Gece Yarısı Ekspresi neden durdurulamadı

Biz Ödemeyiz Sen Öde

Malta, tarihi, denizi ve kültürel zenginlikleriyle etkileyici bir ada ülkesi.

“Game of Thrones” dizisinden sonra ünlenen bu Akdeniz ülkesi özellikle marinaları ve butik otelleriyle dünya zenginlerinin gözdesi.

Adanın tarihi mekânlarını dolaşırken Fort Saint Elmo hapishanesini de ziyaret ettim.

Bu ziyaret aklıma daha önce yazılmamış ama ülkemizin tanıtımına ciddi zarar vermis olan Midnight Express (Gece Yarısı Ekspresi) filmini getirdi.

Türkiye’de tatilden olan ABD’li bir gencin ülkesine dönerken götürdüğü uyuşturucuyla Türkiye’de yakalanıp hapiste yaşadıklarını anlatan filmin koğuş sahneleri İstanbul’da çekim izni verilmediği için Malta’da çekilmişti.

Hapishaneyi dolaşırken aklıma filmin yayınlanmasını o dönemin hükümetinin talebiyle engellemeye çalışan ünlü müzik yapımcısı Ahmet Ertegün’ün bana 2005 yılında New York’taki ofisinde filmde dair anlattıkları geldi.

Bunu bana anlatma sebebi ise birçok Türk sanat çevresinin Ertegün’ü Türkiye’ye milyonlarca dolarlık turizm zararı vermiş bu filmi engellemediği için eleştiriyor olmasıydı.

Ertegün işin esas yüzünü anlattığında ise konunun aslında öyle olmadığını anladım.

Filmin senaristi Oliver Stone ile arkadaş olan Ertegün, 1977’de çekimlerine başlanmış filmin yapımcılarıyla çalışan Stone’a telefon açmış ve filmden vazgeçmelerini rica etmiş. Stone her ne kadar buna pek sıcak bakılmadığını belirtse de, filme o zamana kadar harcanan rakamın ödenmesi koşuluyla yine de bu ricanın kabul edilebileceğini söylemiş.

Bu duruma sevinen Ahmet Ertegün dönemin hükümet yetkililerine haber verdiğinde ise şok olmuş. Çünkü bu bedelin ödenmesi reddedilmiş. Hatta Ertegün’e kendisinin ödemesi söylenmiş.

Olacak iş değil!

İşte böylesine kritik bir karar sonrasında Ertegün’ün tüm çabası boşa gitmiş.

Film ne yazık ki durdurulamamış ve Türkiye imajına dair kara bir propaganda olan yapım beyazperdeye çıkmış.

Malta’da plato olarak kullanılmış bu hapishaneyi dolaşırken Ertegün’ü rahmetle, bu yanlış kararı verenleri ise esefle andım.

Tarihi Otel Severlere

İki günlük kısa ziyarettimde ülkenin turistik şehri Valetta’daki AX Rosselli Privilege Otel’de konakladım. Hem barok hem de rönesans dönemi izler taşıyan, eski bir saraydan dönüştürülen 25 odalı otel çağdaş mimari çizgileri, tarihi detaylarla birleştirmiş.

Lokasyonu ünlü Merchants caddesi. Popüler noktalara hızla gidebilmek ve alışveriş için ideal bir konumda.

Oteldeki Grain isimli Michelin yıldızlı restoranı ve teras katındaki şehir ve deniz manzaralı havuz alanı da oldukça iddialı. Malta’da 7 farklı lokasyonu olan otelin tarihi Mdina bölgesinde yeni bir SPA oteli yakında açılacakmış. Kendini şımartmayı sevenler şimdiden not alabilir.

Gastronomik Bir Cennet 

Gün içinde farklı şehirlere gondollarla kolayca gidebileceğiniz adada, ünlü isimlere rastlayabileceğiniz mekân ise Malta’nın bugün halen ayakta olan en eski restoranı unvanına sahip Rubino.

1906’dan beri açık olan işletme Akdeniz mutfağı ağırlıklı bir menü sunuyor. Bir diğer trend mekân ise bir üyelikli kulüp olan ama restoran alanı dışarıdan misafirlere de açık olan Gracy’s Club. Şehrin elitlerinin ve ülkeye ziyarete gelen yabancıların sıkça ziyaret ettiği kulübün restoranı kadar teras bar alanı da olduça keyifli. Şehirde öğle yemekleri için ise tavsiyem tarihi bir konak avlusundaki Meida ve eski bir mahzen içindeki Ramplia.

Bunlar dışında 1837 yılında kurulmuş Caffe Cordina pastanesini ziyaret etmeniz ve yerel tatlıları denemenizi önerim.