Paylaş
Bir neşe basıyor, insan anlık da olsa kendini iyi hissediyor. Gereksiz bir heyecanla herkes birbirinin sözünü keserek konuşuyor.
İçinde bulunduğumuz durum belli. Moraller sıfırın altında seyrediyor. Çoğumuzun işleri nanay; maaşlı yaşayanlar ay sonunu görmeyi bırak, ilk haftayı zor bitiriyor. Ortalık gergin, memleket darbuka kıvamında. Biraz geçmişe dalıp, mutlu olduğun bir kaç günü anımsayamazsan, zaten sıyırıp atacaksın kayışı.
Her yaşın nostaljisi, herkesin kendine ait bir hayat hikayesi var elbette. Herkes gözlerini kısıp geçmişe gittiğinde, kendininkine gidiyor. Geçmiş hayattan müzikler anımsıyor, içinde ömürler geçmiş eski evleri, bir sevgilinin sürdüğü parfümü, okul koridorunda atılmış olan platonik bir bakışı hatırlıyor.
Nostalji genellikle olumsuz duygularla tetiklense de, nostaljik duyguların bünyede esmesi, zorluklarla başa çıkmaya yardımcı olan hormonların salgılanmasına sebebiyet veriyor. Yani zorlu zamanlarda insan, geçmişte yaşanan güzel anılara geri dönerek, bugünü sağlığına zarar vermeden geçirebilmek için, anlık bir savunma mekanizmasını devreye sokuyor.
Yaşıtlarım 80’ler ya da 90’lara gidiyorlar nostaljik muhabbetlerinde. Aslında insan belli bir tarihi özlemiyor da, o tarihteki kendini özlüyor tabi. Kendi geçmişinden bir şarkı duyduğu zaman, o şarkıya hislenmiyor. O şarkıyı dinleyen kendi gençliğine özeniyor. Eski sevgiliyi özlemiyor eski günleri düşünürken insan. Eski sevgiliyi seven kendisini hatırlıyor.
Yoksa seksenlerin, doksanların özenilecek bir tarafı yok aslında. Bugünün çocuklarına ağzına dayasan yemezler leblebi tozunu, elma şekerini, sokakta satılan macunu. Hiç kimse tercih etmez artık ankesörlü telefon önünde beklenen kuyruğu, çektiğin fotoğrafı fotoğrafçıya götürüp bir hafta sonra teslim almayı. Televizyondan sadece bir kaç kanalı izlemeyi; oyun oynarken atariyle, yılanla, tetrisle yetinmeyi. Bir sonraki şarkıyı dinlemek için kaseti ileri sarmayı, tekrar dinlemek için geri sarıp beklemeyi. Karışık kaset kavramını özlemiyoruz, karışık kaset yaptıran duyguları özlüyoruz. Yani o günlerdeki kendimizi.
Ne çirkin bir şeydi, ama Tombi deyince ağzı sulanacak bazılarının. Zeyna deyince gözleri parlayacak bir kısmının; Ruhsar, Süper Baba, Mahallenin Muhtarları’nı duyunca gözleri buğulanacak diğerlerinin. Ana Britanica ansiklopedi seti versen eline, bin bir hikaye anlatacak bir sürüsü. Müjde çorap reklamını izletsen, son notasına kadar ezbere söyleyecek öbürüsü.
Kendimizi özlüyoruz. Tombiyi, çokomeli değil. Cenk Koray’ın Telekutu’sunu özlemiyoruz. Bugün olsa beş dakika ayırmayız vaktimizden hiç birimiz. Rahmetli Cenk Koray’ın sulu esprilerinin uçuştuğu odada, çıtır çıtır yanan sobanın üstündeki kestaneyi, banyo günü olan pazarın eve yaydığı sabun kokusunu, gencecik anne ve babanın verdiği güven duygusunu özlüyoruz.
Koltuklarımız şimdi daha rahat, daha konforlu ama, bir dolaplı çek yat görünce gülümsüyoruz. Her keseye, her kesime, her renkte, her çeşitte ayakkabıyla dolu vitrinler. Biz, bayram sabahı yastığımızın altına sakladığımız rugan ayakkabıyı tekrar giymek istiyoruz.
Nostalji yapmakta ve ara sıra iyi hissetmekte bir problem yok. Problem; ileride nostalji yaşayabilmek için, bugün güzel bir şeyler yaşama zorunluluğu.
Çocuklarımız, yeni yapılan bir araştırmayla, 72 ülkeyle karşılaştırıldığında ‘dünyadaki en mutsuz öğrenciler’ seçiliyor.
On beş yaşında; vücutlarındaki hormonlar tavan yapmış, aşık olmak, uykusuz geceler geçirip sevgilisini düşünmek için yeni gelişmiş bünyeler, bunların yerine türlü gelecek endişesi taşıyan bir güruha dönüşüyor.
On altı, on yedi yaşlarında bir kaç gencin nostaljisine tanık oldum geçen. Beş, altı yıl öncesini konuşuyorlardı. ‘Ne kadar da dertsizlerdi o zaman, ne güzel eğleniyorlardı, falan, filan’. Daha gerisini konuşamıyorlardı tabi, çünkü çocukluk anıları bölümüne geçiş yapıyorlardı biraz daha geçmişe gidince. Daha yakına da gelemiyorlardı, çünkü ‘geçen sene’ gibi nostaljiye yakışmayan terimler kullanmak zorunda kalacaklardı.
Dar alanda kısa nostalji yapmaktaydılar, çünkü onlar bile bugünlerde kendi geçmişlerine bir özlem duyma ihtiyacındaydılar.
Gelecekte hatırlayacak bir kaç güzel günü bugün yaşayamayan, ileride nostalji bile yapamayacak. İşte budur, beni bugünlerden soğutan.
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş