Gitmek mi, kalmak mı zor o baharı sen bana sor...

Yaşadığınız şehri, evi, kısaca her şeyinizi bırakıp, başka bir yerde yepyeni bir hayata başlamak sizin de aklınızdan geçmiştir zaman zaman.

Benim de çok geçti. Yaptım da. Her bahar aynı duygu geçer içimden. ‘Bıraksam gitsem buraları’ diye düşünürüm, başka bir şehre, başka bir kasabaya gitsem. Keşfetmek için uğraşsam o kenti.

***

Yeni bir bakkal, yeni bir kasap, yeni bir gazete bayiim olsa, onları tanımak için uğraşsam. İki bin lira tutan alışverişim için, yirmi bin lira verdiğimde bakkalın bana nasıl kızacağını keşfetsem, ya da beni tanıyana kadar meyvelerin en kötülerini seçip bana veren manavın, tanıştıktan sonra bana nasıl ‘bizim çocuk’ muamelesi yapacağını görsem.

Mutfak tüpünü nereden alacağımı, su tesisatçısını nereden bulacağımı, hiç tanımadığım, ama tanımak için uğraşacağım insanlara sorsam. Yeni evimi keşfetsem, hangi odasının yazın daha serin, hangi odasının kışın daha sıcak olduğunu öğrenmeye çalışsam.

Yeni insanlar tanısam, hangileriyle arkadaş olacağımı sınasam. Önce çok iyi anlaştığımı düşünüp, sonra vazgeçsem, ya da önce ‘Ben bununla anlaşamam’ desem, ama sonra canciğer dostum olsa. Kendi hayatımın içinde, yepyeni bir hayat kursam. Aslında ben yıllar önce denedim bunu. Büyüdüğüm, gençliğimi geçirdiğim kasabadan, tasımı tarağımı toplayıp geldim İstanbul’a. Kötü de olmadı. O zaman ki cahil cesaretim, bambaşka ufuklar açtı önümde.

***

Yeni iş, yeni arkadaşlar, yeni sevdiklerim, sevmediklerim oldu. O zaman da bahardı. Şimdi yine bahar. O zaman toydum. Benim için önemli olan şeyler, şimdiye göre çok farklıydı. O zaman bana ‘Çocuk gibisin’ diyorlardı, artık demiyorlar.

Artık eskisi kadar kolay mı? Değil. Kolay olsaydı çoğumuz çoktan yapardık değil mi? Nedir bizi bu kadar zorlayan? Nereye gidersek gidelim kendimizi de nasıl olsa yanımızda götüreceğimiz gerçeğini bilmemiz mi? Yoksa, alışkanlıklarımızdan kurtulamamamız mı?

Belki hepsi. Galiba en çok sevdiklerimizden kopamamak, orada yeni seveceğimiz insanlar bulamamaktan korkmak. Ama şarkı çok güzel çalıyor. ‘Gitmek mi zor, kalmak mı zor, o baharı sen bana sor, o baharı sen bana sor... ’

BUGÜN NE YAPMAYALIM

Otomobilimizi hızlı kullanmayalım

Mutluluk nedir?

‘Nasıl gidiyor hayat?’

‘Of çok mutsuzum ya’

Nedir ki mutluluk dediğimiz şeyin tarifi? Herkese göre değişir sanırım. Nitekim, Hessen Radyosu’nda Eylül 1972’de Akşam Stüdyosu Programı’nın yedinci bölümünde, ‘Mutluluk nedir’ konulu, 7 saat süren bir tartışma yapılmış. Yedi saatin sonunda tartışmaya katılanlar, ortak bir sonuca varamamışlar. Ama aşağıdaki tarif bana çok uydu bilmem size uyar mı? Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş: ‘Neden kuyruğunu kovalıyorsun?’ Yavru kedi yanıt vermiş: ‘Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım.’ Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş : ‘Gençken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim. Ama şunu fark ettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor. ‘

***

Demek ki ben de yaşlanmışım artık! Ben bir sürü gereksiz bilgiyi aklında tutanlardanım. Kafamın içi çöplük gibi. Okuduğum bir kitabın kapak resmini unutmam mesela, ya da ne bileyim Nilüfer’in ‘Sevince’ şarkısıyla Türkiye’yi Eurovision’da temsil ederken giydiği kıyafet hala aklımda. Bütün bunlar ne işime yarıyor, ya da yarayacak bilmiyorum, sadece aklımda tutuyorum.

***

Ama bazen bu gereksiz bilgileri akılda tutmak hayatı daha eğlenceli bir hale getirmiyor da değil. Birdenbire herhangi bir arkadaşınıza, ilk tanıştığınızda üstünde ne olduğunu söylediğinizde dehşete düşüyor. Ya da, bir klip seyrederken, şarkıyı söyleyeni ilk hatırladığınız ilk yüz ifadesi ve kıyafetiyle o klibin içine koyduğunuzda klip olduğunda daha eğlenceli bir hale gelebiliyor.

***

Ama hatırlamasanız hiçbir şey kaybetmezsiniz, emin olun. Tıpkı şunları bilmenin hiçbir işe yaramayacağı gibi:

- Hindistan’da oyun kağıtlarının yuvarlak olduğunu,

- Ödemeli telefon konuşmalarının çoğunun babalar gününde yapıldığını,

- Eğer Barbie bebekler gerçekten yaşasaydı vücut ölçülerinin 97-72-82 olacağını,

- Kadınların erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kırptığını,

- Kutup ayılarının solak olduğunu,

- Buckhingham Sarayı’nda 602 odanın bulunduğunu,

- Külot giymediği için Donald Duck çizgi filmlerinin Danimarka’da oynatılmasının yasak olduğunu,

- Bir Big Mac hamburgerin ekmeğinde ortalama olarak 178 adet susamın bulunduğunu,

- Bir köstebeğin bir gecede 90 cm. tünel kazabileceğini,

Bilsek ne olur, bilmesek ne olur?

NASIL BÜYÜDÜM

Ben büyürken Vita yağ tenekelerinde çiçek yetiştirilirdi.
Yazarın Tüm Yazıları