Niye Yunanistan’ı Sakis temsil etmiş, duydunuz mu

Eurovision Finali’nde sahneye Yunanistan’ı temsil etmek üzere Sakis Rauvas geldiği sırada Bülent Özveren’e eşlik eden diğer sunucu Didem Tolunay’ın söyledikleri dikkatinizi çekti mi?

Didem, Yunanistan’ı niye Sakis’in temsil ettiğini şöyle anlattı: ‘Yunanistan aslında bu yıl Eurovision’a, resmi kanalında düzenlediği Popidol tarzı ‘Eurostar’ yarışmasının birincisini göndermeye karar vermişti. Ancak yarışmanın birincisinin kilolu olması sebebiyle, iyi bir derece getirmeyeceği düşünülerek şarkıyı son anda Sakis’in söylemesine karar verildi.’

Kısaca, sahne şovunun aynı zamanda görsel bir olay da olduğu düşünülerek, Yunanistan’ı Sakis’in temsil etmesine karar verilmiş. Ondan önce Eurovision’a katılmayı hak eden yarışmacı da sahnede Sakis’e vokal yapmış.

Yunanistan’ın ‘Eurostar’ yarışması birincisini tanımıyorum. Ama Sakis Rauvas’ın yaptığı şovun ne kadar etkileyici olduğunu ekranda hep beraber gördük. Yunanistan yarışmanın favorileri arasında gösterildi. Ayrıca Sakis Türkiye’de bulunduğu sırada hemen hemen bütün televizyon şovlarına konuk olarak da katıldı, başarılı bir promosyon çalışması yapıldı. Bunda Sakis’in düzgün fiziğinin hiç önemi yok mu?

Ben ‘Popidol olmak sadece iyi şarkı söylemek demek değildir. Popidol kendisine, vücuduna özen göstermelidir’ dediğimde Türkiye’de kıyamet kopuyor. Popidol olmak için yarışan yarışmacıların ve yarışmacılara oy verenlerin tek amacı adaylarını birinci yapmak olmamalı. Yarışmanın sonrası da var değil mi? Biraz da sonrası düşünülmeli. Adı üstünde ‘POPİDOL’ işte...

Fatih Akın ne diyorAbidin ne diyor...

Evde televizyondan ya da DVD’den film seyretmeyi sevmiyorum. Film ne kadar iyi olursa olsun, ortalarında bir yerlerde filme karşı olan ilgim dağılmaya başlıyor.

Tuvalete gidiyorum, içecek bir şeyler almaya kalkıyorum, başka şeylerle ilgilenmeye başlıyorum... Anlayacağınız filmi katlediyorum.

Ama salı gecesi Digitürk’ün Primemax kanalında Fatih Akın’ın ‘Temmuz’da’ isimli filmini seyrettim. Sırılsıklam aşık olduğu kızı, bir gün daha fazla görebilmek için, Almanya’dan Türkiye’ye kadar meşakkatli ve maceralı bir yolculuk yapan bir genci anlatıyor film.

İnsan aşık olduğunu nasıl anlar? Onun için her şeyi, her şartta yapabileceğini anladığı, ona sürprizler yapıp şaşırtmak istediği, görmek için saatleri hatta dakikaları saydığı, onunla vakit geçirmek için her yolu denediği, onu aklından hiç çıkaramadığı, (Adını mıh gibi aklımda tutuyorum...), her şartta, her haliyle, her zaman, her yerde görmek istediği, herkesle onu paylaşıp sadece onu konuşmak istediğin an aşıksındır işte. Bunu hissettiğimiz anda hayatımızın merkezi sadece odur ve o, hayatımızın en önemli nesnesi haline gelir. Hayat onun için, onunla vardır, onsuz hayatın anlamı da yoktur! Bir çok şeyden vazgeçmeyi göze alabiliyorsak eğer, işte aşk budur.

Eğer ona kızmana rağmen onu görmek istemiyorsan, kavga ettiğinde arkanı döner dönmez pişmanlık duymuyorsan, ‘Bitti bu iş’ dediğin an içine derin bir sıkıntı çökmüyorsa, ayrıldığınızı sandığın an onu aramamak için yaptığın her şeyi boşuna yaptığını fark etmiyorsan, şarkılardan fal tutmuyorsan, önce o arasın diye inatlaşıp yenilmiyorsan, aşık değilsin zaten!

Salı gecesi ‘Temmuz’da’ filmindeki aşkı hayranlıkla izledikten sonra, Çarşamba günü bizim Popstar yarışmasının birincisi Abidin’in söylediklerini okuyunca şaşırdım. Dünya zıtlıklarla dolu. Abidin şöyle demiş: ‘İşimde daha yolun başındayım. Böyle bir konumdayken bir aşk ilişkisini sürdürmek kolay değil. Her şeyden arınıp işime konsantre olmalıyım. Mantığımız doğrultusunda davranıp ilişkimizi noktaladık’.

Eeee yani? Aslında şunu demek istiyor Abidin: ‘İşimi, hayranlarımı aşkıma tercih ettim. Firdevs’le daha çok gözükürsem bayan hayranlarımı kaybederim. İşim Firdevs’le aşkımdan çok daha önemli’.

Yahu niye yürümüyor ki bu işle aşk birarada? Hem popüler bir şarkıcı olup, hem de aşık olamaz mı insan? Olur. Ama cesaret gerek.

NASIL BÜYÜDÜM

Ben büyürken, çamaşır maddalları pilastik değil, tahdaydı.

Mantar hadisesi!

Popüler kültür mantarı bu hafta neler yaptı, merak ediyor musunuz?

Doğan Kitap’tan çıkan Atıf Yılmaz’ın ‘Bir Sinemacının Anıları’ isimli kitabını okuyorum. Biliyorum çok oldu çıkalı, ama ancak okuyabiliyorum. Yeşilçam’la ilgili rengarenk bir yolculuk... Eğer Türk sinemasına ilginiz varsa tavsiye ederim.

Pazartesi gecesi 14. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış gösterisinde ‘Metapolis’ adlı dans gösterisini izledim.

Gösteriden önce uzunca bir aradan sonra, Beyoğlu’nda Zencefil’de yemek yedim. Zencefil’in yeni yeri, bahçesi ve yemekleri çok keyifli.

Bu arada size kendimle ilgili bir haber vereyim: ‘Psikoterapiden mezun oldum’. 5 bin iş günüm doldu yani...
Yazarın Tüm Yazıları