Bir film seyredip hayatınızın değiştiği oldu mu hiç? ‘Hayatınızın değiştiği oldu mu’ demek belki biraz iddialı olabilir ama, hayatınıza yeni hırsların yeni hedeflerin girdiği oldu mu hiç?
Benim oldu da...
Geçen haftalarda da söz etmiştim, Truva filmini seyrettim ve nur topu gibi yeni bir obsesyonum oldu. Vatana, millete, bana ve çevremdekilere hayırlı olsun... (Hayırlı olsun diyorum, çünkü obsesyonlu bir insanla yaşamak zordur. Şimdi bu yazıyı okuyan arkadaşlarım, ‘Eyvah bulduk yine belayı’ diyorlardır eminim.)
***
Doğal olarak düşünüyorsunuz değil mi? Truva filmi ‘normal’ bir insanda, ne gibi bir obsesyon yaratabilir diye. Yok tahmin ettiğiniz gibi tarih kitapları okumaya merak salmadım. (Hadi itiraf edeyim, bir dönem böyle bir obsesyonum da oldu ama geçti!)
İşimle bağlantılı olarak yönetmen olmaya heveslendiğimi düşünüyorsanız o da değil, haddimi biliyorum Allah’a şükür.
Sıkı durun yeni takıntımı açıklıyorum: ‘Brad Pitt gibi bir vücudum olsun istiyorum.’ Şaka yapmıyorum. Gerçek. Biliyorsunuz yaklaşık beş senedir, neredeyse haftanın altı sabahı, sabahın köründe yataktan kalkarak (Sanki siz kaldırıyorsunuz, ya da siz gidin diyormuşsunuz gibi, niye acındırmaya çalışıyorsam kendimi!) spor yapmaya gidiyorum. Bazı sabahlar gym, yani ağırlık çalışması yapıyorum. (Ben bu ağırlık çalışmasına yeni bir isim koydum. Mahmutpaşa hamallığı diyorum. Sürekli ağırlıkları indir kaldır, ordan oraya taşı!)
Gençliğimde bir pazar filesini bile taşımaya üşenen ben, şimdi onca ağırlığı kaldırıp indiriyorum. Üstelik bunu haftanın üç günü yapıyorum.
Beş buçuk senedir, haftanın üç günü ağırlık çalışması, iki günü tenis, bir ya da iki günü ‘pilates’ ve neredeyse her gün otuz dakika koşu bandının üzerinde olan ben, Truva filminde Brad Pitt’in dokuz ayda yaptığı vücudu görünce doğal olarak komplekse girdim. Film boyunca orasında da kas var, burasında da kas var, nasıl olmuş, bende niye yok, niye olmuyor diye söylenip durdum. Tahmin edebileceğiniz gibi, hemen eve gidip aynanın karşısına geçerek, bütün vücudumdaki kasları kontrol ettim. Ama nafile! Çok kilo vermekten dolayı sarkık bir karın, cılız kol kasları, incecik bacaklar...
Ertesi sabah olan, spor salonundaki hocalara ve arkadaşlarıma oldu. Sabahın köründe başladım söylenmeye, ‘Benim niye hálá karnım sarkık? O adam dokuz ayda öyle bir vücuda sahip olmuş, ben niye öyle olamıyorum’.
Tabii onlar bana bir sürü şey söylüyorlar. Sonra arkadaşlarımın başının etini yemeye başladım; ‘Yapmayacağım artık spor, boşu boşuna geliyoruz buralara sabahın köründe. Bak karnım hala sarkık, adam dokuz ayda nasıl olmuş’ diye söylenip duruyorum. Her bak karnım hálá sarkık dediğimde de tişörtümü sıyırıp karnımı gösteriyorum hiç utanmadan. Sanki çok meraklılarmış görmeye gibi!
Ben bu mevzuya bu kadar sardırmışken, obsesyonumun daha da azmasını isteyenler tarafından sanırım, spor salonunun ilan tahtalarında benimle dalga geçer gibi bir ilan belirdi. Şaka gibi, ama belirdi vallahi: ‘Brad Pitt’i Truva filmine hazırlayan, eğitmen Yuimy Lee spor salonumuzda’.
Nasıl yani? Kan kusturur musun hocalara ve arkadaşlarına, sardırıyorlar beni kesin dedim. Tabii ben o ilanları hiç görmemiş gibi davranıyorum. Sardırıyor ya herkes beni. (Kendimi de nasıl önemsemekse... Sanki koskocaman spor salonunun işi gücü yok beni sardıracak.)
Ben bu paranoyalar içinde, acılarla kıvranırken, bir arkadaşım yanıma geldi ve dedi ki, ‘Hadi gözün aydın, Brad Pitt’in hocası geliyormuş salona. Sorarsın nasıl olmuş o vücut dokuz ayda diye’.
Ben hiç duymamış gibi yapıp konuyu değiştiriyorum, en sonunda bağırdı: ‘Yahu manyak mısın. Üç haftadır kafamızı ütülüyorsun, neden bende öyle vücut olmuyor diye. Sana bir şey söylüyoruz sen laf karıştırıyorsun’. O an anladım ki kadın gerçekten geliyor...
Bir gün yine ben koşu bandının üzerinde kan ter içinde koşarken, bir baktım dokuz ayda harikalar yaratan kadın, yanımdan geçiyor. Hemen koşu bandından inip sorularımı sordum ve kafam daha çok karışmış bir halde tekrar indiğim yere geri dönmek zorunda kaldım... Koşmaya da devam ettim tabii ki!
Ama sanmayın ki, ‘Brad Pitt vücudu’ yapmaktan vazgeçtim. Kadının gelmesi ve onunla yaptığım konuşmadan sonra obsesyonum daha da azdı... Artık tek bir hedef var, ‘Brad Pitt’ vücuduna sahip olmak...
***
Bunun için de ilk adımları attım. Beni evde de çalıştırması için kendime bir tane ‘özel spor hocası’ buldum. Ama ilk görüşmemizde beni yıkan, kahreden, umutsuzluğa sevk eden soruyu sordu maalesef. Olay aynen şöyle gelişti:
‘Özel spor eğitmeni tutarken amacınız nedir Armağan Bey?’
‘Truva filmindeki Brad Pitt’in vücudu gibi bir vücuda sahip olmak istiyorum.’ (Hocanın yüzündeki şaşkın ifadeyi anlatmama gerek yok sanırım...)
‘Peki, bu iş azim işidir biliyorsunuz. Brad Pitt o vücuda sahip olmak için sigarayı bıraktı. Sizin de bırakmanız gerekli!’ (Yahu bu sigara kasların gelişmesini de engelliyormuş meğerse. Üfff!)
Bir an sustum, durdum, düşündüm. Çünkü sigarayı bırakmak, hiçbir zaman aklımdan geçmeyen bir şey. Ama obsesif olmak da yabana atılacak şey değil. Cevap verdim:
‘Peki bırakacağım.’
Hemen beraber gittik, eve ağırlıklar, çeşitli spor alet edavatları aldık. Sigarayı bırakabilmem için de özel bir hastaneden randevu. (Ben bilmiyordum, bazı özel hastanelerin sigarayı bıraktırma klinikleri varmış meğer!)
Bu sabahtan itibaren ‘özel hoca’ ile çalışmaya başladım. Sigarayı bırakma çalışmaları da, (en azından azaltma) başladı tabii ki. Yahu bir gün obsesyonumun böyle hayırlı bir şeye vesile olacağı hiç aklıma gelmezdi. Eğer bir gün beni Brad Pitt vücudu yapmış olarak görürseniz, işte o zaman bilin ki sigarayı bırakmayı başardım.