Paylaş
O arenadaki enerjiyi, mücadele gücünü, kondisyonu, takım ruhunu yakalamanız için asıl yol antrenman sahasından geçiyor. Çalışan, ter akıtan kadroya girmez, gezen-tozan oynamaya devam ederse top da seni sevmemeye başlar bir anda. Aykut Kocaman bu camianın yetiştirdiği bir isim. Geçen sezonki şampiydnluğun tesadüf olmadığını kanıtlamak için birleştirdi camiayı. İşte Ankara’daki geri dönüş, işte dünkü başlangıç. Bir yandan lig, bir yandan kupa, bir yandan 3 Temmuz süreci. Geçen yılki kadronun daha gerisinde, bir yıl daha yaşlı bir takımla buralara gelmek. Ve bu başarının arkasında yan istikrarı F.Bahçe’ye getiren ismi bu “mücadeleyi” uzaktan seyretmesi.
Maç beklendiği gibi başladı, beklendiği gibi gelişti. Cristian’ın bu sezonki tüm kırılma anlarında olduğu gibi yine öne çıktığını gördük. Uzaktan şutla gol arayan Trabzonspor’a karşı Sow golleri kaçırırken Cristian güzel bir gol attı. Emre’nin hem savunmaya yardım, hem pas organizasyonu hem de tribünleri ateşleme adına çok önemli bir oyuncu olduğunu gördük. Bir kez daha. Stoch yok. Çünkü arkaşlarıyla gezmek dendinde şu aralar. Caner var. Çünkü aile hayatı, biraz daha bencillikten uzak futbol ve daha iyi yaşamla haşır neşir. İlk golün hemen ardından Cristian’ın Kocaman’a koşuşu, Kocaman’ın sevinci paylaştıktan hemen sonra önce Mehmet ardından Emre’ye aynı şeyleri söylemesi. “Pas, pas, pas”... Mücadelenin ötesinde rakibi yormaya yönelik hamlelerin başlangıcı bu sözler.
Bu oyun karakterini kaybetmez, herkes taşın altına elini sokarsa hikayenin sonu mutlu biter.. Ve Trabzonspor... Kadıköy’de kazanmakta zorlanıyorlar. Ama asıl sorun tek hamleli ve Burak’a endeksli takım olmaları. Son zamanlarda bu kadar savunma açığı verdikleri ve hücumda etkisiz kaldıkları maç oynamamışlardı. Birkaç maç Burak’ı yedek bırakıp yeni bir oyun anlayışı peşine düşseler çok daha başarılı olurlar bence.
Stoch
Kocaman’ın Stoch’u kadroya almayarak tüm takıma “adalet” duygusunu aşılaması.
Paylaş