GEÇEN haftanın en önemli açıklamalarından biri Hürriyet’te Aziz Yıldırım’a aitti. Çoğu kez tekrarladığı gibi, yabancı sayısının serbest bırakılmasını istiyordu Fenerbahçe Başkanı.. Aylardır tartışıp duruyoruz bu konuyu zaten.. Ama en ilginç açıklamalardan biri UEFA Başkanı Platini’den geldi.. Platini, "İnter’de 20’ye yakın yabancı vardı, Fenerbahçe karşısında haksız bir rekabete yol açmadı mı?" sorusunu, "Evet yol açtı, ama İnter açısından bir haksız rekabet söz konusuydu.. Maçı Fenerbahçe kazandı çünkü.." diyerek tavrını ortaya koydu..
Fikrim değişti
UEFA Başkanı’na göre takımların kendi ülkelerinin karakterini de yansıtmaları gerekiyordu ve sınırsız yabancıya karşıydı.. Ben de geçen sezon Yıldırım’a yakın düşünceler içindeydim.. Ama her geçen gün fikrim değişti.. Yabancı sayısının bir şekilde sınırlandırılması, hatta İngiltere’deki gibi kriterler getirilmesi gerektiğini düşünüyorum artık..
Peki hızla gelişen ve değişen futbol endüstrisinde hangi görüş daha gerçekçi.. Platini’yi mi savunmalıyız yoksa Yıldırım’ı mı? Avrupa’nın milyonlarca dolar bütçeli güçlü ekipleriyle rekabet için sınırsız yabancı mı gerekiyor?
Milan geçen sezonun Avrupa şampiyonu.. Atina’daki finalde Liverpool’u yenerken ilk onbirinde 6 İtalyan futbolcu vardı.. Fenerbahçe’ye yenilen İnter’in ilk 11’inde ise 8’i Güney Amerikalı, 1’i Fransız, 1’i Sırp, 1’i İsveçli 11 yabancı vardı.. İtalyan takımının sadece teknik direktörü İtalyan’dı.. O da koltuğunu bir Portekizli’ye kaptırmak üzere..
Akılcı adımlar
Bunun tersi görüşleri ortaya atmak ve örnekleri vermek de mümkün.. Ama çok çok büyük bir bütçeniz yoksa.. Büyük futbolcuların kolayca geldiği bir ülke değilseniz.. Milli Takım bazında hala finallere gitme konusunda işiniz çok zorsa.. Yabancı sayısı konusunda çok akıllı adımlar atarak kararlar almalısınız..
Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Porto, UEFA Kupası’nı kazanan G.Saray bunun en güzel örneklerini vermişlerdi..
Rekabet ortamı
Şimdi sıra F.Bahçe’de.. Sınırsız yabancı kararı sarı lacivertli takım için çok büyük bir tehlikeyi de beraberinde getirebilir.. Sadece hedef maçlarını oynayan, Rize’yi, Bursa’yı, Sivas’ı, Kayseri’yi küçümseyen futbolcular ele geçirebilir takımı..
Eğer Türk oyuncularının da içinde bulunacağı bir rekabet ortamı oluşturulur, akıllı yabancı transferler yapılırsa başarı daha kolay gelir..
Bİr garip karar!..
TRABZONSPOR-Sivasspor maçı Türk futbol tarihine geçecek cinsten gelişmelere sahne olmaya devam ediyor.. Kararın ilk alınış şekli, Tahkim’den dönüşü, takımların tepkisi derken, gelişmiş ülkelerde olmayan bir durum ortaya çıktı..
UEFA toplantısı bizde yapılıyor, Avrupa’nın gözü bizde.. Platini Türkiye’ye gelmiş.. Ama yaklaşık iki ay önce oynanan maçtan kimin kaç puan aldığı bir türlü belli değil..
UEFA, EURO 2008 elemelerindeki Danimarka-İsveç maçında hakeme yumruk atmaya çalışan taraftar nedeniyle cezayı üç gün içinde açıklamıştı..
Önemli olan kararın doğruluğu ve kamuoyunu tatmin etmesiyle birlikte, bir an önce alınıp akıllarda soru işareti oluşturmamasıdır..
Federasyon maçın skorunu resmen tecil etmek için neyi bekliyor anlamıyoruz?
Parreira’yı unut!
AYKUT Kocaman bu sezonun hayal kırıklığı.. Ankaraspor’la 7 maçlık performansı bu gerçeği ortaya koyuyor. Ligin sonunda olması bunu perçinliyor. Ama her şeyden önemlisi Başkent ekibinin sıkıcı futbolun bayraktarlığını yapıyor olması Kocaman hakkında soru işaretleri oluşturuyor..
Oysa Aykut bu değil.. Türk futbol tarihinin en cesur söylemlerinden birinin altına imza atmış, bu nedenle Fenerbahçe gibi bir kulüpten gönderilmeyi göze almış, futbolcuyken kontrataklardaki üstün başarısı, plaseleri, gol vuruşları, kısa boyuna rağmen attığı kafa golleri ve sarı lacivertli formayla kazandığı gol krallıklarıyla kendini kanıtlamıştı.. Kocaman bir futbolculuk kariyeri vardı Aykut’un..
Capello Fenerbahçe’nin 100. Yıl etkinlikleri çerçevesinde "Her ünlü yıldız büyük teknik adam olur mu?" konulu bir konuşma yapmak için İstanbul’a geliyor.. İlginç ve her zaman tartışılan bir konu.. Aykut’un da bu konudan çıkarması gereken dersler olabilir..
"Top bizde kalsın" mantığı
Aykut futbolculuğu döneminde Veselinovic, Osieck, Venglos, Parreira gibi teknik adamlarla çalıştı. Ama biliyorum ki onun için Parreira’nın ayrı bir yeri vardı. Brezilyalı teknik adamın, "Top bizde kalsın, bol pas yapalım" mantığıyla kazandığı 1994 Dünya Kupası’ndaki oyun anlayışını Fenerbahçe’ye adapte etmesi, çok sıkıcı maçlara karşın 7 yıl aradan sonra sarı lacivertli takıma da şampiyonluğu kazandırması Aykut’u çok etkilemişti.
Futbolculuğunun ardından çalıştırdığı bütün takımlara aynı prensipleri yerleştirmeye çalıştı. "Bol pas, iyi defans, top bizde kalsın"
Kontrataklarla sonuca gidenler
Oysa dünya futbolunda topu rakibe bırakıp, kontrataklarla sonuca giden o kadar çok takım var ki artık.. Üstelik bunu büyük organizasyonlarda, büyük takımlara karşı da yapıyorlar..
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray karşısındaki Ankaraspor oyunu kilitleyip puanı alıyor.. Ama kendi seviyesinde, hatta kendinden güçsüz rakipler karşısında bir türlü oyunu domine edemiyor..
Aykut, kişiliği, geçmişi ve taraftarın kendisinden beklentileriyle Fenerbahçe’nin teknik direktör adaylarından biridir.. Hedefi büyük olmalıdır.. Ama önce Ankaraspor’u ayağa kaldırmak şartıyla.. Bunun da yolu Parreira’yı unutup, kendi futbol devrimini yapmasından geçiyor..