Ne de çok şey vardı unutmak istediğimiz.. Son iki yılda bizi futboldan soğutan.. Herkes birbirinin paçasına yapışmış, aşağıya çekme telaşında.. Herkes koltuk sevdasında..
YENİ bir yıl başladı.. Yeni umutlarla, yeni heyecanlarla.. Üstelik bayram günüyle başladı.. Üstelik bir pazartesi günü başladı..
"Eğer yeni bir yıl pazartesi günü başlarsa; Bu, barış ve mutluluğun işareti sayılır. O yıl çocuklar çoğalır, ticaret canlanır, bol yağış olur.Tarımda verim yükselir, denizlerde çok iri balıklar görülür" der 12. yüzyıla ait bir astronomi kitabından yapılan alıntıda..
Bu mesajı okudum gazetelerde, kutlama yazılarında, telefon mesajlarında yeni yılın ilk günü..
* * *
Aslında gürültülü, patırtılı bir yılı geride bırakmıştık.. Yorulmuştuk, yormuştuk.. Sinirlenmiştik, sinirlendirmiştik..
Cezalar, seçim kavgaları, derbiler, tribün terörü, hakem hataları derken güzelim bir oyunu bile oyun olmaktan çıkarıp sinir harbine döndürmeyi başarmıştık..
Deşarj olmak için mi gidiyorduk statlara, yoksa insanlara zarar veren bir makineyi şarja mı orası bilinmez.. Ama maçlara giden sayısında bile azalma vardı.. Soğuyorduk futboldan, en büyük eğlencemizden..
* * *
Nedeni basitti.. Bir Avrupa ülkesinde rekabet ne kadar büyük olursa olsun, kurallar o kadar bağlayıcı ve caydırıcıydı ki insanlar uymamazlık edemiyorlardı..
Yasalar o kadar belirgindi ki, özerklik çatısı altına saklanıp da istenen her şey yapılamıyordu..
Yasalar o kadar kuvvetliydi ki, siyaset özerkliğin elinden tutup her yıl seçime götüremiyordu..
Bizde ise tam tersi.. Türk usulüyle başardığımız UEFA şampiyonluğunu da, Avrupa sekizinciliğini de, dünya üçüncülüğünü de hazmedememiş, Türk usulüyle yeniden Avrupa’nın sıradan bir futbol ülkesi haline dönüvermiştik..
Ne de çok şey vardı unutmak istediğimiz.. Son iki yılda bizi futboldan soğutan.. İspatlanan ve ispatlanamayan şike söylentileri.. Telefon kayıtları.. MHK tartışmaları.. Saçma sapan televizyon programları..
Yeni yıl bir şeyleri değiştirir mi, diye düşünüyorduk ilk anda.. Ama değişen bir şey yok Türkiye’de.. Herkes birbirinin paçasına yapışmış, aşağıya çekme telaşında.. Herkes koltuk sevdasında.. Herkes futboldaki ranttan, şöhretten bir şeyler kapma hevesinde..
* * *
Bakan sonuna kadar haklı.. Çünkü elinde Başbakanlık Denetleme Kurulu’nun verdiği bir dosya var.. Savcıların sonuçlandırdığı bir dosya bu.. Usulsüzlükler olmuş..
Ama Ulusoy’un da haklı olduğu bir nokta var.. Neden şimdi? Neden bir yıl önceki seçimlerde değil de şimdi istiyor kulüpler yeni bir seçimi?
Aslında neden basit.. Birçok Avrupa ülkesinde olmadığı kadar çok siyasi bir araç futbol bizde.. Birçok yerel kulübün başkanı ya da fahri başkanı siyasetin içinde.. Birçok yöremiz için futbol en büyük moral kaynağı.
* * *
Kötülerle iyilerin bir savaşı değil yaşanan bu kaos.. Sistemsizliğin duvara çarpışı.. Belki de Milli Takım’a kadar yansıyacak bir yıkımın ilk halkası.. Belki de yeni bir büyük başarı için atılan ilk dev adım..
Sahadaki futbolcu da, hakem de, teknik adam da, tribündeki taraftar da en masumları.. İşi bilen, kılıcı kuşanan, savaşları başlatan yöneticiler..
Kötülerle iyiler, dedik.. Biz oradan bakmıyoruz ama savaşanlar birbirine o gözle bakıyor..
"Dünyada mutlak olarak kötülük yoktur. Şunu iyi bil ki; Kötü de kötülük de nisbidir, herkese göre değişir" demiş Mevlana bundan yüzyıllar önce.. Ve çok güzel bir örnek vermiş onlarca dile çevrilen eşsiz eseri Mesnevi’nin dördüncü cildinde..
"Herhangi bir kişi, örneğin Zeyd, birine göre şeytandır. Başka birine göre ise sultandır, padişahtır. Zeyd’in sana şeker gibi olmasını istersen, sen de ona onu sevenlerin gözü ile bak."
* * *
Ne dersiniz, Mevlana’nın kaleminden, yüreğinden dökülen bu örneği uygulayabilecek bir futbol adamımız var mı?
Bizce yok.. Onlar için varsa yoksa koltuk kavgası.. Sen-ben çekişmesi.. Fenerbahçeliler, tur atladıkları Frankfurt maçından sonra sevinç yaşayacaklarına Ulusoy’a küfür ediyorlar..
Ulusoy Federasyonu’ndan hiç kimse Fenerbahçe’yi tebrik etmiyor. Galatasaraylılar ve Beşiktaşlılar Fenerbahçe’ye karşı olduğu için Ulusoy’a sempatiyle bakıyor. Ve bu hikaye böyle uzayıp gidiyor.
* * *
Bu yıl Başbakan’la, Ana Muhalefet Partisi liderini bile buluşturan Mevlana’yı anma törenlerine keşke Mehmet Ali Şahin, Haluk Ulusoy, Aziz Yıldırım, Özhan Canaydın, Yıldırım Demirören ve Nuri Albayrak da katılsaydı..
En azından bazen savaşların tatlı dille kazanılacağını da görürlerdi..
En azından topluma bir birlik fotoğrafı verir, gerilimi azaltırlar, "İyi adamlar, Kötü adamlar" filmini oynamaya ara verirlerdi.. Ama bizim değerli yöneticilerimiz için varsa yoksa kavga, polemik, kaos.. Çünkü onları yaşatan, ayakta tutan güç bu.. Koltuk sevdası..
Para yetmez
GEÇENLERDE bir haber çıktı gazetelerde.. Real Madrid, La Liga’daki maçlarının yayın haklarını 7 yıllığına tam 1.1 milyar Euro karşılığında MediaPro şirketine sattı. Bu anlaşma sonucu Real Madrid yıllık televizyon gelirlerini tüm gelirlerinin yüzde 57’sine yükseltmiş oldu..
Ülkemizin kişi başına düşen geliriyle Avrupa ülkelerini kıyasladığımızda bizim naklen yayın gelirlerimizin de yüksek olduğu ortada.. Özellikle Hollanda, Belçika, Portekiz, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerden daha iyi durumdayız. Ancak tek başına Real Madrid, Barcelona, Chelsea, Manchester United gibi kulüplerin gelirleri bile ligimizi aşmış durumda.
Şampiyonlar Ligi’nin favorileri bu ülkeleri geçerek o kupada final oynamak ya da kazanmak için tek yol kesinlikle para değil, büyük transferler değil.. Uzun vadeli, akıllı bir politika izlemek.. Doğru bir teknik adamla, mantıklı bir bütçeyle, ince eleyip sık dokuyan bir transfer politikasıyla hedefe koşmak..
Para elbette lazım.. Ama bu kadar büyük paralarla oynayan futbolcuları alt etmenin yolu Galatasaray’ın ve Porto’nun yaptığı gibi önce akıl ve yürekten geçiyor.
Erteleme
KUPA maçları bir hafta ertelendi.. F.Bahçe de buna itirazda bulundu. İtiraz haklı ya da haksız. Ancak işin ilginç yanı itirazın gerekçesi.. 11 kulüp federasyona başvurup erteleme istemişler. 11 kulüp itiraz edip ligi 1 ay sonra başlatın deseler veya yabancı sayısı serbest bırakılsın başvurusu yapsalar veya önceden alınmış başka bir kararın kaldırılması için başvursalar kabul edilecek miydi? Bizce hayır.. O yüzden F.Bahçe isyanında bu kez haklı..