İnsanlar niye ünlü olmak isterler? Ünlü olmak niye caziptir? Bunun için bir sürü sebep sayabilirim(z).
Daha çok para kazanmak, daha iyi şartlarda yaşayabilmek, herkes tarafından tanınmak, ilgi görmek ve bence daha çok sevgi görmek için. Peki ‘ün’ gelip geçici bir şey midir? Popüler kültürün ürünü olan ünlü insanlar için ‘evet’ gelip geçici bir durumdur, hem de öyle gelip geçici bir durumdur ki, bazen kazandığınızdan çok daha fazla hızla ününüzü kaybedebilirsiniz. Kaybetmemek için ne kadar çabalarsanız çabalayın zaten yapacak bir şey de yoktur o zaman. İnsanlar artık sizi seyretmezler, şarkılarınızı dinlemezler, kasetlerinizi satın almazlar. Bir gün bakarsınız ki, artık ününüz yok olmuştur.
Anlayacağınız popüler kültürün yarattığı ün insanı rezil de eder, vezir de...
Ben de popüler kültürün hasbelkader ünlü yaptığı insanlardan biriyim. Bu ün geçecek mi? Evet geçecek. Geçtiği zaman üzülecek miyim? Şu anda bu sorunun cevabını bilmiyorum. Ama şu anda hissettiklerime bakarsanız ‘hayır çok fazla üzülmeyeceğim.’ Peki bugün bana sorsalar ‘Ünlü olmak ister miydin, yine de olur muydun’ diye! Bu soruya da cevabım ‘Hayır.’
Peki hiç kendinizi hayatınızın bir aşamasında ‘ünlü’ birisi olarak düşündünüz mü? Ya da ‘ünlü’ olmak istediniz mi? Eğer bu soruya yanıtınız ‘evet’ ise o zaman, şu boşluğu doldurmalısınız.
Ünlü olmak isterim çünkü....................................!
Ama birçoğumuz da çoğu ünlü insanı tarif edemediğimiz, hatta hiçbir zaman sorgulamadığımız ‘nefret’ ve ‘kıskançlık’ duygusuyla izleriz. Onun aslında bu işe layık olmadığını düşünürüz, hiçbir şey hakkında bir fikre sahip olmadığını, sahip olduğu ünün ‘boş’, ‘gereksiz’ ve ‘kolayca’ elde edildiğini düşünürüz. Kötü duruma düştüğünde, adı bir skandala karıştığında içten içe, bazen de seslice seviniriz. ‘Beter olsun’ deriz. ‘Oh olsun’ deriz. Ama bu kadar kızdığımız insanları seyretmekten, takip etmekten, dinlemekten de kendimizi alıkoyamayız. Peki ama niye? Neden? Yani, bu da doldurmamız gereken ikinci boşluk!
Ünlü insanların çoğuna kızarım, çünkü.....................................!
Peki ‘ünlü’ olan herkes mutlu mudur? Popüler kültür ünlüsü olmuş, bu duyguyla yaklaşık bir yıldır yaşayan birisi olarak benim bu soruya cevabım ‘Hayır.’ Sanmayın ki bu gösteriş, kapris, ilgi çekme çabası (Cevabımın niye ‘hayır’ olduğu başka bir yazının konusu)...
O zaman da doldurmamız gereken bir boşluk daha kalıyor geriye, o da şu:
Ünlü olmak istemem çünkü.....................!
Boşlukları doldurun, cevaplarınızı okuyun. Bu cevaplardan sonra da niye ünlülere kızdığınıza karar verin!
GÜVEN ENDEKSİ
GFK araştırma şirketi, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 19 Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ve araştırmanın yapıldığı her ülkede bin kişi ile görüşerek) insanların politika ve iş dünyasındaki liderler ve kurumlara ilişkin güvenlerini ölçtüğü bir araştırma yapmış.
Türkiye’deki sonuç şöyle:
Meslek grubu güven endeksi
1. Öğretmenler 92
2. Silahlı Kuvvetler 91
3. Doktorlar 87
4. Polis 76
5. Din adamları 71
6. Avukatlar 63
7. Büyük işletme yöneticileri 54
8. Gazeteciler 47
9. Politikacılar 30
En yüksek güven endeksine sahip öğretmenler ile en düşük güven endeksine sahip politikacılar arasındaki puan farkı 62. Ki bu bence azımsanmayacak bir fark. Üstelik öğretmenler Türkiye’de en güvenilir meslek grubu olarak yer alırken, aynı zamanda da en az para kazanan meslek grubu sanırım. Listeyi dikkatle incelediğimde benim gözüme şu durum çarptı, bilmem bana katılır mısınız? Kazandığınız para arttıkça güvenilirlik oranınız düşüyor! Yani Türkiye’de ne kadar çok paranız var, o kadar az güveniniz var. Sizce de durum bu mudur?