizi dizi şık oteller, evler, kulüpler. Gerçekten çok hoş ve çok uzun bir sahil şeridi var.
Sahil boyu gerçekten kaliteli bir havaya sahip. Koy için de dünyanın en güzel koylarından biri olduğu söyleniyor ama herhalde bunu söyleyenler Göcek ve Bodrum civarındaki koyları görmemiş olsalar gerek. Buranın denizini de ‘kristal berraklığında’ bir deniz diye ifade ediyorlar ki yine onlara Göcek, Bodrum, Kemer, Kuşadası ya da bizim memleketteki herhangi bir yerin denizini görmelerini tavsiye ederim. Yani anlayacağınız bence oldukça sıradan. Ama Vietnam’ın en önemli, en revaçtaki sahil beldesi.
Kıyıdan biraz içeri girdiğinizde manzara radikal bir şekilde değişiyor ve kaliteli görünümle düzen yerini birdenbire kargaşaya, pejmürdeliğe ve insana yapış yapış gelen bir satıcılığa bırakıyor. Üç tekerlekli çekçekler anında etrafınızı sarıyor ve çekçek sürücüleri kolunuza yapışarak “one dollar sir, one dollar” ısrarıyla sizi hareket edemez hale getiriyor. Bir tane değil, bir sürü çekçek sürücüsüyle birden mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. Az sonra şehrin en ‘turistik’ yeri olan çıfıt çarşısına varıyorsunuz ama durum değişmiyor. Bu kez konik Vietnam şapkası satan kızlar etrafınız çevirip “one dollar sir” teranesiyle sizi boğuyorlar.
En iyisi buralardan kaçıp daha tarihi şeyleri görmek lazım deyip bir taksiye biniyoruz. Türkiye’de çeyrek asır önce yaptığımız gibi taksici de ilk iş kazıklama atağına geçiyor. Aslında kazıklama çabası memlekette hemen herkeste var. Allahın garibanları sizden daha akıllı olduklarını zannedip sürekli çakmaya çalışıyorlar. Taksiciden, bizi ‘yatan ve oturan Buda’ heykellerine götürmesini istiyoruz. Trafik tam bir keşmekeş ve taksici hiç durmadan korna çalıyor. “Oğlum önün boş, kime korna çalıy orsun” diye soruyorum, sırıtarak tek kelime İngilizce anlamayan kafasını sallamaya devam ediyor. Bu kadar gürültülü bir başka yer neresi var acaba diye düşünüyorum. Buda’ya geliyor ve hangi yoldan yürümemiz gerektiğini soruyoruz bir adama. “One dollar sir” diyor. Bize 30 basamak merdiven çıkarken eşlik etmenin bedeliymiş bu. Buda’nın tapınağına girip mum yakmak da ‘one dollar’! Anlaşılan o da ahaliye uymuş.
SOKAK SATICILARI LOKANTASI
Nha Trang’tan gerçek anlamda fenalık geliyor ve kendimizi öğle vaktinde Martinez Restaurant isimli çok hoş, son derece nezih ve klimalı bir yere atıyoruz. Kolay değil, hava nemli ve 40 derece. Yemeklerse muhteşem. Vietnam’ın en ünlü kahvaltı yemeği olan Pho (noodle) çorbası istiyoruz, ama saat 10’da kahvaltı bitiyormuş. Olsun, bizim için yine de deniz mahsulü pho çorbası hazırlıyorlar. Harika. Ardından memleketin en meşhur yemekleri geliyor. İlk gelen Cha gio: Yağda kızartılmış Vietnam usulü kalın sigara böreği. İçinde sebzeler ve karides var. Yanındaysa çili (acı biber) sos ve yeşilliklerle geliyor. Çok güzel. Öğle vakti ve sıcak olduğu için hafif takılıyor, bir salatayla yemeği noktalıyoruz. Salatanın Vietnamcası Goi. Farklı türleri oluyor ama bizim yediğimiz, Güney Vietnam’ın en popüler salatası: Goingo sen. Nilüfer çiçeği kökü, yer fıstığı ve karidesin hâkim olduğu, acı soslu çok ama çok hoş, sıradışı bir salata. Restoran Batı standartlarında ve çok şık olmasına karşılık bu yemeklere ödediğimiz paraya para bile denmez. Gerçekten ucuz.
Günün geri kalan kısmını plaj kenarındaki bir kafede oturup, Vietnam usulü damlatma kahve içip denize girerek geçiriyoruz. Bu arada yoldan geçen seyyar satıcılardan üç kuruşa sulu ve tatlı harika mangolar, mangustin meyvesi alıp kafede afiyetle yiyoruz. Bunlar da “one dollar sir”.
Artık Saygon’a (Hoşimin City) gitme vakti geliyor. Bu kez şehri daha çok geziyor, Fransız sömürgesi oldukları yıllarda yapılmış binaların güzelliğinden çok etkileniyoruz. Yalnız gideli iki yıldan birazcık fazla olmuş olmasına karşın, Saygon’un da hızla standart batılı bir şehir görünümü kazandığını görüyor, üzülüyorum. Geçtiğimiz yılların zebil yabancı sermaye hareketleri, burayı da herhangi bir standart büyük şehir haline sokma yarışında bayağı başarı kazanmış.
Neyse biz kendimizi, geçen sefer gidip hayran kaldığımız Quan an Ngon isimli restorana atıyoruz. Buranın çok ilginç bir konsepti var. Lokantanın sahibi, Saygon’un en meşhur sokak satıcılarıyla oturup bir anlaşma yapmış ve lokantanın bahçesinde her birine bir yer verip orada pişirmelerini istemiş. Böylece yan yana dizili ve hepsi de farklı yemekleri en iyi yapan sokak satıcıları lokantanın mutfağını oluşturmuş. Lokanta çok hoş, rahat ama şık bir yer. Siparişi mönüden verebileceğiniz gibi bu farklı yiyecek standlarını dolaşıp hepsine ayrı ayrı sipariş de verebiliyorsunuz. Şunu söyleyebilirim ki, Quan an Ngon’da yaşadığım bu sokak yemekleri deneyimi belki en değer verdiklerim arasında. Sonuçta bu kez Vietnam’ın gastronomisinden her zamanki gibi çok olumlu etkilenmiş, turizminden hiç hoşlanmamış olarak ayrılıyorum.
Ezilmiş bezelye üzerinde fener balığı
Geçen hafta verdiğim taze bezelye tariflerine ek olarak Gordon Ramsay’den aldığım ve çok beğendiğim bu tarifi veriyorum. Her tür fileto balıkla yapabilirsiniz.
YAPILIŞI: 1. Bezelye tanelerini bol tuzlu suda 5-6 dakika haşlayın ve süzün. 2. Zeytinyağı, limon suyu ve biraz Dijon hardalını karıştırarak vinegret sos hazırlayın, mercanköşklerle birlikte bezelyeye karıştırın. Tuz-karabiber ekleyin. 3. Balıkları zeytinyağıyla ovun ve her bir yüzü 3 dakika olacak şekilde orta-yüksek ateşte sote edin. 4. Resimde gördüğünüz şekilde servis edin.