Benim yazılarımı iyi kötü okuyanlar bilirler. Ben biraz sarsağım.
Bu yazı ne gün yayınlanacak, yayınlanacağı gün herhangi bir anlam ve önem ifade ediyor mu diye düşünmeden, öyle takvimlere, ilköğretim okulu ikinci sınıf hayat bilgisi kitabının önemli günler ve haftalar ünitesine bakmadan yazarım yazılarımı. Bodoslamadan yani!
Ama bu yazının yayınlanacağı günün anlam ve önemini biliyorum tabii ki! 14 Şubat Sevgililer Günü! Unutmak ne mümkün bu en önemli günü. Şu sıralar nereye gitsen, ne yöne baksan, her yer kıpkırmızı. Bir de en yapış yapışından kalpli şekerler, üzerinde kalp olan CD’ler, ya da ‘Dünyanın En Güzel Aşk Sözcükleri’, ‘Seni seviyorum... Çünkü’ falan gibi kitaplarla dolu ortalık. Gün ve haftalardan sadece iki tanesini unutmak mümkün değil. Birisi Anneler Günü, diğeri de Sevgililer Günü. İlla gözümüze gözümüze sokuyorlar bu ikisini, alışverişi canlandırmak için!
Merak etmeyin öyle en yapış yapışından bir Sevgililer Günü yazısı yazmayacağım. Geçen sene HÜLYA dergisi için yazdığım yazıyı ‘chain letter’ (zincir mektup) yapıp internette yeteri kadar dolaştırıp okutturdunuz zaten. Hatta o kadar dolaştırdınız ki benim yazdığım yazı döndü dolaştı bana bile geldi...
O yazının durmadan dinlenmeden dolaştırıldığı günlerde, birkaç arkadaşım telefonla beni arayıp ‘Bu yazıyı hakikaten sen mi yazdın?’ diye sordu hatta. Ama o yazıdan sonra bu köşede yayınlanmış herhangi başka bir yazımı sormadılar mesela!
Ama gelin görün ki o yapışşş yapışşşş Sevgililer Günü yazımdan başka, yazdığım başka bir-iki ‘yapış’ yazı daha ‘chain letter’ oldu ama onların ömrü fazla sürmedi, çok fazla kişiye de ulaş(a)madı. Belli ki benim, ‘köşe yazmama’ gıcık olan bir-iki kişi tarafından yazıların ‘serbest dolaşımı’ engellendi! Ya da ‘yapış aşk yazıları’ ‘serbest dolaşıma’ daha uygun!
Ama şimdi Türk halkının bir yazıyı ‘chain letter’ yapma sebebini anlamış bulunuyorum. Yazı en az ‘tavuk suyuna sade tirit’ kitapları kadar anlamlı, Kayahan şarkıları kadar hisli ve ‘Dünyanın Tüm Sabahları’ filmi kadar ağlayışlı değilse, olmuyor, olamıyor zatiii!
Ne yazayım ben her sene her sene aynı konuda. Yazdık işte yazacağımızı geçen sene en bir meşhurken!
Hem şimdi bu önemli günler ve haftalar mevzusunda yazı yazmaya başlarsak, okuyucu alışmış olur ve sonra Kabotaj Bayramı (1 Temmuz), Birinci Cemrenin Havaya Düşmesi (20 Şubat), İpek Böceğinin Yumurtadan Çıkması (24 Nisan), Dünya Sigara İçmeme Günü (31 Mayıs), Kırlangıç Fırtınası (18 Ekim), Hiçbir Şey Satın Almama Günü (29 Kasım), Uluslararası Mektup Atma Haftası (4 Aralık), Kocakarı Fırtınası (14 Mart), Yeşilay Haftası (1 Şubat) gibi önemli günlerde de yazılar şıftırtmak gerekir ki, bu hem benim için hem de eminim ki sizler için yeteri kadar sıkıcı olur!
Ha, bu önemli ve anlamlı günleri manyak mısın nereden buldun diyorsanız. Buğday Ekoloji Ajandası’ndan buldum. Ama şaşırmayın Sevgililer Günü ekolojik bir gün olmadığı için bu ajandada yok!
Aslında bir ‘köşe kapan’ hırsıyla, yeni bir ‘chain letter’ım olsun, ne kadar trendy ve okunan bir yazar olduğumu dosta düşmana göstereyim diye şöyle en içlisinden ‘hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı’ yazısı yazmak’ ya da alnımda öpücüklerden kalma rujlarla hafif erotik resimler çektirmek vardı ama...
Valla beceremedim, olmadı kusura bakmayın! Hem ben yazamadım diye neyiniz eksilir? Hiç! Zaten yapanlar yaptı!
Ama en ‘vıcıkından’ bir Sevgililer Günü kutlama mesajı yazabilirim sizler için...
Kalbinizi hiç sevgisiz bırakmayın, her Sevgililer Günü bir öncekinden daha sevgili, daha aşık, daha mutlu olun!