PAZAR akşamından bu yana tüm Türkiye aynı sorunun yanıtını bulmaya çalışıyor: "Neden Galatasaray Kadıköy’de kazanamıyor?" Fenerbahçe camiasının olağanüstü motivasyonundan mı? Galatasaraylı futbolcuların Kadıköy’ün atmosferini kaldıramamasından mı? Seyirci baskısından mı? Neden?
Galatasaray, Aziz Yıldırım başkan olduktan sonra F.Bahçe ile 1998-99 sezonunda Kadıköy'de 2-2 berabere kalmış, ezeli rakibine karşı Saracoğlu Stadı'ndaki son galibiyetini ise 1999-2000 sezonunda almıştı. Sarı kırmızılılar, 22 Aralık 1999'daki o maçı 2-1 kazanmıştı. O tarihten beri Kadıköy’de yenilmedi Fenerbahçe. O sezon UEFA Kupası’nı kazandı Galatasaray.. O tarihten bu yana Fenerbahçe’yi deplasmanda yenemedi..
Galatasaray’ın yaşadığı Kadıköy sendromunun çok benzerini Fenerbahçe de Türkiye Kupası’nda yaşıyor. Tam 25 yıldır o kupayı kazanamadı Fenerbahçe.. Oysa çok daha zorlu bir kulvarda; ligde 7 şampiyonluk var o tarihten sonra.. Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynanmış, UEFA’da 4.tur görülmüş.. Ama bir türlü o kupa kazanılamamış. Çünkü çıkılan her önemli kupa maçında "O kupayı kazanamamış olmanın baskısı" var takımın üstünde.. Sadece o yılın değil, 25 yılın baskısı..
Skibbe ağırlığı kaldıramadı
Galatasaray da aynı baskıyla Kadıköy’e geldi. Futbolcuların önünde "F.Sahçe’yi yenmek" görevi durmuyordu sadece.. 9 maçtır yapılmayanı yapmaya soyunmuştu sarı kırmızılı takım. Kariyerinin belki de en renkli gecesinde Skibbe bu ağırlığı kaldıramadı mesela.. Euro 2004’ün gol kralını çizgiye hapsetti. Takımın en etkili silahlarından Kewell’ı yedek soyundurdu. İkinci yarıda iki forvetini birden çıkardı.
Ayhan; takımın en tecrübelisi olarak, sinirlerine en hakim olması gereken kişiyken arkadaşlarını sakinleştiremedi. Arda, Sabri, Ümit Karan, hatta Lincoln agresif yanlarını öne çıkardılar..
Ve G.Saray 9 yıldır olduğu gibi yine Fener’in bu tuzağına düştü.. Sahada sinirlerine hakim olamadı G.Saray’ın yıldızları.. Akılları 9 yılın rövanşını almaktı. Maçı kazanmanın ötesinde.. Sakin kalamadılar.. Sabırlı, bekleyen, ölçülü saldıran, 6 yıl önce 7 atakta 6 gol atan F.Bahçe’nin tuzağına bir kez daha düştüler.. Bir kez daha sinirli kaybetti, sabırlı kazandı..
Birkaç küçük ayrıntı
FENERBAHÇE, çarşamba gecesi oynadı Arsenal’le. Maç bitiminde de özel uçakla Türkiye’ye döndü. Perşembe, cuma ve cumartesi derbi için hazırlandı.
Galatasaray, Benfica maçı için Lizbon’daydı perşembe gecesi. Maçtan sonra Lizbon’da kalındı. Türkiye saatiyle 16.30 gibi İstanbul’a inildi. Yorucu yolculuğun ardından 18.00’de bir idman yapıldı. Cumartesi günü de bir çalışma vardı.
Derbide ilk 45 dakika fizik olarak direndi G.Saray. İlk yarıda daha fazla kaleye giden, baskılı olmaya çalışan, öne geçen bir takım görüntüsündeydi. UEFA takvimine göre yapılacak bir şey yok. Bu program yoğunluğu da hedefleri büyük olan takımlar için bir bahane sayılmamalı. Ama teknik adamlar ve futbolun patronları bu tür büyük maçlardan önce tüm detayları göz önüne almalı.
F.Bahçe, Arsenal karşısında ilk onbirde oynatmadığı Josico ve Deivid’i G.Saray karşısına sürdü. Skibbe ise takımın yorgunluğunu göz önüne almadan aynı takımla çıkmayı tercih etti.
Bunun dışında F.Bahçeli yöneticiler Aragones’e bu maçın önemini anlatmak için ellerinden geleni yaparken; Skibbe, Lincoln ve Meira’nın kamptan ayrılıp sabaha kadar dışarıda kalmalarına izin verdi. Bir anlamda takımdaki bütünlük bölündü. Yenilgiye doğru ilk adım atılmış oldu.
Özel bir oyuncu
BU akşam haftanın sonucu en çok merak edilen maçı oynanacak.. Fenerbahçe-Ankaraspor mücadelesini seyretmek için o kadar çok neden var ki.. Bir tarafta Fenerbahçe tarihinin en başarılı başkanı.. Diğer tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı..
Bir tarafta Euro 2008’in şampiyon takımını çalıştıran, tecrübeli ama ligde çok kötü sonuçlar alan Aragones.. Diğer tarafta Fenerbahçe tarihinin 1.Lig’de en çok gol kaydeden futbolcuunvanlı ismi Aykut Kocaman..
Bir tarafta geçen sezon Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesinde 2-2’lik beraberlikle önemli rol oynayan ve son 5 maçında sadece 1 gol yiyerek 15 puan toplayan Ankaraspor.. Diğer tarafta her maçı Rus ruletine dönen son 5 maçında 15 gol atan Fenerbahçe.. Bir tarafta lig ikincisi, diğer tarafta son 5 sezonda en kötü derecesi lig ikinciliği olan bir takım..
Bütün bunların dışında bu maçı izlemek için bin nedenim daha var benim. Türk futbolunun pırıl pırıl bir yıldızını; Özer Hurmacı’yı çıplak gözle izleyebileceğim tekrar. Henüz 22 yaşında Özer.. Her iki ayağına da müthiş kullanıyor. 10 maçın tümünde forma giydi. 7 gol pasıyla ligin asist kralı. 2 golü var. Özellikle çizgiye inip geriye doğru bıraktığı toplarla De Nigris ve Mehmet Çakır’a gol attırması dikkat çekiyor. Özer geçen sezon Galatasaray’la bir protokol imzalamıştı ama yönetimin vazgeçmesi sonrası kulübünde kaldı. Ailesi de futbolcu kökenli. Dayısı Trabzonsporlu Lemi Çelik. Eniştesi teknik direktör Sadi Tekelioğlu. Dilerim Özer, bu çizgisini sürdürür. Biz de önümüze gelen Brezilyalı’yı Türk yapma sevdasına düşmeyiz.