Tunus’ta gün boyu ‘kapisan’ içiliyor

Her ülke bir yeri, ürünü ya da herhangi bir özelliği ile tanınır. Tunus’un en meşhur yeri çölü. Tunus’un en kuzeyinden en güneyine beşbuçuk saat süren bir otobüs yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz. Çöl turunda kum, tuz ve taş çöllerini bir arada görmeniz mümkün.

Çöldeki mutlak sessizliği, tuz çölünde güneşin doğuşunu hayatta bir kez görmek gerek. Güneş çölde, o mutlak sessizliğin içinde bir başka güzel doğuyor doğrusu...

Tunusluların en büyük özelliği biraz (!) (hatta elimi korkak alıştırmayayım) bayaca ‘tembel’ olmaları. Erkekler neredeyse günün tamamını bir kahvede oturup, yoldan geçen arabaları seyrederek geçiriyorlar. Yol kenarlarında polislerden sonra gördüğünüz en çok şey ‘kahveler’.

Üstelik bütün kahveler sabahın 7’sinden gece yarısına kadar dolu. Hepsi sandalyelerini asfalta doğru çevirip, ellerine aldıkları ’kapisan’ları ile gelen geçen arabaları seyrediyorlar.

Kapisan Tunusluların ‘nane çayı’ ile birlikte en sevdiği sıcak içecekleri. Bir Tunuslu’nun sabah gittiği kahvede aldığı kapisanı akşama kadar içtiği söyleniyor. Yani bir bardak kapisanla bütün bir gün idare edebiliyorlar. Üstelik kendi kapisanlarını, yanlarına her gelene ikram da ediyorlar!..

***

Tunus’ta yaşayan bir Türk’ün bana anlattığı bu olay sanırım durumun vahametini yeteri kadar ortaya koyuyor: Tunus’ta da tıpkı Türkiye’de olduğu gibi çalışan dolmuş taksiler var. Şoförler sabah işe çıkarken bir bardak kapisanlarını da alıp, işe başlıyorlar. Gün içinde aynı kapisanı içmeye de devam ediyorlar. Eğer yolcularla şoför arasında bir sohbet başlarsa, şoför hemen kendi kapisan bardağını arkada oturan yolculara uzatıyor, yolcular da o bardaktan sırayla birer yudum (Yudum Tunus’ta kapisan içerken dudak ıslatmak anlamına geliyor sanırım, yoksa o kapisan başka türlü tüm gün dayanmaz!) alarak, bardağı tekrar şoföre geri veriyorlar. Yok ben hiç dolmuşa binip kapisan içmedim vallahi!



***

Tunusluların öyle ahım şahım bir mutfakları yok ama en meşhur yemekleri kuskus. Bizim köftelik bulgur dediğimiz ince bulgurdan yapılan bir çeşit pilav. Aslında pilav türlüsü de denebilir! İçinde, nohut, parça et, haşlanmış tavuk, patates ve halanmış biber var. Ben pek sevemedim.

Ama ‘harisa’ dedikleri ve ekmeğin üzerine sürüp yedikleri acılı, sarmısaklı salçalarına bayılıyorum. Harisanın yüzünden yağlarıma yağ kattım zaten! (Hemoroidi olanlara tavsiye edilmez!)

Tunus’un kadınları tahminlerinizin aksine çok modern giyimli, Arap kadınına yakışır frapanlıkda... Ama ben en çok Berberi kadınlarının ayaklarına yaktıkları kınaları seviyorum. Ayak tabanlarına dışarıdan bakıldığında bizim ayaklarımıza giydiğimiz ‘çetik’ gibi duran, çok süslü kınalar yakıyorlar. Böylece açık ayakkabı giydiklerinde ayak, ayakkabının içinde estetik duruyor! Hani bazı kadınlar açık ayakkabı çorabı giyiyorlar ya, işte onlar doğalını yapmışlar!

Tunus’un gece hayatı çok renkli. Pavyonla diskotek arasında kalmış, çoğunun adının Havana, Kalipso, Küba gibi Güney Amerika özlemleri çağrıştıran isimlerden seçildiği açık hava diskotekleri neredeyse her gece hınca hınç dolu.



***

Tunuslu gençler eğlenceye, Alman ya da Fransız bir kadın sevgili bulup kapağı o ülkelere atmaya çok meraklı. Yabancı sevgili bulmanın en kolay yolu da diskotekler tabii ki! Sevgiliyi bulacaklar, o ülkeye kapağı atacaklar ve hayatlarını kurtaracaklar!

Pavyonumsu diskoteklerde ‘en havalı şey‘ bir masaya oturup, bir şişe viski açtırıp, uzaktan kısık gözlerle piste Clark çekmek! Ama tüm bunları yaparken kulağınızın arkasına, küçük satıcı çocuklardan satın aldığınız bir demet mis kokulu yasemeni takmış olmalısınız. O yasemenler nasıl güzel kokuyorlar koklamanız, duymanız gerek!

Pistin en kalabalık olduğu zamanın Arapça şarkıların çaldığı, kızlı erkekli bütün Tunuslu gençlerin oryantal yaparak kendilerinden geçtikleri anlar olduğunu söylememe gerek yok sanırım. O ana kadar masalarından clark çekenler, sanki o anı bekliyormuş gibi şarkıyı duydukları anda kendilerini piste atıveriyorlar. (Tıpkı bizim düğünlerdeki oyun havası faslı gibi!).



***

Hayatımda ilk kez diskotekte uyarı (!) alan bir bayanı da Tunus’ta görmüş bulunuyorum. Tunuslu bir gençle birazcık (!) samimi dans eden yine Tunuslu genç kız, diskoteğin korumaları tarafından pistten alınıp, gerekli nasihat çekilip, azarlandıktan sonra tekrar piste salındı! Gecenin sonunda işkembe ya da mercimek çorbası servisi yok ne yazık ki...

Tunus’a yolunuz düşerse mutlaka çöl turuna, çölde güneşin doğuşunu seyretmeye Sidi Bosaid’de bir nane çayı içmeye, Noubel pazarında alışveriş yapmaya, Port el Kontoui’de güneşin batışını seyretmeye mutlaka gidin.

Belli mi olur ben belki bir kez daha giderim!

NASIL BÜYÜDÜM

Ben büyürken, derslerde ‘adam asmaca’ oynardık.
Yazarın Tüm Yazıları