İşte o an, bir altın madeninin üstünde olduklarını algılıyorlar. Tamamen duygusal(!) nedenlerle bu mucizevi tedaviyi az sayıdaki şizofreni hastaları yerine tüm dünyayla paylaşmaya karar veriyorlar. Zaten buldukları ilaç şizofreni hastalığını daha kötü hale getiriyor!
*
1987 yılındaysa bir devrim gerçekleşiyor. Prozak adlı yeni ilaç sadece Amerika’da ayda 650bin kişiye reçete edilerek bir rekor kırıyor. İlaç endüstrisinin o tarihlerde bile milyar dolar gördüğü ilk satış rekorları yakalanıyor. Adına filmler çekiliyor, dünya genelinde düzenli kullanım, anında 10 milyon kişiye ulaşıyor.
Bu satışların, bu yayılmanın çok erken olduğu ve ilacın gerçek sonuçlarının beklenmeden yaygınlaşmasının hala tartışıldığı da bir gerçek.
Her zamanki gibi doğru cevap (e) şıkkı. Haydi kolay gelsin!
*
Bizim ülkede pek popüler, kendi ülkesinde sonsuz ve son derece olumsuz tartışmaların öznesi, Venezuela Devlet Başkanı Madurro; geçtiğimiz hafta ne yapmıştır da, tüm dünyanın gündemine oturmuştur?
a)Ülkesinde enflasyonun yüzde seksen üç bin olmasıyla
b)Değersizleşen para birimi yüzünden vatandaşlarının ‘antik takas’ sistemine geri dönmesiyle
Bu abi, çok değişik bir insandır.
*
Fransız filmi dediğinde ilk akla gelenlerdendir.
Louis de Funes, Alain Delon, Jean-Paul Belmando, Vincent Cassel, Jean Reno dedin miydi, bence dünya sineması Fransız aktörlerinde bir durur...
Hazır girmişken internete, arayıp bulun bir. UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesine girmiş, el üstünde tutulması gereken, Roma döneminden kalma bir kale.
*
Restorasyon yapılıyor işte. Ne lazım?
- Surların merdivenleri aşınmış abi.
Çocukları olanlar, hayatlarında hiç duymadıkları sorulara maruz kalıyorlar. Eskinin bilgileri geçersiz, yetersiz ve zayıf kalıyor. İnternette son derece aktif ebeveynler bile çaresiz...
Evde oğluşlarımla takılırken, hiç duymadığım bir müzik grubunun adıyla irkiliyorum!
Halbuki yaş aldıkça her şeyi kaçırırım, çok yakından takip ettiğim müziği kaçırmam diye düşünmüştüm.
Bir bakıyorum ki, sadece yeniyi takip etmek adına dinlediğim ve pek de hoşlaşmadığım Taylor Swift ve ergen Justin Bieber büyümüş ve bizim oğluşların gözünde tarih olmuş gibi görünüyor. Şaşırarak ben de tarih oluyorum...
Ariana Grande, Sia, Drake dinliyorum bizimkilerle aynı dili konuşmak için.
‘Kiki do you love me?’ esprileri yapıyorum, ‘Backpack Kid dansı’ şeyetmeye çalışıyorum...
Biz bu işin altından kalkarız diyenlerden misiniz, insan her şeye alışıyorculardan mı?
Ben ekonomist değilim, gerçek rakamlarla da ilgilenmiyorum gerçekten. Bilmem kaç yüz bin olmuş galiba son dönemde çeşitli yollarla tasını tarağını toplayıp gidenler. Gidenlere selam olsun, herkesin bir bildiği var elbet...
O kadar kolay bir karar olmadığının da farkındayım, ‘Ya sev, ya terk et!’ gibi kaba saba bir düşüncem de yok hayatla ilgili.
Kolay mı evini, hala hayattaysa ananı, babanı, büyüdüğün mahalleyi, her gün selamlaştığın bakkalı, ‘bu sana yaramaz abiciğim’ diye satamadığı malzemeyi sana kakalamayan mahalle manavını, kırk yılda bir görsen de görüşme ihtimalini sevdiğin çocukluk arkadaşlarını, en yakın kankanı, bildiğin, öğrendiğin her şeyi bırakıp gitmek?
Çalan telefonu yüzünü buruşturarak açtığın akrabanı bile geride bırakmak kolay mı?
Çekirdek aileni alıp gitmek, yepyeni bir hayata adapte olmak, her şeye sıfırdan başlamak kolay mı?
Yıllardır yurtdışında yaşayan bir arkadaşımla sohbet ettim geçen gün, uzun uzun.
Neler özlemiş neler...
Direk takipte değiliz de, yakın markajda olanlar sağ olsun, tosunun sadece gittiği gördüğü değil, bindiği gezdiği de, yediği içtiği de gözümüzün önünde her daim.
Önce Uruguay’daki evini, arabalarını dikizlemiştik milletçe. Bahçeli, koca bir evin önüne park edilmiş son model ciplere, spor arabalara hasetlenmiştik. ‘Mesele nasıl kazandığın değil, nasıl harcadığın’ diyen bir yanlış sistemi evlatlarımıza izah etmeye çalışmıştık.
Sosyal medyada dolaşırken rastladığım bazı paylaşımlar insanı oturduğu yerden düşürüyor. Zaten komik bir paylaşımı kendi arkadaşlarına göstermek ya da içinde olduğu gruba yollamak hepimizin hayatının bir parçası oldu artık.
Biz, mizahla eleştiriyor, eleştirilerle eğleniyoruz.
Başka ülkelerin insanları komik değil mi? Tabi ki her ülkede çok komik bir çok insan vardır. Ben, bizim ülkedeki komik insan sayısından bahsediyorum!
Bunda, ülkenin içinde bulunduğu şartların rolü büyük elbette fakat yaşadığı şartları eleştirmek için mizah yolunu tercih etmek de büyük zeka istiyor.