Türklerin yaratıcı gücü

Bu sabah gazeteleri okurken bazı haberlere takıldım, takıldığım anda da bana orada ‘kal’ geldi. Biliyorum Türkçe’yi bozmak, sokak ağzı ve argo konuşmak bazı köşe yazarlarımız tarafından yasaklanmış bulunuyor ve onay (!) görmüyor.

Ama ben seviyorum ‘yaratıcı gücümüzle’ oluşturduğumuz bu deyimleri ve sözcükleri kullanmayı.

Çünkü bunları kullanabilmek bana, hálá ‘genç’ ve ‘sokakta’ yani hayatın içinde olduğumu hissettiriyor, aynı zamanda çok da heyecanlandırıyor beni.

Siz de en az benim kadar farkındasınızdır ki, yaratıcılığımız sadece Türkçe’ye yaptığımız ‘katkılarla’ da sınırlı kalmıyor. Hayatın her alanında, dili kullandığımız her alanda, hepimiz birer yeteneğiz. Duvarlara, camlara yapıştırılan el yapımı ilanlarda, birbirimize yazdığımız notlarda ve özellikle ‘duvar edebiyatı’nda, gösteriyoruz yaratıcılığımızı. Cep telefonlarının hayatımızın tam ortasında yerini almasıyla birlikte, kandil ve bayramlarda gelen kısa mesajları hatırlarsanız bana hak vereceksiniz.

Geçtiğimiz kandillerde cep telefonuma gelen, ‘Rabbimden çiçek istedik kırları verdi, ağaç istedik ormanları verdi, dost istedik bu numarayı verdi. Kandiliniz mübarek olsun’ kısa mesaj örneklerindeki yaratıcılığı gözardı edersek, yuh olsun bize!!!!

Ama geçen Kurban Bayramı’nda gelen, bayram kutlaması mesajı benim favorilerimin arasında birinciliğe oturmuş bulunmakta: ‘Bayram sabahları demli bir çay, su böreği, bayram şekerleri, şeker isteyen çocuklar, kurbanlık hayvanların sesleri, bir telaş, bir koşturmaca. Köprü hep kalabalık, bayram programları, kolonya ikramları, bayram harçlıkları, uzun bayram tatilleri, ev gezmeleri, kısa hal hatır sormalar, el öpenlerin çok olsunlar ve daha bir dolu küçük ayrıntı. Hayatın üzerindeki ‘pause’ düğmesine dokunun. Kısa bir süre için hayatı durdurun. Mutlu bayramlar.’

Nasıl? Kabul edin ki, yaratıcı. Özellikle ‘pause’ kısmına öldüm, bittim ve hatta geberdim. Artık her dini bayram ve kandilde, telefonuma gelen kısa mesajlar arasında ufak çaplı bir ‘en yaratıcı kandil / bayram mesajı’ yarışması düzenleyip, kazanan arkadaşıma hediye almaya karar verdim. Bu vesileyle şimdiden dost, akraba ve üçüncü şahıslara duyurulur.

Bu sabah elektronik posta adresime gelen ve yaratıcılığımızı tasdik edip onaylayan, ‘yaratıcılık dehası’ bir kandil mesajı var ki, artık bence bu, ‘kandil mesajlarında’ gelinebilecek son noktadır ve bundan daha ötesi de yoktur.

Şu saniyeden itibaren de, bu meseleye dair yaratıcılık adına kafa patlatmak ve düşünmek beyhude bir çabadır! Doğru mudur, yanlış mıdır bilemem, ben gelen mail’in yalancısıyım. Yıkılan Ayça’nın popüler bir şarkısından uyarlanan mesaj aynen şöyle:

‘Buraları yıkılıyor/Nurdan yıkılıyor/Her gün peşime şeytan takılıyor/Ben İslam’ı seçtim/Tercihim doğru/İndir başını haydi secdeye doğru.’

Yahu yaz en kısasından bir kutlama mesajı olsun bitsin, ama yok illa en janjanlısından ve en yaratıcısından olacak.

Ayrıca yaratıcılığımız sadece bu konularla da sınırlı değil, unutulmaz Türk filmi replikleri de yaratıcılıkta sınır tanımadığımızın örneği değil mi?

Hulusi Kentmen zalim bir patrondur, doğal olarak karısı da iyi ve yumuşak huylu Adile Naşit’tir. Adile Naşit çocuklarının kışkırtmasıyla greve giden işçiler için Hulusi Kentmen’e şöyle der: ‘Alemler aya gidiyor bey, bizimkiler greve gitmiş çok mu?’

Peki biz televizyoncuların hazırladığımız her yeni ‘reality show’da’ başınıza musallat ettiği arıza tiplerin yaratılma gücüne ne diyorsunuz? (Allah’tan ben de o keşfedilmiş arızalardanım da, rahat rahat konuşuyorum.)

Süregelen show’ların her yeni bölümünde karşınıza çıkarttığımız bu tiplerin, bir öncekinden daha ‘arıza’ ve daha ‘yaratıcı’ olması durumu, yaratıcılıkta sınır tanımamak değil midir? Belki de artık televizyon sektöründe iş arayanlara şöyle bir soru yöneltilecek:

‘Arızayı gözünden, duruşundan, oturuşundan ve yüz kilometre öteden görsen tanır mısın?’

Cevap ‘evet’ ise kaptınız işi!...

Ve bundan böyle her televizyon şirketi danışman olarak ‘reyting garantili ruh doktoru’ çalıştıracak... Tabii o ruh doktorlarını seçmek içinde, ‘reyting garantili ruh doktorunu’ yüz metreden tanıyabilen elemanlara ihtiyaç duyulacak...

Galiba gelecek televizyon showlarında ki ‘yaratıcılık’ düzeyi, hepimizi biraz daha yıpratacak.....
Yazarın Tüm Yazıları