Çok çalışmak lazım çok(!)

Çok çalışmakla oluyor mu acaba?

Haberin Devamı

 

Çok çalışıp, çok kazanıp, az harcamak mı lazım? Yoksa yeteri kadar çalışıp, geri kalan zamanda biraz sallamak mı lazım hayatı? Çok istediklerimizi, gerçekten istiyor muyuz? Yoksa sistem bize bunu mu diretiyor zorla?

*

Çalış, çalış kimseye yetmiyor. ‘Ne haber? Ne yapıyorsun?’ diye sorduğun herkes şikayette. ‘İyi misin?’ diye sordukların ‘Sürünüp gidiyoruz’ diye yanıtlıyor. Sanki insanoğlu değil, sürüngen familyasındanız, doğamızda var sürünmek.

 

Hiç ‘Çok iyi gidiyor, harika bir hayatım var’ diye yanıt aldığınız oldu mu birinden? Ya çok çalışıyordur, ya işler iyi gitmiyordur ya da para yetiştiremiyordur hayatına. Genel bir ‘çok çalışan mutsuz çoğunluk’ olma durumumuz var.

 

*

 

Haberin Devamı

Peki neden çalışıyoruz bu kadar? Neden üç günlük dünyada bu kadar yoğunuz? Neden önce kendimize, sonra sevdiğimiz insanlara çok az vakit ayırabiliyoruz?

 

Hanginiz telefonunu kapatabiliyor hafta sonu? Bir pazar gününü gönlünüzce yaşadığınız oldu mu? Olduysa, ne kadar geride kaldı o gün?

 

Kiradan kurtulmak için girdiğiniz, ömür boyu ödemekle yükümlü olduğunuz faizli ev kredisini ödemekle mi geçecek hayat? On dört yıl sonra kredi bitince çok mu rahatlayacaksınız yani?

 

ÖTV’siyle, KDV’siyle iki katı para ödediğimiz, çok da hayallerimizi süslemeyen arabaya, bir araba parası da faiz ödeyerek sahip olunca ne kadar mutluyuz sürücü koltuğunda? Bir depo benzine iki depo da vergi ödeyerek fıldır fıldır da gezinemiyoruz sonuçta. Gezinirken, mayın gibi dolaşan diğer insanlarla tepişmiyor muyuz ayrıca trafikte?

 

*

 

Ne zaman bir arkadaşı aradık sadece hatır sormak için? Ne zaman çok keyif aldık yaşadığımız bir andan? Hangi gün güldüğümüz kadar hiç gülmedik son on, on beş yıldır?

 

Haberin Devamı

Üniversiteden sonra sorumluluklar ardı ardına sırtımıza binerken, ne uğruna küfeyi şöyle bir kenara bırakıp, kafamıza göre bir vakit geçirdik?

 

*

 

Kafayı değiştirmeden, bu sorulara olumlu cevap vermek mümkün değil maalesef. Evet, bizden sonra gelenlere bir şeyler bırakmak önemli hissettiriyor olabilir. Çocuklar için perişan halde çalışmak da. Kariyeri bir şekilde halledip sonra kendi hayatına bakmak isteyenler de olabilir aranızda. Ama o kariyer hiç bir zaman tam da istediğiniz gibi hallolmayacak, bunu bilesiniz.

 

*

 

Kafayı değiştirmekten kastım; istekleri sınırlamak, dünya işlerinden elini eteğini çekmek, bir hırka bana yeter kafasına geçebilmek değil. Neyin önemli olduğunu fark etmek, önemli gibi hissettirilen ticari malların ihtiyaç sıralamasında ne kadar alt sıralarda olduğunu anlamaktan bahsediyorum.

 

Haberin Devamı

On liraya mal edilen bir parfümü koleksiyonuna katınca ve fosur fosur sıkınınca reklamdaki o mükemmel kadın olmuyorsunuz hiç biriniz. Rüyalarınızı süsleyen, o on dördüncü ayakkabınız ve yedinci çantanız size sadece bir sonraki ayakkabı ve çantaya kadar mutluluk verebilir. Elli liralık o elbiseye takılan bir etiket yüzünden bin beş yüz lira verince çok daha güzel görünmüyorsunuz kızlar. Güzellik içinizde. Huzurlu bir kadının gülümsemesinden daha çekici hiç bir şey yoktur.

 

James Bond gibi hissedemezsiniz reklamlarda o adamın kolundaki afili saati takınca beyler. Hiç birimiz o ayakkabıyı alınca daha hızlı koşmuyoruz. Statü peşinde yaşamaktan yorulmadık mı? Bir kadını en çok çeken erkeksi özelliğin zeka ve espri anlayışı olduğunu duymadınız mı? Saatin o saat, tişörtün o marka, popondaki pantolon tasarımcı kotu olmazsa ne olur? Seni sen yapanlar bunlar mıdır? 

 

*

 

Haberin Devamı

Sevmek, sevilmek, gülmek, güldürmek, güven vermek, güvende hissetmek neden bu kadar aşağılara itildi? Kaotik yaşamlarınızı, boşuna geçen günlerden biri daha bittiğinde yastığınızda sorgulamıyor musunuz?

 

Sakin, huzurlu, kendi içinde mutlu, başkalarına karşı sabırlı ve toleransı yüksek insanlar olmayı ne zaman bıraktık? Trafikte ya da sokakta hiç tanımadığınız, muhtemelen iyi bir insanla kaç kere küçük sebeplerle tartıştınız? Kaç kişi size bugüne kadar anlamsız gerekçelerle ve hiç bir suçunuz yokken höykürdü yol ortasında?

 

*

 

Mutsuz olmayı bırakmamız lazım. ‘Mutsuz bir ülkede yaşıyoruz ama’ demeyin. Zor şartlar altındayız. Rüzgar sert esiyor bu topraklarda. Olduğun yerde kalabilmek, direnmek için bile çok enerji harcamak gerekiyor. Fakat, her şeye rağmen kendi içimizde var olan mutluluğu bulmamız gerekiyor. Çünkü dışarıda bir yerde değil. Kendi içimizde mutluluk. Para için çabaladığımızdan daha fazla, mutluluk talep ederek yaşamalıyız.

 

*

 

Haberin Devamı

Az, daha fazladır. Yeterlidir. Ne kadar az şey beklersen karşındakinden, o kadar pozitif bir ilişki içinde olursun. Kendinden de çok şey beklememelisin. Fazla yüklenmemelisin. O en iyi okula girmek için bugününü yok etmemelisin. Çok istediğin o ‘şeyi’ almak için perişan etmemelisin kendini. Kariyer basamaklarını ağlayarak çıkmamalısın.

 

Bir gün daha var olacağımızı kim biliyor?

 

Kendi geçmişlerine baktıklarında ‘Daha çok güler, daha çok sever, daha çok seyahat ederdim’ dediklerini unutma yaşamlarının son günlerinde olan insanların.

 

*

 

Durup dururken niye mi yazdım bütün bunları? Hiç aklımdan çıkmıyor ki! Kendimi sürekli telkin yoluyla eğitmeye çalışıyorum. Bazen kapılıyorum akıntıya, ‘benim de şundan olsa ya’ diyorum. Sonra süper lüks arabasında ter içinde, sinirle telefonda bağıran, çağıran bir adam görüyorum. Anlındaki damarlar şişmiş, kim bilir neyin mutsuzluğunu yaşıyor. Daha fazla, daha fazla diye mi bağırıyor kendi hayatına?

 

Kendime geliyorum. Az, çoktur. Fark ediyorum ki; huzurla gidemiyorsam işime, keyifle çalışamıyorsam, sorun bende. İşimde değil. Evimde mutluluğu yakalayamıyorsam, evimdeki eşyalar değil sorumlu olan. Evin metre karesi de, televizyonun büyüklüğü de mutluluğu artırmıyor.

 

*

 

Mutluluk içimde. Sizin de öyle. Bütün dünya; siz de, ben de, bunun böyle olmadığını hissettiren işlerde çalışıyor olsak da, az daha fazladır. Ne kadar azsa, mutluluk çoktur. ‘Bazen hatırlamamızda fayda var’ demek istedim bugün sizlere.

 

İyi hafta sonları dilerim.

 

*

 

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

Yazarın Tüm Yazıları