İbrahim Tatlıses, ‘Onu seviyorum, o benim namusum’ diyordu ATV Ana Haber Bülteni’nde. Eski sevgilisi ağladığı için canlı yayına telefonla bağlanıp, en kırık dökük sesiyle, ağlamamak için kendini güç tutarak ‘Sen ağlama, dayanamam’ diyordu.
O hep aynı İbrahim Tatlıses. Ama bu kez ‘aşk yorgun.’
Milyonların önünde, çıkıp sevgilisi için ağlayabiliyor.
Günlerdir, hepimiz soluk soluğa bir aşk ilişkisinin bitme/ bitememe sürecini birlikte izliyoruz. Olayın taraflarının fazlası ile medyatik olması ve taraflardan birisinin ısrarla medyayı alet etmesiyle, yaşananların boyutu giderek daha çok büyüyor. Gün geçmiyor ki herhangi bir ana haber bülteninde bu ilişkinin son gelişmelerini seyretmeyelim.
Asena, İbrahim Tatlıses’ten ayrılmak istediğini televizyon ekranlarına çıkıp söylediğinde, İbrahim Tatlıses ondan hep duymaya alışkın olduğumuz biçimiyle, ‘O benim namusum’ dedi. Tatlıses bunu hep söylüyordu. O zamanlar ‘Maço erkek işte, sevgisini böyle ifade ediyor’ diye düşündük. Hatta çoğu zaman bu durumu komik bulduk, eğlendik. Yeni bir şey değildi ki bu!
Asena aşk ilişkisini bitirmek istediğini, yine ekranlara çıkıp söylediğinde, ilişkinin diğer tarafı çıkıp dedi ki ‘Ben bitti demeden bitmez. Benim için bitmemiştir. ’
Eee ne var bunda? Aşk ilişkisi tam da böyle bir şey değil midir?Bir taraf ilişkiyi bitirir, diğer taraf için ilişki hala taze ve diridir. İlişkiler, tek kişinin kararıyla sonlandığında, terk edilen böyle bir cümle kurmaz mı? Ama Tatlıses böyle bir cümle kurduğunda , ‘Bu cümle tehdittir, en azından psikolojik baskıdır, devletin savcısı hakimi yok mu? Kadın dermekleri harekete geçmeli!!!’ diye ortalık toz duman oldu.
Peki hangimiz terk edildiğimizde eski sevgilisinin telefonunu çaldırıp konuşmadan kapatmadı? Hangimiz sarhoş olup terk eden sevgilinin kapısına dayanmadı? Hangimiz terk eden sevgilinin evinin önünden tesadüfen geçiyormuş gibi yapıp, yan gözlerle evin pencerelerine bakmadı?
Hangimiz cep telefonunu görünmez numara yapıp, terk eden sevgiliyi günde on kez arayıp taciz etmedi? Hangimiz ‘Seni hala çok seviyorum’ diye sms mesajları atmadı?
İbrahim Tatlıses ‘Asena benim sevgimin altında ezilecektir’ diyerek, Asena’yı sevmeye hala devam edeceğini kendi kelimeleriyle anlatmaya çalıştığında, kadın dernekleri dahil hepimiz ayağa kalkıp, ‘Bu tehdittir, psikolojik baskıdır’ diye ortalığı ayağa kaldırdık.
Çünkü ‘ezilecektir’ kelimesinin içini kendi algılarımızla, yargılarımızla, geçmiş bilgilerimizle istediğimiz gibi doldurduk.
Tatlıses’in ne anlatmaya çalıştığını düşünmeden, ne yaşadığını bilmeden vurduk abalıya.
İbrahim Tatlıses biraz da geçmişindeki ‘kadın dövme’ ya da adının karıştığı çeşitli kurşunlanma olaylarından dolayı bu ilişkinin bitme sürecinde ‘potansiyel suçlu’ muamelesi görüp, bugüne kadar Türk toplumunda şiddet gösteren bütün erkekleri temsil eden bir konuma getirildi. Tabii onun karşısına da ‘mazlum, taciz edilen’ kadın kontenjanından Asena oturtuldu.
Peki niye kimse Asena’nın kanal kanal, ana haber bültenlerini gezip, iki kişi arasında yaşanan bir aşk ilişkisini bu kadar ‘malzeme’ haline getirmesine ses çıkarmıyor?
Asena’nın gözardı ettiği İbrahim Tatlıses’in kişilik hakları ne olacak?
Asena’nın kanal kanal gezerek, hakkında konuştuğu Tatlıses’i taciz etmesi ne olacak? Diyelim ki İbrahim Tatlıses’in yaptığı taciz, peki Asena’nın yaptığı ne?
Tatlıses’in yaptığı ‘geleneksel kalıplar’ içindeki tacize karşılık, Asena’nın ‘medyayı gereğinden fazla kullanarak’ tacize getirdiği çağdaş boyut ve gizli şiddet daha çok tartışılmayı hak etmiyor mu?
Niye sosyolojik anlamda bu kadar ağır yükler yükledik onların omuzlarına. Niye ezen erkeklerin sembolü Tatlıses, ezilenlerin sembolü Asena oldu? Sanırım suçları, bu kadar medyatik olup aşklarını medyanın önünde bitirmeye çalışmaları. Ama unuttuğumuz bir şey var ki o da, aşkın, terk edilmenin doğasında şiddetin var olduğu.
Hepimiz terk edildiğimizde aşk acısıyla, bilinçdışı bir güdüyle acı vermeye çalışmıyor muyuz terk edene?