Aklım mı duygularım mı

Aslında hepimizin başına gelen bir şeydir, benim şu günlerde kaldığım durum. Duygularımla mantığımın arasında sıkıştım kaldım, birkaç gündür!

Bu durumda kaldığımızda ne kadar çok ‘acı çeker’, ‘doğrusu hangisini yapmak’ diye, ne kadar çok kıvranır dururuz ortalıkta, değil mi?

İşte ben de, son bir haftadır tam bu durumdayım. SEKA İzmit Fabrikası’nın kapatılma kararı beni bu duruma getirdi. Aklım, ‘Son yıllardaki Türkiye ekonomisinin liberalleşme ve devletin sırtında yük olup zarar eden kurumların özelleştirilmesi ya da kapatılması çabalarının doğru olduğunu’ söylüyor. Resmi açıklamalara göre SEKA’nın 161 trilyon lira olan 2003 yılı zararının 48.5 trilyon lirası, İzmit SEKA tesisleri yüzündenmiş. Hani her özelleştirmede önümüze ısıtılıp ısıtılıp sürülen ‘devletin sırtında kambur bunlar kardeşim’ teranelerinden etkilenmişim belli ki ben de! Ama duygularım, ‘Kapatılmamalı SEKA’ diyor.

* * *

Hereke’de doğup büyüyen ve çalışma hayatına İzmit’te başlayan birisi olarak çok önemli bir yeri var SEKA’nın benim hayatımda. Ben çocukken SEKA’da çalışıyor olmak, bir ‘statü’ sembolüydü. Hatırlıyorum, kuzenlerimden birisini istemeye gelen bir çocuk için, kuzenimin annesi şöyle demişti ‘SEKA’da işçi çocuk, daha ne olsun!’ Yani sırf SEKA’da çalışıyor diye vermişlerdi kuzenimi o çocuğa!

Sonra ben SEKA’nın çok tulumba tatlısını yedim. Kuzenimi verdikleri çocuk, ben tulumba tatlısını çok seviyorum diye, öğlen tabldot yemeklerinde çıkan tulumba tatlılarını kağıt peçetelere sarıp bana getirirdi. Ben de afiyetle yerdim o tulumba tatlılarını. En azından bu tatlılar için kapanmasın istiyorum SEKA!

İzmit’in hayatında çok önemli bir yeri vardı SEKA’nın. Otobüs ve minibüs duraklarına, bir camiye, bir sinema salonuna, bir spor kulübüne adını vermişti.: Kağıtspor. Galiba dayım da profesyonel futbol hayatına Kağıtspor’da başlamıştı, bir sürü Kocaelili genç gibi...

* * *

Marlon Brando ile ilk tanışmam da SEKA sayesinde oldu benim. ‘Baba’ filmini ilk SEKA’nın sinema salonunda seyrettiğimi hatırlıyorum. Ve daha birçok yerli ve yabancı filmi...

Lise yıllarımda, o zamanki kültür oburluğumla SEKA salonuna gelen her tiyatro oyununa giderdim. Hiçbirisini kaçırmadan... Sanki gitmesem yok yazacaklarmış beni gibi! Ya da kapıdaki bilet kesen kır saçlı, pos bıyıklı amca, çok kızacakmış bana gibi.

İlk sahne tozunu yutmama sebep de SEKA’dır. Lise yıllarımda bir halk oyunları yarışmasında ilk kez SEKA’nın salonunda boy göstermiştim sahnede. İzmit’te avukatlık yaptığım yıllarda, ilk kez yine o sahnede ‘şarkı’ söyledim. Sonra SEKA’nın o salonunda çok arkadaşımın, eşimin dostumun belki de hayatlarında çok mutlu oldukları anlardan birisi olan nikah törenlerine tanıklık ettim. Çok insan evlendi, yeni bir hayata ‘Merhaba’ dedi o salonda.

Her İzmitli gibi benim de kültürel ve sosyal gelişimimde çok önemli bir yeri var SEKA’nın. İşte bu yüzden kapanmasın istiyorum SEKA. Çünkü o fabrikanın kapanmasıyla bir kültür de yok olacak!

* * *

O yıllarda ülkeye gerekli olan ilk yerli kağıdı üreterek dışarıya bağımlılığı ortadan kaldıran ve Türk ekonomisinde çok önemli bir yeri olan SEKA fabrikaları, aynı zamanda kurulduğu şehirlere kültürü ve sosyal hayatı da beraberinde getiriyordu. Ne oldu da, ülkeye ve insanlarına çığır açan bir kurum bunca yılın sonunda kapanma noktasına geldi. Kimler bu durumun sorumlusu? Beceriksiz, uzağı görmekten yoksun, ‘salla başı al maaşı’ düsturundaki yöneticiler mi? Diyeti neden bir kentin kültürüne, sosyal hayatına ödettiriliyor? SEKA’nın bu kadar zarar etmesinin bedelini, niye SEKA’yı ayakta tutan işçiler ve aileleri ödüyor?

Bundan 15 gün önce bir cumartesi günü, bir nedenle gittiğim İzmit’te, Demiryolu Caddesi’nde, mavi SEKA bayraklarını ellerine almış, işçiler, eşleri, çocukları, anneleri, babaları ve emekli SEKA’lılar ‘Seka Marşı’nı söyleyerek yürüyorlar, SEKA’nın kapatılma kararını protesto ediyorlardı. O gün, çok da ciddiyetini kavrayamayıp, önemsememiştim. Aklım almamıştı SEKA’nın kapatılma ihtimalini... Ta ki, pazartesi akşamı bir TV kanalında seyrettiğim direniş görüntülerine kadar!

Ama, Ankara İdare Mahkemesi, ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verince çok sevindim. Hemen İzmit’teki arkadaşlarımı aradım. Sevincimi onlarla paylaştım. Benim duygularım ‘Kapatılmasın SEKA’ diyor. ‘Yok edilmesin bir kültür!’

Ya aklım? Bunca yıldır ‘liberal ekonomi’ diye bize öğretilenler... Ama her zaman akıl galip gelmemeli değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları