Cumartesi günü aldığım narkoz sebebiyle hayatı geçici bir süre için askıya aldım.
Ama ne zor o narkozdan tam anlamıyla kurtulmak! İnsan kendine gelirken, her şeyi kopuk kopuk hatırlıyor. Galiba biraz işine gelenleri hatırlıyor da, işine gelmeyenleri de unutuveriyor.
Ama hasta olmak bazen güzel şey!!!.
Hele ayağından hasta olmak daha da güzel bir şey. Bütün sevdiğin insanlar etrafında pervane. Gak diyorsun ayağına su, guk diyorsun yemeğin geliyor. Gakkada gukbak diyorsun, en sevdiğin yemek yapılıyor, sürekli herkes birkaç defa ‘İstediğin bir şey var mı?’ diye soruyor.
Daha çok ilgi görmek, daha çok günün ‘yıldızı’ olmak fırsatını kaçırmamak için, ne kadar sevdiğim arkadaşım varsa ‘Yetişin menüsküsüm kilitlendi, bana narkoz bile verdiler’ diye telefonlar edip, herkesleri başıma topladım. Bulmuşum fırsatını kaçırır mıyım?
Şöyle televizyonu ‘locadan’ gören evin en güzel köşesine yaptırdım kendime bir yatak. Yattım karşısına. Aldım elime de uzaktan kumanda aletini. Hiç kimseye vermiyorum. Biraz narkoz sersemiyim, gözlerimin üzerinde bir dünya ağırlık var, gözlerim kapanıyor, dalıyorum ama hemen uyanıyorum çünkü uyumamak için direniyorum.
Herkes ‘Biraz uyusan’ diyor. Ama yok uyumayacağım. Niye? Çünkü Gelinim Olur musun? yarışmasında dünürler yüzleşecekler ya, kaçırır mıyım bu olayı?
Baktım ‘Gelinim Olur musun?’ başlayana kadar dayanamayacağım, arada sırada göz kapaklarımın ağırlığına daha fazla karşı koyamıyorum, gözlerim kapanıyor. Ama panik halinde gözlerimi açıp hemen ekrana bakıyorum, başlamış mı? Bir şey kaçırmış mıyım? diye.. Baktım olacak gibi değil, ‘Kendilerini her dediğimi yapmaya mecbur hisseden’ arkadaşlarıma talimatı verdim ‘Gelinim olur musun? başladığında uyuyor olursam beni mutlaka uyandırın.’
Tabii şerrimden korkarlar, bu konularda da ne kadar edepsiz olduğumu yakından bilirler hepsi. Uyandırmazlar ise, sabah ben uyandığımda başlarına ne geleceğini bildikleri için, ‘Başladııııı, uyaaaaan’ çığlıkları ile uyandım.
En baştan söyleyeyim, narkoz yada herhangi bir şey sebebiyle bu bölümü kaçırsaymışım vallahi de billahi de çok üzülürmüşüm.....
* * *
Dilek’in annesinin, kızının müstakbel kayınvalidesine getirdiği ve ‘Çiçekler ölür, ama bizim dünürlüğümüz çiçekler gibi ölmesin, alın kızımı, alın kızımı’ demeye getirdiği çiçeklerle yaptığı ‘Halkla ilişkiler uzmanlığını’ kaçırsanız, Dilek’in Ferhat’ın annesi ve kendisinin müstakbel kayınvalidesinin yatağına güller dökerek, annesinden daha iyi bir halkla ilişkiler uzmanlığı yaptığını kaçırsaydınız, evdeki neredeyse bütün kızların annelerine sarılırken ‘Aşkıııımmmm’ (sahi niye anneye babaya ya da arkadaşa aşkıııım diye sesleniyor yahu bu yeni nesil???) nidalarıyla sarıldığını görmemiş ve duymamış olsanız, Ali Kıran başkesen Pınar’ın ‘Akrabalarımın başını öne eğersem benim başım kopar’ özlü sözünü duymamış olsaydınız, Semra Hanım’ın Sinem’in annesinin karşısında ‘Ana haber bülteni’ spikerini andıran edalarla göz süzüp, gerdan kırmalar eşliğinde ‘Sağ olun efendim, çok sağ olun’ dediğini duymamış olsaydınız, Semra Hanım’ın bunca haftaya rağmen hala ısrarla Ata’nın takım elbisesinin tozunu almasını kaçırsaydınız, Ata’nın ‘Ata yaka’ gömleğinin yakalarını bunca haftaya rağmen hala düzeltmeyi beceremediğini ve elini bir türlü ‘Ata yakalarından’ alamadığını görmediyseniz, evdeki bütün damat adaylarının anneleriyle Sarayburnu Çay Bahçesi’nde çay içen sevgili edalarıyla ele ele oturmasını görmemiş olsaydınız, Hale’nin Ahmet’i, ‘Ben evliliğe hazır değilmişim, ille de annem, ille de ablam, bir adım öte gidemem’ diyerek ne yarışmasında olduğunu ve o evde bulunma sebebini unuttuğunu göz yaşları ve tısssslamalar eşliğinde anlatışını duymamış olsaydınız, reddedilen Ahmet’in hırsını nasıl duvarlardan çıkardığını görememiş olsaydınız, ve en önemlisi ‘Benim kalbim yap boz, bozdum mu bir daha yanyana koyamam’ ,’O zaman kafama sıkarım’ gibi ATAsözlerinden mahrum kalsaydınız, emin olun siz de çok ama çok üzülürdünüz.....
Yahu bakın yüzüncü yazı ‘Gelinim Olur musun’a kısmet oldu. Popüler kültür mantarı olarak köşe kaptık, yüzüncü yazının konusu da Türkiye’nin son zamanlardaki en önemli popüler kültür hadisesi oldu tesadüfen.. EEE kader kısmet işte! Ne demişler insan yedisinde ne kadar mantarsa, yetmişinde de o kadar mantar!!!