Forma değil içindeki!..

MİLLİ Takım’ın turkuaz renkli forması dizayn edileceği duyulduğu andan itibaren tartışma konusu oldu.. Açıkçası ben Belarus maçında formayı beğendim.. Takımların zaman zaman bu tür değişikliklere gitmesi seyirciye de heyecan katar..

Milli duygular, ulusal birlik gibi basmakalıp sözcükler ise biraz geride durmalı.. Çünkü birlik ve beraberlik formanın rengiyle değil ona olan saygıyla ifade edilir..

O gün kırmızı beyaz klasik formayla oynasak ve sahadan 3-0 yenik ayrılsak Türkiye daha mı mutlu olacaktı? Ya da Euro 2008 finallerinde turkuaz formayla başarı yakalasak üzülecek miyiz?

Aslında bu basit bir forma tartışması değil.. Bayrağa, ulusal birliğe uzanan bir zincirin halkası olarak görülüyor.. Ama ulusal bağları kuvvetli tutmak formanın rengiyle doğrudan ilişkili olmamalı.. Örneğin maçtan önce okunan İstiklal Marşı’nda tempoyu bozacak slogan atmak, şehitler anısına yapılan saygı duruşunda rakip takım seyircisine küfretmek tartışılması gereken toplumsal olaylar..

* * *

Dünya kupaları birçok ülke için ulusal tanıtım anlamına geliyor.. Ne kadar ileri giderseniz o kadar çok ülke tarafından tanınma şansınız artıyor.. Bu kupada Güney Amerika ülkelerinin çoğunun ulusal marşı eğlenceli bir şarkı niteliğinde.. Ama bu ülkelerde çeşitli zamanlarda ekonomik ve siyasal nedenlerle halk sokaklara dökülüyor. Türkiye ise iç ve dış odakların bin bir türlü kışkırtmasına karşın daha itidalli davranmayı başarabiliyor..

Bir de olaya başka açıdan bakalım.. Çoğumuzun altında Japon, Amerikan, Fransız, İtalyan arabası var.. Evinde bu ülkelerin elektronik ürünlerini kullanıyoruz.. Bir ülkenin en önemli ekonomik parametrelerinden biri olan bankalarımızın çoğunda artık yabancı ortak yok mu? Medya şirketlerimiz yabancı ortaklarla işbirliği içinde değil mi? Bu ürünleri kullanırken ulusalcıyız da, Milli Takım’ın deplasman forması turkuaz olunca mı ulusal değerlerden uzaklaşıyoruz?

* * *

Bu ülke gençliği için Milli Takım’ın forma renginin önemi, üzerinde taşıdığı ay-yıldızından ve onun ifade ettiği değerlerden çok geride kalabiliyor bu yüzden.. Yıllar boyu en büyük düşmanımız olarak gördüğümüz Yunanistan’ın liginde forma giyen bir oyuncumuzun bizi yenilgiden kurtarması, yine kısa bir süre önce sorun yaşadığımız ve ekonomik ambargo uyguladığımız Fransa’da oynayan ve ligde fırtına gibi esen Mevlüt o formayı gururla taşımıyorlar mı?

Tartışma; formada, cüppede, sarıkta, üniformada değil, içindekinde olmalı.. Çünkü onların hepsi gerçek amaçlarının ötesinde çok rahat kullanılabilirler..

Kazım ve Holosko

DÜNYA futbolu artık daha genç, daha enerjik ve daha çabuk oyuncularla oynanıyor.. C.Ronaldo ve Messi çağı yaşanıyor desek doğru olur.. Bu akşam da Süper Lig’de önemli bir derbi var.. Derbide hangi oyuncunun öne çıkacağı, maça damgasını vuracağı bilinmez..

Sürati ve asist özellikleriyle Holosko, Kazım ikilisi takımları için önemli isimler olacak.. Kazım, Deivid’in yokluğunda İngiltere Ligi’nden kazandığı alışkanlığı sergiler ve kavisli ortalarını yapabilirse F.Bahçe kontrataklarda çok pozisyon yakalar..

Lincoln’ü kazanın

ADNAN Polat, başkanlığının ilk haftasında Felkamp’ın gelecek sezon takımın başında olmayacağına karar verdi.. Aslında gecikmiş bir karar bu.. Devre arasında bu operasyon yapılabilir, Kalli’nin yanına gelecek sezon takımı devralacak isim konulabilir veya doğrudan yeni bir teknik adamla anlaşılabilirdi..

Polat, kongreyi ve başkan seçilmeyi de bekleyerek böyle bir adım attı.. İşi garantiye aldı.. Aslında sarı kırmızılı takım ekonomik darboğazla ters orantılı bir kadroya sahip.. Genç, dinamik, çoğunluğunu gelecek vaat eden yerli oyuncuların oluşturduğu bir kadro bu.. Doğru yabancılarla bezenecek bir onbirle iyi işler yapılabilir..

Taraftar için tribünü mutlu edecek futbolcular da önemlidir.. Alex, Delgado gibi.. Alex belki çok büyük zorluk yaşamadı Türkiye’de.. Oturmuş ve şampiyon olmuş kadroya geldi.. Ardından geçen sezon onun için, "büyük maçların küçük oyuncusu" deyimi kullanıldı.. "Avrupa’da başarılı olamaz" dendi.. Şimdi Şampiyonlar Ligi asist kralı.. Delgado da ilk yılında sıkıntılar yaşadı.. Sonra toparlandı ve Beşiktaş’a önemli maçların kapısını araladı..

Lincoln sezonun hayal kırıklığı.. İçeride yaşananları, özel yaşamını ve karakterini bilemem.. G.Saray’ın onun hakkındaki kararını çabuk vermesi gerek.. Ya ilk onbirin değişmezi olup takımı ayağa kaldırmalı ya da kapı gösterilip onun kadar ekonomik popüler başka oyuncu alınmalı.. Zor ama Polat bu zorlukları aşmak için gelmedi mi zaten?

Basketbolu izlemek

BU
sezon basketbol altın çağını yaşıyor.. 6 takım şampiyonluk için oynuyor.. 3 takımımız Avrupa’da ilerliyor.. Ancak, önemli maçlarda yaşanan olaylar ortamı geriyor ve kötü görüntülere sahne oluyor..

Play-off’lar öncesi kulüplerin tribünlerine hakim olması ve bazı maçların kritik anlarında onları pozitif anlamda devreye sokması gerek.. Negatif bir güç olarak değil..
Yazarın Tüm Yazıları